No deals traducir turco
211 traducción paralela
Man, we don't have to make no deals!
Anlaşma yapmamıza gerek yok!
No tricks, no deals, no nothing.
Hile yok, anlaşma yok, hiçbir şey yok.
I ain't gonna make no deals with you, see?
Sizinle anlaşma yapmayacağım, tamam mı?
Understand, I'm making no deals.
Anla, uzlaşmak istemiyorum.
I don't usually make no deals with cops.
Genelde polislerle anlaşma yapmam.
For the first time, the whole external debt is brought home, and no deals are signed with imperialist countries.
İlk defa olarak, tüm dış borçlar, ülkeye geri çağrıldı ve emperyalist ülkelerle hiç bir anlaşma imzalanmadı.
No deals.
Anlaşma yok.
- I said no deals!
- Anlaşma yok dedim!
There'll be no deals.
Anlaşma filan yapılmayacak.
No, no deals.
Anlaşma yok.
I'm gonna take him back, and there ain't gonna be no deals.
Onu geri götüreceğim, ve herhangi bir anlaşma olmayacak.
I'll join you, but no deals.
Sizinle gelirim ama anlaşma yok.
I make no deals for control of this ship, sir.
Bu geminin kontrolü konusunda pazarlık yapmam.
- I don't want you making no deals.
- Anlaşma yapma.
No deals.
Anlaşma yapma.
- No deals.
- Anlaşma değil!
No invasion, no deals.
Saldırı yok, anlaşma yok.
So remember, no deals over the phone, they come down here, and then you talk.
Sakın unutma. Telefonda anlaşma yok. Buraya gelecek sonra konuşacaksın.
- You ain't gonna make no deals in this place!
- Bu evde satış yapamazsın!
- Etched in stone. No deals!
Sözün kaya gibi sağlamdır şüphesiz.
There will be no deals as long as I am alive.
Anlaşma yok! Ben hala hayatta olduğum sürece anlaşma olmayacak.
No judge, no jury no appeal and no deals.
Yargılama yok, jüri yok temyiz yok, anlaşma yok.
No deals with the governor.
Valiyle anlaşma yok.
I'm sure you're aware that the official U.S. policy is no deals with terrorists.
Biliyorsundur, resmi ABD politikası ret ediyor teröristlerle bir anlaşmayı.
Now there'll be no exceptions... No bargains, no compromises, and absolutely no deals.
Şimdi istisnalar olmayacak, pazarlıklar olmayacak, uzlaşmalar olmayacak ve kesinlikle anlaşmalar olmayacak.
- There ain't gonna be no deals.
Anlaşma falan olmayacak.
No deals, until I know, the hostages are safe.
the hostages are safe.
In 48 hours, there can be no deals
48 saatten sonra hiçbir anlaşma yapılamaz.
Oh, please, Steve, please, no more deals!
Steve, lütfen anlaşma yok artık.
Well since you say this isn't yours and Billy had no relatives, we'll try to use it to make sure we don't raise anymore Billy Deals in this town.
Senin değilse, Billy'nin ailesi de yok bu para, bu kasabada başka Billy Deals olmaması için kullanılacak.
This deals with epiphenomenalism, which has to do with consciousness as a mere accessory of physiological processes whose presence or absence makes no difference...
Bu kitap epifenomenalizm hakkında, yani bilincin sadece mevcut olan veya olmayan fizyolojik süreçlerin bir yan ürünü olarak...
No big deals in Florida.
Florida gibi olmaz.
Make a deal? No, Miss Ashton, we don't make deals.
Hayır, Bayan Ashton.
Maish... come on... you don't have to worry about no wrestling deals no more.
Maish... hadi ama... artık güreşle falan uğraşmana gerek yok.
Thanks to these documents he had no trouble getting the necessary funds to permit him to carry out his first major business deals
Bu belgelerin sayesinde ilk büyük iş anlaşmalarını gerçekleştirmek için bulmak zorunda olduğu kaynakları elde etmede bir sorunla karşılaşmadı.
No more deals like that.
Bir daha böyle anlaşma yok!
No more package deals for us.
Artık tur falan yok.
By the way, no separate deals.
Bu arada ayrı anlaşma yok.
No special deals.
Özel antlaşmalar yok.
From here on, nothing goes down unless I'm involved... no blackjack, no dope deals, no nothing.
Şuandan itibaren, ben içinde olmadığım müddetçe hiçbir şey kabul edilmeyecek... ne yirmi bir, ne esrar anlaşmaları, ne de hiçbir şey...
No deals.
Anlaşma olmayacak!
And no matter how many deals I made or how much money I made, inside, I was still a black, miserable clod of dirt.
Ne kadar iş alırsam alayım, ne kadar para kazanırsam kazanayım içimde, hala zavallı bir pislik yığınından ibarettim!
I'm cutting no more deals.
Daha fazla anlaşmada yok.
I said no fuckin'deals.
Anlaşma olmayacak.
There's gonna be no fuckin'deals!
Anlaşma olmayacak!
No fuckin'deals!
Sikerim anlaşmayı!
After the two of you, no more deals.
İkinizden başkasıyla anlaşma yapmayız.
No, it's not one of those deals.
Bildiğin işlerden değil.
There are no better deals than this!
Bundan daha iyi bir teklif yok!
- No more deals.
- Artık anlaşma yok.
No drug deals going on, no suspicious looking characters.
İlaç satışı yok, herhangi şüpheli biri yok.