English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / Talking of which

Talking of which traducir turco

210 traducción paralela
Ah! Talking of which...
Aklıma gelmişken...
Talking of which, the meeting with Muller is set for eight.
Zaman demişken Muller ile buluşma saat sekizde.
Talking of which, our black suits?
Aklıma gelmişken, siyah giysilerimiz?
Talking of which... the doctor ordered me to take a cruise.
Doktor da bana bir gemi gezisi tavsiye etmişti.
Talking of which...
İti an...
Talking of which...
Bir de şöyle bakalım...
It's awful having such a bad memory. Talking of which I forgot this
Konuşmaya daldık az kalsın unutuyordum.
Um, talking of which, how is your vocabulary coming along?
Pekala. Kelime dağarcığını geliştiriyor musun bakalım?
Talking of which, Glenn, I see you share my love of intestines.
Yemek demişken... Glenn, bakıyorum sen de bağırsak seviyorsun.
Talking of which - hey, Carl, are we there yet?
Sırası gelmişken, hey Carl, gelmedik mi hala?
Talking of which, badminton.
Bu arada aklıma gelmişken, badminton.
Talking of which, how is Mark Darcy?
Salak demişken, Mark Darcy nasıl?
Which one of you does the talking?
İçinizden hanginiz konuşacak?
- Well, it depends upon which combination of ingredients we use, and the proportions in which we use them. We may never find the right combination, or the exact proportions, to produce the effect you're talking about.
Matematiksel olarak doğru bileşimi veya sizin bahsettiğiniz etkiyi yaratacak miktarları hiçbir zaman bulamayabiliriz.
These paintings, surely, are full or our ingenuity, of our brotherly feelings which make life so beautiful and friendly, but... I am trembling to say it, like a comical character in Chekhov, or a boy talking about love for the first time with his father, in these paintings there are our errors, we should take them off these walls and put them in the depot,
tabii ki şu resimler ustalıkla resmedildi, kardeşlik duygularımızla, hayatı güzel ve samimi oluşturan duygularla, fakat, titreyerek onu söylüyorum, Çehov'un komik kahramanı gibi, yada bir delikanlı gibi, ilk deva babasıyla aşktan bahsettiğinde... şu resimlerde, hatalarımız var,
Then there's a sort of confusion within me... which maybe I can only clarify by talking about it
İkincisi ise, daha karmaşık bir şey... Seninle konuşurken, net bir şekilde sezemediğim bir şey.
Welcome to a new half-hour chat show in which me, viz the man what's talking to you now, and Brooky - to wit my flat mate - and nothing else, I'd like to emphasize that, discuss current affairs issues of burning import.
Ben, yani şu anda konuşan adam ve yalnızca ev arkadaşım olan Brooky, bunu belirtmeliyim önemli konuları tartışacağız.
I didn't so much like the latter part of the Book which is more like all preachy talking than fighting and the old in-out.
Çoğunlukla nasihat verici metinlerden savaşlardan ve aganagiden bahseden kitabın geri kalan kısmını pek beğenmedim.
We're not talking about opening a hot-dog stand but a decision of major importance to the national economy for which Mr. Ηartmann, as a member of the Perspective 2000 Committee...
Bilakis millî ekonomimizi ilgilendiren çok ciddi bir konuşma yapıyoruz. Bay Hartmann da bu konuda Perspektif 2000 komisyonu üyesi olarak- -
He's talking about the time they took him down... out of that villa, which he doesn't own, and put him into prison.
Şimdi onu - sahibi olmadığı - villasından çıkarıp... hapse attıkları zamandan bahsediyor.
And I'm one of the few people who knows exactly which eye to look at when they're talking to her, so she's sort of fixated on me.
Aslında gerçek gözünün yerini bilen bir kaç kişiden biriyim ve genelde birileri onunla konuşurken, gözünü bana dikiyor.
I've been talking about Einstein in and around this town of Vinci in which Leonardo grew up.
Leonardo'nun büyüdüğü bu kasabada Einstein üzerine konuşmuşluğum vardır.
And when I was talking to, uh, Gustav Björnstrand... he was saying that actually these centers are growing up everywhere now... and that what they're trying to do, which is what Findhorn was trying to do... and, in a way, what I was trying to do... I mean, these things can't be given names... but in a way, these are all attempts at creating a new kind of school... or a new kind of monastery.
Gustav Björnstrand'la konuştuğum zaman bu merkezlerin dünyanın her yerinde yapılmaya başladığını kendilerinin de, aslında Findhorn'un da yapmaya çabaladığı, bir nevi benim de yapmaya çalıştığımın bu olduğu yani bunlara isim verilemiyor ama bir bakıma, tüm bunlar yeni bir tür okul yahut yeni bir tür manastır yaratma uğraşları.
In other words, we're talking about an underground... which did exist in a different way during the Dark Ages... among the mystical orders of the church.
Diğer bir deyişle, karanlık çağlar sırasında kilisenin gizemli emirleriyle bir nevi hayata geçmiş olan bir yeraltı döneminden bahsediyoruz.
You're talking about something the mere possession of which if he gets pinched is five on the spot.
