Microwave traducir turco
1,312 traducción paralela
So if you dry a cat in the microwave, it'll explode.
Yani eğer bir kediyi mikrodalgada kurutursan, kedi patlar.
You have to put it in the microwave for, like, 3 minutes. Yes.
Mikrodalgada üç dakika falan ısıtman gerekiyor.
[Microwave Oven Beeps] So close.
Çok yaklaşmıştım.
MIKE : Okay, so we got a microwave link to the main bank of cameras... in the surveillance room at the Montecito.
Tamam, Montecito'nun izleme merkezine bağlı mikrodalga hattımız var.
It starts with my mother yelling at my sister for yelling at my grandmother who's yelling at the television screen, which happens to be the microwave.
Annemin ablama, televizyon sandığı mikrodalgaya bağıran anneanneme bağırdığı için, bağırmasıyla başlar.
Mom yells at my sister for yelling at my grandmother, who's yelling at the TV, which is the microwave.
Annemin ablama, televizyon sandığı mikrodalgaya bağıran anneanneme bağırdığı için, bağırmasıyla başlar.
It's like driving in a microwave.
Mikrodalga fırında yolculuk etmek gibidir.
- There's KFC in the microwave.
- Mikrodalgada tavuk var.
It's a Kenmoore Microwave!
Bu bir Mikrodalga. Kazandim.
You used the microwave!
Mikrodalga firini kullanmissin.
Never put metal in the microwave "
Mikrodalga firina asla metal koymayin "
Eric broke the microwave!
Eric mikrodalga firini bozdu.
But you don't have a turtle to put in the microwave anymore.
- Sen daha iyi bilirsin. Ama artık mikrodalgaya koyacağım bir kaplumbağam yok ki.
It's a cell phone from a microwave tower routed through Nassau County.
Nassau ilçesindeki bir kısa dalga kulesi civarındaki cep telefonu.
A microwave oven.
Mikrodalga fırın.
Mom, you should put this microwave in the kitchen.
Bu mikrodalgayı mutfağa koymalısınız. Harika bir şey.
Gianni, while we're at it, I was thinking... I wanted to put a microwave up here. Wait wait wait.
Hazır yeri gelmişken, buraya bir mikrodalga fırın koymak istiyorum.
We've got a microwave. That makes sense, Deb.
Mikrodalgamız var zaten.
The microwave, the coffee grinder. Baby! Baby, come on.
Mikrodalga, kahve öğütücüsü masa ve sandalyeler.
I told your mom not to stand by the microwave when she was pregnant.
Annen hamileyken, mikrodalganın önünde durma demiştim.
And they put his head in a microwave, or whatever they do in them places.
Ve kafasını bir mikrodalgaya ya da onlara herşeyi yaptıkları yerlere soktular.
I just popped them in the microwave.
Mikrodalgada yaptım.
Not even to microwave?
Mikrodalga bile mi kullanmadın?
We don't have a dishwasher for instance or a microwave.
Bir bulaşık makinemiz yok mesela ya da bir mikrodalga fırınımız.
And there's a week's worth of microwave dinners in the freezer... and all of her favorite snacks are in the fridge.
Buzlukta bir haftalık yiyecek var. Mikrodalgada ısıtırsınız. En sevdiği abur cuburlar da buzdolabında.
It's too big to put in the microwave.
- Mikrodalga için çok büyük.
There's an egg roll in our microwave.
Mikrodalgada yumurta var.
- My grandma has a microwave- -
- Büyükannemin mikrodalgası var...
- Yes? She left fish and potatoes - in the microwave for me.
Benim için mikrodalgada balık ve patates bıraktı.
Don't heat it in the microwave or it will get soft
Mikrodalgada ısıtma, yumuşar.
The microwave still works, if you feel like dropping by.
Sandy. Mikrodalga fırın hala çalışıyor.
TV, microwave, audio set, PC, you've got everything!
TV, mikrodalga, müzik seti, PC, her şeyin var!
Well, we do have an orbital range microwave cannon up there.
Yörünge boyunca mikrodalga toplarımız var.
He twice tried to microwave... a Ding Dong while it was still in its foil.
İki kez folyosuyla birlikte Ding Dong'u mikrodalgada ısıtmaya çalıştı. *
Well, when you're back in your bottle, the first thing I'm gonna do is put you in the microwave.
Peki, Sen şişe geri olduğunda, ilk şey ben yapacağım mikrodalga size konur.
The sign-up sheet is firmly taped to the microwave, Millie.
Kayıt kağıdı mikrodalgaya sıkıca yapışıktı, Millie.
Ray, you'd better get back into your microwave position.
Ray, en iyisi mikrodalga fırın pozisyonu al.
We still have no fridge, no stove, and no microwave... so nothing perishable, nothing that requires boiling water... and nothing that needs to be cooked.
- Hâlâ buzdolabı, ocak ve mikrodalgamız yok. Bozulacak şeyler olmaz. Sıcak su isteyen ve pişirilmesi gereken şeyler olmaz.
No fingerprints or smudges on the icebox or the microwave.
Buzlukta ya da mikrodalga fırında parmak izi yok.
I'm betting they were subjected to a very short blast of high energy heat, possibly microwave generated.
Bahse girerim, yüksek enerji patlamalarına maruz kalmışlardır, mikrodalga üreteci gibi.
I've been eating microwave macaroni and cheese.
Fırında makarna yiyorum.
- ( Microwave pings )
- ( Mikrodalga sesi )
A walk-in microwave!
İçine girilebilir mikrodalga!
While it would stop the penetration, the wearer is trapped in what becomes their own personal microwave oven.
İçeri geçmeyi durdururken, giyen kişi kendi kişisel mikrodalga fırınında sıkışıp kalıyor.
My idea of gourmet cooking... is sprinkling on some three-year-old Bac-Os to my microwave soup.
Benim gurme aşçılık deneyimim mikrodalgada çorba ısıtmaktan ibaret.
- They're not microwave-safe.
- Mikrodalga fırında pişemezler ki.
It's a microwave emitter.
Mikrodalga yayıcı.
It's a microwave emitter. It was designed to vaporize an enemy's water supply.
Düşmanların su kaynaklarını kurutmak için tasarlanan bir mikrodalga yayıcı.
Another microwave oven.
Bir mikrodalga fırın daha!
- I can teach you how to microwave.
Sana mikrodalgayı öğretirim.
Uh, there was a line at the microwave?
Selam patron.