English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / No chance of that

No chance of that traducir turco

194 traducción paralela
No chance of that, partner.
Nerde o şans, ortak.
There's no chance of that, is there?
Kalma ihtimalin yok, değil mi?
- No chance of that.
- Bu mümkün değil.
No chance of that.
Böyle bir ihtimal yok. Hayır efendim.
But now I know there's no chance of that any longer.
Ama şimdi biliyorum ki bu artık imkansız bir şey.
Yeah, well, there's no chance of that.
Evet, zaten buna imkan yok.
There's absolutely no chance of that, Doctor.
- Hayır. - Hayır mı?
No chance of that.
Kalamaz.
There's no chance of that.
Öyle bir şansı yok.
There's no chance of that.
O halde hiç şansım yok.
No chance of that now?
Şimdi imkânın yok mu?
No chance of that happening.
Asla yapma şansları yok.
There's no chance of that.
Öyle bir ihtimal yok.
- No chance of that, Ted.
- Bunun imkanı yok, Ted.
There's no chance of that now.
Artık buna imkan yok.
- No chance of that.
- Öyle bir şansım yok.
- No chance of that.
- Buna imkan yok.
- There is no chance of that.
- İmkanı yok.
No chance of that, I " m sorry to say, sir.
Kusura bakmayın, ama bu mümkün değiI bayım.
- No chance of that.
- Böyle bir ihtimal yok.
There's no chance of that happening.
Böyle bir şey olanak dışı.
There's no chance of that at all.
- Hiç ihtimal yok.
It's the kind of case that brings no money, no glory, not much chance of winning.
Bu ne para, ne şöhret, ne de çok fazla kazanma şansı getiren bir dava.
You know, I was talking to Hilda on the phone Sunday, and she said that there was no chance of us...
Hilda'yla telefonda konuşuyordum ve bana...
There's no chance of cutting a hole through that.
Hayır, bunda delik açmak imkansız.
When you jettisoned the fuel and you ignited it, you knew that there was virtually no chance of it being seen, and yet you did it anyhow.
Yakıtı ateşlediğinde hiç görülme şansının olmadığını biliyordun.
The man from constable's "the hay-wain" said last night that there was no chance of a return to the pictures before the weekend.
Constable'ın Saman Arabası'ndaki adam dün akşam "Hafta sonundan önce resimlere dönüş olmaz," dedi.
No, but I didn't get a chance to finish that cup of coffee.
Hayιr, ama kahvemi bitirememiştim.
Don't flatter yourself that they have no such plan, they must of necessity have one ; and if chance willed them... not to have formed one, the very force of things... would lead them to one ;
" Kendini böyle bir planlari olmadiklarina dair kandirma. Tabii ki bir planlari olacak ; olmasaydi yalnizca kosullar bile onlari nbir tane gelistirmeleri için zorlayacakti.
Ain't no chance of gettin'in that goddamned car, hey, boys?
Lanet arabanın içini çekmenize imkan yok. Nasılsınız, çocuklar?
That way, there's no chance of being interrupted.
Buradan sonra yarıda kesme şansımız yok.
They said it would take a lot of time and money... but they never said that there was no chance.
Bunun çok pahalı olacağını ve zaman alacağını söylediler... ama hiç şans yok demediler.
And I explained to him that there is absolutely no chance for him or for anybody from that transport, to the best of my knowledge and everybody else's knowledge whom I trust, to survive the next 48 hours.
Çünkü isyan başladığında bazı silahlar alınabilirdi. Eğer yanılmıyorsam onun ve diğer ailelerin önümüzdeki 48 saat içinde hayatta kalmalarının hiç yolu olmadığını açıkladım.
Before we take her off your hands, I wanna hear from the horse's mouth that there's no chance of us getting a male.
Onu sizden almadan önce erkek çocuk için hiç şans olmadığını onun ağzından duymak istiyorum.
If that thing had managed to scan us, we'd have had no chance of saving the Enterprise.
O şey bizi taramayı başarabilseydi, Atılgan'ı kurtarmak için hiçbir şansımız kalmazdı.
It's maybe no accident... that the Amway business, for one, is in aid of Michigan... offering anybody, for very little money, a chance to start earning dollars... having their own store in their home.
Amway şirketinin Michigan'a yardım ettiği, insanlara çok küçük yatırımlarla büyük paralar kazanma ve evlerini dükkânları olarak kullanabilme şansı sunması bir rastlantı olamaz.
That beady-eyed cousin of hers has no more chance of persuading her to settle down here for good than fly in the air.
O parlak gözlü kuzeninin onu burada kalmasına ikna etmesinin imkanı yok.
Now there's no chance of getting that reward.
Artık ödülü alma şansımız da kalmadı.
No, I'm giving us the chance to solve a case that's tangible instead of chasing after shadows.
Hayır, ben, gölgelerin peşinden koşmaktansa, gerçek olan bir davayı çözmek için gereken fırsatı veriyorum.
What chance have we got of strolling into that alley and coming out with anything less - than 140 years in prison? - No way.
Sence şimdi bizim o geçite gidip 140 yıl hapis cezasından başka ne ile çıkma şansımız var?
I do regret that, because of your lateness you have no chance to graduate with honors.
Ancak geç kalarak, iftiharla mezun olma şansını yitirmene üzülüyorum.
I realise without that nice car you have no chance of getting laid.
O güzel araba olmadan biçimsiz birine dönüşeceğini farkettim.
And there's no chance that you had this experience because some part of you needed to have it?
Bunu sadece içinden bir parça ihtiyaç duyuyor diye yaşamış olamazdın.
If your father and that idiot West fail... I have no chance of getting home.
Eğer baban ve o aptal West başarısız olursa eve dönme şansımız kalmaz.
No chance of one of you diving on that, is there?
İkinizden birinin o ateşin peşinden atlama, ihtimaliniz yok değil mi?
That means that it's, like, 75 % chance of no baby at all?
Bu, % 75 ihtimalle çocuğun hiç olmaması mı demek?
Let me clarify that you have no chance of scoring with me.
Bu gece benimle sayı yapma şansın yok Finch.
No, we don't, trust me. The only chance that we have to get rid of Tempus is to do this by breaking the time loop, okay?
Tempus'tan kurtulmanın tek yolu zaman döngüsünü kırmak, tamam mı?
One PAM's got no chance of getting that thing into orbit.
Tek PAM, İkon'u yörüngeye çıkaramaz.
All I'm saying is that if the guy can't visualize his journey to the goal, he has no chance of taking the rock downtown.
Bütün demek istediğim, amacına ulaşmak için yapması gerekenleri uygulamaya koyamıyorsa, şansı yoktur.
It's got no chance of living after that.
Bundan sonra hiçbir yaşama şansı kalmıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]