Öyle bir şeyden bahsediyorsunuz ki, yakalanırsa onun da hayatı kayar.
And that Patsak is talking all the time in languages, the rest of which he doesn't know.
Ve şu Patsak durmadan dillerden bahsediyor, devamını bilmediği dillerden.
You know, Lieutenant, I can't help but notice that I'm doing most of the talking here, which is fine.
Biliyor musun, Teğmen, Geldiğimden beri sürekli ben konuşuyorum, tamam.
Teamsters getting... I'm talking basically... three streams of income, which all are, mind you, legal. They're all legal.
Teamsterlar böylece 3 farklı yoldan para kazanacak, hepsi de yasal.
Who'll take care of my school if I go? Which school are you talking about sunder?
Gidecek misim şimdi Dubai'ye?
I've been talking to Bruce lee, mainly about the Chinese martial arts which include things like Chinese boxing, Karate and Judo, which is what he taught when he was in Hollywood after he left the university of Washington,
Bruce Lee ile içeriğinde, Çin boksu, Karate ve Judo gibi sporlar olan.. .. başlıca Çin dövüş sporları hakkında konuştuk.
Which era are you talking of?
Sen hangi zamandan bahsediyorsun?
Which one of us are you talking to there?
Hangimizle konuşuyorsun, Barr? Mindy.
Just east of Harmon. Do you know which one I'm talking about?
Harmon'ın doğusu, nereden bahsettiğimi anladın mı?
I'm gonna be talking today about the use of the Whipple procedure in lieu of total pancreatectomy which is, I guess, what Dr. Anspaugh just said.
Bugün, total pankreatektomi yerine Whipple prosedürünün... ... kullanılması hakkında konuşacağım... ... ki zaten Dr. Anspaugh'da öyle demişti.
What you're talking about is giving them new abilities, which is the equivalent of altering their genetic structure.
Onlara yeni yetenekler vermek, bir canlının, genetik yapısını değiştirmek ile eş değer bir şey.
I was talking to Lawson and he asked me which one of you I loved more.
Lawson'la konuşuyordum. Hanginizi daha çok sevdiğimi sordu bana.
- What are you talking about? - There is evidence... Of some kind of neurological activity which caused her pupils to dilate.
- Göz bebeklerini etkileyen bir çeşit nörolojik hareketlilik olduğunu gösteren kanıt var.
Of course I'm only talking in the most general terms and on a subject about which I know absolutely nothing.
Elbette, hakkında kesinlikle hiçbir şey bilmediğim bir konuda..... çok genel şeylerden bahsediyorum.
Either you're making a fool out of me because you get off on it or you got some serious problems. So which one is it, Betty? What are you talking about, Rosa?
Ya beni kandırıyorsun ya da bazı ciddi problemlerin var.
Peter, do you even know which one of our children I'm talking about?
Peter, çocuğumuzdan bahsettiğimizin farkında mısın?
Which one of my butt cheeks are you talking about?
Kalçamın hangi tarafından bahsediyorsun?
Some supercilious toads talking gibberish, the sole purpose of which is to make him feel guilty, and the guilty look innocent.
Bir kaç kibirli kurbağanın saçmaladığını ve - tek amaçları da masumu suçlu, suçluyu ise masum göstermektir.
I'm talking about what happened at the end of senior year, which Vince was trying to get me to talk about before.
Son sene olanlardan bahsediyorum. Vince beni bu konuda konuşmaya zorluyordu.
I didn't so much like the latter part of the Book which is more like all preachy talking than fighting and the old in-out.
Yahudilerin birbirlerini tolşoke ettiği bölümleri sevdim sonra İbrani vinolarını içtikleri bölümü ve karılarının hizmetçileriyle yattıkları bölümü.
Which one of these brothers needs some talking to?
Kardeşlerden konuşulması gerekenler kim?
He talked a lot of shit most of which I forgot before he was even done talking.
Bir çok boktan şey anlattı çoğunu daha anlamadan unuttuğum şeyler.
Following his meeting with the KGB major, Ivan came back kind of projected... he wasn't talking after it He put me on this tram which is going round in circles, and said no talk to anybody
KGB'deki binbaşıyla buluşmasından sonra, Ivan tedirgin geri döndü hiçbir açıklama yapmadı beni bir tramvaya bindirdi ve kimseyle konuşmamamı tembihledi.
Guess which two-bit gossip columnist is talking out of his ass?
Bil bakalım hangi dedikodu yazarı bunları uyduruyor?
Sorry. Which one of us are you talking about, Eddie?
Üzgünüm.Hangimizden bahsediyorsun Eddie?
Of course, we're talking about inherent potential... which some organisms may reach, while others will not.
Elbette ki bahsettiğimiz şey doğuştan gelen potansiyel... ki bazı organizmalar buna erişirken bazıları da yapamayacak.
If you think of DNA as a fuse box each of the genes are either switched on or off depending on which cell we're talking about.
DNA'nın bir sigorta kutusu olarak düşünürseniz her genin açık ve kapalı olduğunu düşünebilirsiniz. Biz de bunlardan bahsediyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]