No offense meant traducir turco
77 traducción paralela
No offense meant.
Kızdırmak istemedik.
No offense meant.
Üzerinize alınmayın.
No offense meant, but you'll be better off without him around your neck.
Yanlış anlama ama onun olmaması daha çok işine yarayacak.
Now, no offense meant.
Olumsuz anlamda söylemedim.
No offense meant, of course.
Benim için anlamı yok.
Now no offense Ingalls. No offense meant at all.
Lütfen alınma Ingalls.
No offense meant.
Sana karsi degil.
I'm sorry, Professor, no offense meant, but this jerk has chosen you to be his favorite.
Üzgünüm Profesör, seni incitmek istemedim. Ama bu alçak favori olarak seni seçti.
No offense meant, but a military career was never considered to be... upwardly mobile.
- Troi mu? Hayır, yapamam. - Ciddiyim.
No offense meant.
Darılma.
No offense meant.
Çakmışsındır. - Hay Allah iyiliğinizi versin.
Oh, no offense meant.
Seni gücendirmek istemedim.
No offense meant.
Gücenme dostum.
And no offense meant, but if it were true that children mimicked their teachers, we'd have a hell of a lot more nuns running around.
Ve alınmayın ama çocukların öğretmenlerini taklit ettikleri doğru olsaydı dünyada çok daha fazla rahibe olması gerekmez miydi?
Sorry, Angelica, no offense meant.
Tamam Angelica, affedersin.
No offense meant.
- Sözüm meclisten dışarı.
Sincerely, I meant no offense.
Tüm içtenliğimle amacım sizi gücendirmek değildi.
- I'm sure Mr. Gordon meant no offense.
- Bay Gordon hakaret etmek istememiştir.
You're speaking of the Baroness von Lepp, my wife. I beg your pardon, Baron, I meant no offense.
Affınıza sığınırım Baron, kötü bir imada bulunmak istemedim.
I meant no offense, Burton.
Amacım size saldırmak değil, Burton.
I meant no offense.
Niyetim kötü değildi.
I certainly meant no offense by it.
Kesinlikle sizi kırmak istemedim.
Really, I meant no offense.
kötü bir niyetim yoktu.
He meant no offense.
Kabalık etmek istemedi.
No offense meant, gentlemen, sirs.
Hey!
No offense meant.
Kasti bir şey değil, beyler.
I meant no offense.
Sizi gücendirmek istemedim.
- I meant no offense.
- Gücendirmek istemedim.
I meant no offense.
Rahatsızlık vermek istememiştim.
- We meant no offense.
- Üstünüze alınmayın.
I meant no offense.
Kusura Bakmayın.
I meant no offense.
Seni kırmak istemedim.
We meant no offense and certainly no conspiracy.
Zarar vermek istemedik ve kesinlikle bir komplo düşüncemiz yok.
I meant no offense by suggesting other men's interest in you.
Başka erkeklerin sana ilgi duyduğunu söylemekle seni kırmak istememiştim.
Rude. I meant "you" as in "him." No offense. None taken.
Öyleyse nasıl olur da birlikte olmak istemezsin?
- I meant "you" as in "him." No offense.
'Sizi'derken'onu'kasetettim. Üstüne alınma.
I meant no offense, huh?
Sizi gücendirmek istememiştim.
No offense was meant, really.
Suçlamayı amaçlamadım.
No offense meant, but you weren't exactly stellar this time, right?
Alınmayın ama yapabileceğiniz çok fazla şey yok. Gerçekten mi? Hayır?
I meant no offense, Bartlett.
Sözüm meclisten dışarı, Bartlett.
Miss Olive, I meant no offense by that "ho".
Olive Hanım, "Hop!" derken kabalık etmek istememiştim.
I meant no offense.
İncitmek istemedim.
I meant no offense, niece.
Alınmak yok yeğenim.
Of course, I meant no offense.
Elbette. Alınganlık gösterecek bir şey kastetmedim.
When we spoke last, I meant no offense.
Son konuşmamızda, kötü bir niyetim yoktu.
I meant no offense.
Kötü bir niyetim yoktu.
I meant no offense.
Kültür yok, gelenek yok. Kırıcı olmak istemedim.
Don Eladio, Gustavo meant no offense.
Don Eladio, Gustavo kabalık etmek istemedi.
Now I meant no offense.
Kabalık etmek istemedim.
And that meant no offense.
Sakın beni yanlış anlama...
- No offense meant.
- Alınmayın.