Less talking traducir turco
161 traducción paralela
Less talking there, Follett.
Fazla konuşma, Follett.
Less talking and more eating, Karma.
Konuşma de yemeğini ye, Karma.
- Right. Less talking.
Fazla konuşmak yok.
Less talking, more studying.
Evet. Az laf, çok ders.
Less talking, if you don't mind.
Lütfen biraz sessiz olun.
Less talking. More stripping.
Az konuşalım, çok soyunalım.
Less talking, more hitting.
Konuşmayı kesin, işe koyulalım.
Okay, how about a little more lifting and a little less talking?
Tamam, biraz daha az konuşup biraz daha fazla gayrete ne dersin?
Less talking! More action!
Az laf çok iş!
Can we have a little less talking?
Burada pazarlama stratejileri...
No, less talking.
- Hayır, daha az konuş.
YEAH. IN THIS ONE, THERE'S EVEN LESS TALKING.
Evet, bunda daha az konuşma var hatta.
Less talking and more fixing!
konuşmayı kes ve acele et!
Less talking and more fixing! My afternoon soap opera's about to start!
Çeneyi bırak da tamir et şunu!
# Less talking
# Az konuşma
Okay, Mike. Less talking, more writing.
Az laf, çok iş.
Let's see more picking and less talking over there.
çeneniz değil, elleriniz çalışsın!
Less talking, more dressing.
Az konuş, hızlı giyin.
But I think you are far less conspicuous... talking to a beautiful woman... than to a swarthy-looking man in a fez.
Ama güneş yanığı gibi görünen fesli bir adam yerine güzel bir kadınla görüşmeniz daha az şüphe çeker diye düşünüyorum.
I was just talking to him not less than a month ago.
OnunIa bir ay önce konusmustum.
We'd have a much better track... if you'd paid more attention to the recording... and less to what they were talking about.
Çok daha iyi bir iş yapmış olabilirdik... eğer kayıta daha önem vermiş olsaydın... ve onların konuştuğuna daha az önem vermiş olsaydın.
The less you intend to do about something, the more you have to keep talking about it.
Bir şeyi gerçekleştirmekten çok onun hakkında konuşmayı yeğlemelisiniz.
But I'm talking about something less obvious : an effect on the mind, quite an interesting effect, which I believe has held up our species'mental growing up.
Daha az kesin bir şeyden bahsediyorum. Zihinsel bir etki türümüzün zihinsel gelişimini desteklemeye yardım eden oldukça ilginç bir etki.
We're talking primarily about the national media, those media that set a general agenda that others more or less adhere to, to the extent that they even pay much attention to national or international affairs.
Ama aynı zamanda emperyal davranış açısından ikievcikli de bir toplumdu. Toplumun iç özgürlüğü ile dışa dönük davranışları arasında bir ilgi yoktur.
That's for a number of reasons. One is that I'm primarily talking about the US. And it's much less threatening.
Onlar Lippmann'ın özel sınıf olarak adlandırdığı kesimin konusu olmak durumundadır ve bunun demokrasiyle ilgili standart görüşün tam karşıtı olduğunu fark ettim.
We are talking about nothing less than television history.
Bahsettiğimiz şey TV tarihinde bir ilk olacak.
No, I'm talking new show, new time slot, new dimension, bigger hair, less money.
Ben yeni bir diziden, yeni yayın zamanından, yeni boyuttan bahsediyorum. Daha büyük saçlı, daha ucuza!
Would you mind not talking about it a little less loudly?
Biraz daha alçak sesle konuşur musunuz?
I realize that I'm talking to a man... whose past is perhaps less perfect than his reputation would suggest.
Geçmişi, bugünkü itibarından daha az mükemmel olan..... bir adamla konuştuğumun farkındayım.
I'm talking about the presidency of Mexico, no less.
Ben Meksika'nın başkanlığından söz ediyorum, ötesi yok.
Yes, because for the first time you're talking less and thinking more
Evet çünkü bugün ilk defa az konuştun çok düşündün!
- And then we'll end up talking less and less.
Ve sonunda gitgide daha az konuşuyor olacağız.
Maybe we'll find ourselves talking less as time goes on and life gets more and more in the way but I gotta say, Jo, I don't feel it.
Kim bilir? Belki giderek daha da az konuşacağız. Ama itiraf etmeliyim Joey, bunu hissetmiyorum.
We're talking less than five minutes.
5 dakikadan kısa bir süre var.
You know, if you start riding a little more and talking a little less, you might start winning some races.
Daha az konuşup daha çok ata binsen, koşuları kazanmaya başlayabilirdin.
And the Monsignor, he couldn't care less. - I don't know what you're talking about.
Ama Monsenyör, önemsemedi.
This is weird for a white guy to say, but have you noticed he's talking a lot less black lately?
Bir beyazın söylemesi garip ama, karakterin son zamanlarda hiçte bir siyah gibi konuşmadığını farkettin mi?
And we waste less time talking about sex.
- İkincisi, seks konuşmak için daha az zaman harcıyoruz.
I think it's important you know that we may be talking about a less than peaceful ending here.
Bence burada bahsettiğimiz şeyin huzurlu bir ölüm olamayabileceğini bilmen önemli.
We come back six, eight months... you won't even get him in a room talking drugs, much less handling any.
Altı-sekiz ay sonra geri geldiğimizde adam uyuşturucu satmak bir yana uyuşturucunun u'sunu konuşmaz.
I know less than everyone. When I walk into a room, it seems like everybody's talking about things that I could never understand.
Bir odaya girdiğim zaman sanki herkes asla anlayamayacağım şeylerden bahsediyor.
Lately I've been less about talking and more about doing.
Son zamanlarda lafla yetinmeyi bırakıp eyleme geçer oldum.
Over the next couple of days, we got talking less about car parts and more about other things.
Birkaç gün geçtikten sonra, araba parçalarından ziyade daha çok diğer şeyler hakkında konuşmaya başladık.
Hurdles require more focus and, thus, less talking.
- O zaman hangi sporu yapıyordun?
we're talking four feet or less. The bruises confirm proximity.
Buna yaralardaki topaklanmaları da katarsan bir buçuk metreden az bir mesafeden söz ediyoruz demektir.
Keep talking, you'll leave with less teeth!
Konuşmaya devam edersen, giderken ağzında daha az diş olur!
I'm paying you more than you get in a year of small time fucking. I'm talking about five figures, at least, less the money you're gonna suck him.
Küçük bir sikiş için bir seneden kazandığından çok daha fazlasını ödüyorum 5 resimden bahsediyorum, en azından, paradan daha az değerli onu yalayacaksın.
I'm talking about a string of robberies, one of which went terribly wrong when all of a sudden your witness-less crime got witnessed.
Soygunlarınızdan birinin çok kötü sonuçlandığından şahitsiz suçunuzun aniden şahitli olduğundan bahsediyorum.
Uh, so we're talking three hours, probably less than a thousand people, there's probably more than-than...
Üç saatten bahsediyoruz. Muhtemelen binden az kişi katılır. Muhtemelen de...
The more I'm talking to you, the less I can spend talking to Wolf.
Seninle ne kadar fazla konuşursam, Kurt'la konuşmaya o kadar az zaman kalıyor.
Look, I know that you don't like talking about your past, much less revisiting it, but the reunion is where the drop's going down.
Bak, geçmişin hakkında konuşmayı sevmediğini biliyorum. Hele hele tekrar yaşamayı. Ama buluşma orada olacak.