Not jealous traducir turco
980 traducción paralela
No. No, I'm not jealous.
Hayır, kıskanıyor değilim.
You're not jealous of Paul, are you?
Paul'u kıskanmadın, değil mi?
- Not jealous, are you?
- Kıskanıyor musun yoksa?
I'm not jealous!
Kıskandığım için söylemiyorum!
You're not jealous?
Kıskanmıyorsun, değil mi?
Mind, I'm not jealous...
Zararı yok, kıskanç değilim.
I just wanted to show you that I'm not jealous.
Kıskanç olmadığımı göstermek istiyorum.
You're not jealous, you're cantankerous.
Kıskanmıyor ama başımın etini yiyorsun.
Of course you're not jealous.
Tabii ki kıskanmıyorsun.
You're not jealous of Tony, are you?
Tony'yi kıskanmıyorsun, değil mi?
- I don't mind, I'm not jealous.
- Önemi yok, kıskanç değilim.
Of course I'm not jealous!
Elbette, kıskanmıyorum!
- I'm not jealous.
- Kıskandığım yok.
- Not jealous, Rocchi?
- Kıskanmadın mı Rocchi?
I'm not jealous!
Kıskanmıyorum!
And be not jealous on me, gentle Brutus.
Benden kuşkulanma sakın Brutus.
At least admit that I'm not jealous, either.
En azından benim kıskanç olmadığımı kabul et.
I'm not jealous.
Kıskanç biri değilim.
- No, I'm not jealous.
- Hayır kıskanmıyorum.
We say the king is wise and virtuous... and his noble queen well struck in years, fair and not jealous.
Biz diyoruz ki, Kral akıllı ve iyi yüreklidir. Yüce Kraliçe ise yaşını başını almış, zarif, kıskançlık nedir bilmeyen bir insandır.
- Darling, you're not jealous, are you?
- Canım kıskanmıyorsun değil mi?
Eddie, I'm not jealous.
Eddie, ben kıskanç değilim.
You're not jealous of that clown, are you?
Şu soytarıyı kıskanmıyorsun, değil mi?
Heaven knows, I'm not jealous.
Tanrı biliyor, kıskanç değilim.
My husband is not jealous.
Kocam kıskanç değildir.
I don't care, you know ; I'm not jealous
Umurumda değil, kıskanç biri değilim.
No, I'm not jealous.
Hayır, kıskanmadım.
- I'm not jealous.
- Kıskanmadım ki.
- You're not jealous, are you?
- Tabi canım.
"I'm not jealous but I would like to know how you have the nerve. ... to play the ladies'man with other women in front of me... who knows from bitter experience that you're not a man at all".
"Kıskanç değilim ama benim önümde başka kadınlarla zampara rolü oynamaya nasıl cüret ettiğini bilmek isterim artık erkek olmadığın için ne acı tecrübeler yaşadın kim bilir".
It's not'cuz I'm jealous of a woman in his past...
Bunu erkek arkadaşımın eski çıktığı kadını kıskandığım için istemiyorum herhalde.
Heed not thy jealous heart
Kıskanç kalbine aldırma.
I'm not speaking to you as a jealous husband... but as a man of the world who knows there are certain rules of decorum... which cannot be disregarded with impunity.
Seninle kıskanç bir koca olarak değil cezasız kalması kabul edilemeyecek belli edep kuralları olduğunu bilen bir dünya adamı olarak konuşuyorum.
Well, if I should, for a little while promise not to be jealous and not to think things that'll make you miserable.
Eğer bir süreliğine gelirsem, kıskanmayacağına ve seni sefil hale düşürecek şeyler yapmayacağına söz verir misin?
- I swear not to be jealous if you...
- Kıskanmayacağıma yemin ederim, eğer...
Well I'm glad you're not the jealous type
Kıskanç bir tip olmamana sevindim.
All right, darling, and brave and cowardly and in love and not and trusting and jealous?
- Ben de melezim. - Tamam, hayatım, Ama zengin veya fakir misin?
Then must you speak of one that loved not wisely but too well, of one not easily jealous, but being wrought, perplexed in the extreme, of one whose hand, like the base Judean, threw a pearl away
"Benden bahsederken deyin ki : akıllıca değil ama çok fazla sevdi. " Kolay kıskanmayan, ama duyduklarıyla son derece şaşkınlaşıp ;
Of one, not easily jealous, but being wrought, perplexed in the extreme.
" Kolay kıskanmayan, ama duyduklarıyla
I'd say you're not the jealous type.
Kıskanç birine benzemiyorsun diyebilirim.
If I can make you believe I'm not here because I'm hurt or jealous.
Bak Jo... İnanır mısın, incindiğim ya da kıskandığım için gelmedim buraya.
Tom's not the jealous type, besides he wasn't there.
Tom kıskanç biri değildir, hem zaten otalıkta da yoktu.
Maybe I've been jealous because you're not my son, too.
Belki oğlum olmadığın için kıskançlık da göstermişimdir.
But I shall not be jealous of a memory.
Fakat bir anıyı kıskanmayacağım.
I am jealous, a little, but not of you and Peter.
Birazcık kıskanıyorum ama seni ve Peter'i değil.
He isn ´ t jealous, and I ´ m not in love with his wife either.
O kıskanç değil ve ben de onun karısına aşık değilim.
I'm not even jealous anymore, but our neighbor is angry.
Artık kıskanmıyorum bile ama komşu çok kızgın.
I'm not mean. I'm jealous.
Hainlik etmiyorum, kıskanıyorum.
And I hate you for not being jealous of me.
Hatta bazen beni kıskanmadığın için senden nefret ediyorum.
And it's not because he wants to spend two years with that wild-eyed little mountain girl you were jealous of.
Nedeni de, şu kıskandığın asi bakışlı küçük dağ kızı ile... iki sene geçirmek istememesi.
No wonder why a woman is taboo on a ship... it's not because the gods are jealous of them!
Kadınların gemiye neden uğursuzluk getirdiği belli oldu... Tanrıları kızdırdığı için falan değil.
jealous 400
jealousy 139
jealous of what 22
not just you 78
not just one 31
not just yet 145
not just 59
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25
jealousy 139
jealous of what 22
not just you 78
not just one 31
not just yet 145
not just 59
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25