English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Ls that you

Ls that you traducir turco

745 traducción paralela
- ls that you, Laura?
- Sen misin Laura?
- ls that you, Alec?
- Sen misin Alec?
And when things and people get in your way, you just knock them aside get rid of them. ls that your idea?
Bir şeyler ya da insanlar yoluna çıkarsa da onları kenara savurup kurtuluyorsun. Bu mu yani?
- ls that you, Diestl?
- Kaptan Hardenburg?
Got an order to move four rooms, family of five. ls that you?
Beş kişilik, dört odalı bir aileyi taşıyacaktık. Siz misiniz?
'Ls that you, Sir General?
Siz misiniz, generalim?
- Is that you? - No.
- ls that you?
But... how much did you pay for that amulet?
Peki, tılsıma ne kadar ödedin?
"How are you," or something when I saw her... but that's all I did, Lieutenant.
Onu görünce "Nasılsın?" falan demişimdir. Ama hepsi bu teğmen.
- What do you mean, "ls that still on?"
- Ne demek "Hala devam ediyor mu?"
He'll be here in a few moments, and I've come to tell you that when you meet him... you're to say, "How do you do, gracious sir?"
Birkaç dakika içinde burada olacak, ve ben de onunla tanıştığın zaman "Nasılsınız, saygıdeğer efendim?" demeni söylemeye geldim.
That's a funny way to say how do you do.
"Nasılsınız?" demenin komik bir şekli.
Аnd as you sweeр the room lmagine that the broom ls someone that you love and soon you'll find you're danсing to the tune
Odayı süpürürken Süpürgenin sevdiğiniz biri olduğunu Hayal ederseniz, kendinizi ritme kapılmış dans ederken bulursunuz
- "Fine day," "How do you do?" and all that.
- Bilirsin, "Ne güzel gün!", "Nasılsınız?" öyle şeyler işte.
You know, you're like that little arrow on your hat - straight and shining - and that's the way I'll always remember you.
Biliyorsun, sen de şapkandaki küçük ok gibi düzgün ve pırıl pırılsın... seni hep böyle anımsayacağım.
You're like that little arrow on your hat - straight and shining - and that's the way I'll always remember you.
Sen de şapkandaki küçük ok gibi düzgün ve pırıl pırılsın seni hep böyle anımsayacağım.
Old bean, Lina's been telling me you're a bit soft in the head. Is that it?
Moruk, Lina tam da bana senin akılsız olduğunu anlatıyordu, doğru mudur?
Let all the frowns disappear And you'll find that tomorrow's...
Bütün efkarın dağılsın Göreceksin yarın : : :
How are you? That is mr.
Nasılsınız?
- ls that what you learned at ballet?
- Balede bunu mu öğreniyorsun?
You never saw such a wet guy in your life when we got to that ocean.
Okyanusa vardığımızda adam sırılsıklamdı.
Now, Lakin, you've said that after you served dinner to Colonel Paradine in his bedroom, he asked you to place a glass of burgundy by his bedside. ls that correct?
Leakin, Albay Paradine'e akşam yemeğini yatak odasında servis yaptınız ve yatağının yanına koymak için sizden bir kadeh şarap istedi. Doğru mu?
You're right about that light sign.
Lşık işareti hakkında haklısın.
- ls that what you had in mind?
Aklınızdan geçen bu muydu?
- ls it true that you...
- Senin... - Ne?
Not without you ls that so?
Sensiz olmaz. Öyle mi? Al bakalım.
- You make it out. ls that all?
- Sen hallet. Hepsi bu mu?
ls it that you don't trust me? No!
- Bana güvenmediğiniz için mi?
"Please believe none of the rumours and lies " that you have no doubt heard about me.
"... hakkımda söylenen asılsız dedikoduların ve yalanların hiçbirine inanmayın.
And that's where you're not being clever.
Sense akılsız davranıyorsun.
You have asked me to state that I am unfit to remain in the army... because I have incurred the hostility of my superior officers.
Üstlerime asılsız ithamlarda bulunduğum için... benim orduda kalmamın uygun olmadığını düşünüyorsunuz.
Well, I really came to... ls it really true that you might go to Portland?
Gelmemin sebebi... Portland'a gideceğin doğru mu?
- ls that What I brought you up for?
Ben seni bunun için mi yetiştirdim? Kavga et diye mi?
In that case, Sergeant, will you issue orders for weapons?
O halde, Çavuş, emir ver silahlar dağıtılsın.
- ls that what you're doing?
- Yapmaya çalıştığın şey bu mu?
- ls that what you feel I'm doing?
- Yaptığımı hissettiğin şey bu mu?
It feels good to be warm, I can tell you that.
lsınmak iyi geliyor, bunu söyleyebilirim.
You're a bit of a Red if you ask me, that's what you are.
Bana sorarsan sen bir Kızılsın. Evet, sen busun.
- ls that all you've got to say?
- Bütün söylemeniz gereken bu mu?
And in all that time, never so much as a how-de-do out of you.
Tüm bu zaman boyunca, bir kez bile "nasılsın?" diye sormadın.
If Venus were really soaking wet, then you could determine that by finding the pattern of water vapor in its atmosphere.
Eğer Venüs hakikaten sırılsıklam bir yer olsaydı, bunu atmosferindeki su buharına ait deseni bularak tespit edebilirdik.
" ls that all you have?
" Bütün hepsi bu kadar mı?
What he's too stupid to understand is that if I cut you in you can buy your own pool.
Şunu anlamayacak kadar akılsızsın size pay verirsem, kendi havuzunuzu satın alırsınız.
And you will further tell them that their chief this chief is brave, but no longer wise.
Ve onlara şunu da söyle....... şefleri çok cesur, fakat bir o kadar da akılsız.
Ls that what you want?
İstediğin bu mu?
Ls that why you...?
Bu yüzden mi?
- You are not going to get anything out og that drink sodden rebel
- Bu sırılsıklam sarhoş asiden birşey öğrenemeyeceksiniz - Belki de öğreniriz.
How you doing, honey? That is a long-ago.
Nasılsın canım Bu çok uzun zaman önceydi.
_ ls that what she told you?
- Size öyle mi söyledi?
That little girl... ls at least 300 years older than you are, Yeoman.
O küçük kız... senden en azından 300 yıl daha yaşlı, Yazıcı.
- In that case, how do you do?
- Öyleyse, nasılsınız?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]