My precious traducir turco
1,041 traducción paralela
Not my precious professor.
O benim kıymetli profesörüm değil.
It's all right, my precious.
Sorun yok kıymetlim. Hayır.
I've already given that girl enough of my precious bodily fluids.
Hey, Hank, bu seferde takım için oynaman gerektiğini düşünüyorum.
You're my precious only daughter.
Sen benim değerli, tek çocuğumsun.
We are playing anonymous letters, my precious.
İsimsiz mektupları okuyoruz canım.
Using my precious sword!
Güzelim kılıcımı kullanıyor!
I forgot to give you this, my precious!
Sana bunu vermeyi unuttum sevgilim.
Margaret, my darling! My precious!
Margaret, sevgilim.
My precious darling.
Bir tanecik sevgilim.
Oh, Margaret, my precious. At last we're alone. We can speak.
Margaret, sevdiğim, sonunda konuşabiliyoruz.
"... to live more than three miles from my precious mother. "
"5 kilometreden uzakta yaşamaya dayanamıyorum."
- My precious sweetheart!
- Benim bir tanecik sevgilim!
Oh, my precious baby, cuddly pumpkin!
- Tanrım, çok acıdı. - Bir tanecik bebeğim, tatlım.
Don't we, my precious?
Öyle değil mi, tatlım?
Oh, my precious.
Birtanem.
How are you doing, my precious Katerina Matveyevna?
Nasılsın bakalım, benim bir tanecik Katerina Matveyevnam?
You my precious the apple of my eye...
Sen benim göz bebeğim...
Within 24 hours my work will be finished. And then, my precious jewel, I will join you in your setting.
24 saat içinde işim bitecek ve sonra değerli elmasım sana katılacağım.
A very honest loving child to whom I can tell all my precious candy-making secrets.
Bütün değerli tariflerimin sırlarını söyleyebileceğim çok dürüst ve sevimli bir çocuk.
For you, yes my precious
Senin için var hayatım
My baby, my precious child.
Bebeğim, kıymetli çocuğum.
Please come out, my precious.
Sevgilim, gelebilirsin.
Oh, they must have been lovely, my precious.
Ah, çok sevimli olmalılar, tatlım.
My precious.
Kıymetlimiss.
It is my precious.
O benim kıymetlimiss.
Hello, my precious.
Merhaba, Kıymetlimiss.
Food for my precious.
Kıymetlimiss için yemek.
What is that noise, my precious?
Bu sesste ne, kıymetlimiss?
My precious does not know.
Kıymetlimiss bilmiyor.
Bless us, my precious.
Koru bisi, Kıymetlimis.
What is it, my precious?
O da nedir, kıymetlimiss?
If precious asks and it doesn't answer we eat it, my precious.
Eğer kıymetlimis cevap veremesse biss de onu yeriss.
This is the jewel in my collection, my most precious memory.
Biblo güvende. Koleksiyonumun en nadide parçası o. Hatırası parayla ölçülmez.
Take my hand, precious. It's tea time.
Elimi tut bitanem, çay zamanı.
"If something happens to me, I'm letting you know " that I have placed precious information in my laboratory,
"Eğer bana birşey olursa, bilmenizi isterim ki,..."
It is precious encouragement for the long and patient supplementary research that from now on I will be carrying out alongside my eminent colleague and very dear friend, Professor Cuthbert Calculus...
Bugünden itibaren tamamlayacağım uzun ve sabır isteyen çalışmamda bana büyük destek olan, değerli meslektaşım ve dostum Profesör Tryphon Tournesol...
[DUCHESS BARKING] Oh, Duchess, Duchess, my precious.
Ah Düşes, kıymetlim benim.
It is my duty to see that this precious cargo and these good people...
Teşekkürler, Oracle.
... for the precious gift you left in my pocket today.
Bugün cebime bıraktığınız değerli hediye için.
My sister's precious comb!
Kız kardeşimin değerli tarağı!
It was the most precious time of my life.
Hayatımın en değerli zamanıydı.
" I give you my love more precious than money
" Sana, paradan daha değerli olan sevgimi veriyorum
- Please return to me my most precious possession :
Lütfen en değerli varlığımı bana geri ver :
The valuable time of my listeners is far too precious to waste on chatting about gall-bladder operations.
Fransa'nın güneyinde yer ayırt... ... lütfen kes. Kes.
Upstairs, in my safe, is a most precious map of papyrus, the way to a Pharaoh's tomb, beneath which flows each 2,000 years the River of Life.
Yukarıdaki kasamda ; papirüsten yapılma her 2000 yılda bir altından hayat ırmağının aktığı firavunun lahit'inin yerini gösteren, çok değerli bir harita bulunuyor.
On the contrary, it was one of my most precious wines.
Tersine, en değerli şaraplarımdan biriydi.
"l love you, my own precious darling, more than anything else in this world."
"Seni, dünyadaki her şeyden daha fazla seviyorum." "Benim kıymetli sevgilim."
My melancholy, precious woman
Melankolim, değerli kadınım
Outside, my time is precious.
Çık dışarı benim vaktim kıymetlidir.
Where my body is is a very precious place.
Bedenimin olduğu yer, çok değerli yerdir.
Gold and precious jewels for you, your crew and Melanthius, if only he can restore my nephew.
Senin için, mürettebatın ve Melanthius için altın ve mücevherler. Yeter ki yeğenimi eski haline getirsin.
precious 240
my princess 67
my problem 62
my prince 111
my pride 18
my pretty 34
my problem is 27
my president 18
my producer 18
my princess 67
my problem 62
my prince 111
my pride 18
my pretty 34
my problem is 27
my president 18
my producer 18