Not just traducir turco
65,458 traducción paralela
After all, faith is about struggle, and I see how hard you've been struggling to accept your new reality, but I want to assure you, Mrs. Bowman, that I'm not just there to help Gracie and Charlie.
İnanç çaba gerektirir. Ve yeni gerçeği kabullenmek için ne kadar çabaladığınızı görüyorum. Ve size garanti ederim, bayan Bowman,
And it's not just the file.
Sadece dosyadakiler değil.
Why not just lock her in a cellar?
Niye zindana kapatmadın ki yani?
Why not just buy a suit for his coffin.
Neden sadece cenazesi için takım elbise almıyorsunuz? Tamam.
That's not just bad science... It's dangerous.
Bu yalnızca kötü bilim değil, tehlikeli de.
No, it's not just a room.
Hayır, bu sadece bir oda değil.
Not just a passenger, more than a passenger - it found a pilot, so it ate her.
Sadece bir yolcu, Bir yolcu daha - bu bir pilot buldum, bu yüzden bu onu yedi.
It's not just a debt to the families of the victims, but to society, righting a terrible wrong, and preventing future wrongs.
Bu yalnızca mağdur ailelerine borç değil, Ama topluma, korkunç bir yanlış, Ve gelecekteki hataları önleme.
And not just to the mayor's office... but to me.
Ve sadece başkanın ofisine değil... Bana da.
And not just to the mayor's office but to me.
Ve sadece belediye başkanının ofisi için değil Ama bana.
And what if it's not just mirrors?
Peki ya sadece aynalar değilse?
Not just any stick.
Sadece sopa değil.
Not just any job offer.
Sıradan bir iş teklifi değil.
But it's not just one person in this case, it's two, and right now you're both losing.
Ama bu olayda sadece bir değil iki kişi var ve şu anda ikisi de kaybediyor.
It's not just that.
- Sadece o değil.
So keep your wisdom to yourself, because I'm actually here to help people, not just remind them what a cruel world it is out there.
Aklını kendine sakla çünkü ben insanlara yardım etmek için buradayım dışarıda zalim bir dünya olduğunu söylemek için değil.
I'm not just talking about birthdays, Harvey.
Sadece doğum günlerinden bahsetmiyorum, Harvey.
I am just not doing it.
Sadece yapmıyorum.
Um, just off the top of my head, maybe not sneaking out with you in the first place?
Um, sadece kafamın tepesinde, Belki de başta seninle gizlenemezsin?
T, you know I can't let you leave, not after what you just saw.
T, Biliyorsun, gitmenize izin veremem, Gördüğün gibi değil
If that shithead last night had blown up one of our Host shipments instead of just himself, you'd be dead... not in the Factory, not in another labor camp, just dead, along with every other prisoner in this camp.
Eğer dün geceki aptal, kendi yerine konukların sevkiyatlarından birini patlatsaydı ölmüş olurdun. Fabrikaya yada başka bir çalışma kampına gitmezdin. Sadece ölürdün.
Aren't we just supposed to do the stories we want and not worry about ratings?
Sadece istediğimiz hikâyeleri yayınlayıp, reytingler hakkında endişelenmemiz gerekmiyor muydu?
I'm just glad I'm not a car.
Araba olmadığım için seviniyorum.
But you're just not a part of it anymore.
Fakat artık oyunun bir parçası değilsin.
Well, it's a war zone, and this is just your basic skirmish, and it's not as bad as it sounds, I promise you.
Evet, bu bir savaş alanı ve bu sadece temel çatışma olduğunu, ve göründüğü kadar kötü değil, sana söz veriyorum.
I just popped home for some lunch. I'm not interrupting?
Sadece öğle yemeği için geldim. umarım bölmüyorumdur?
Yeah, I'm just not seeing it.
Kafama pek yatmadı.
Not like a powder, more... just thick.
Pudra gibi değil. Daha yoğun gibi.
I'm just not sure holding back is my thing anymore.
Gerçi artık geride durmak pek bana göre değil.
Okay, I would just add that sometimes we may think life is telling us our truth, but we might not have enough information yet.
Pekâlâ, eklemeliyim ki bazen hayatın gerçekliğimizi söylediğini düşünebiliriz ama henüz yeterli bilgimiz olmayabilir.
I'm just not sure a comic book store is gonna be my thing.
Sadece bir çizgi roman dükkânını seveceğimden emin değilim.
I understand, just not tonight.
Tamam ama bu gece değil.
Not just me.
Wu ve Hank de.
He may not have a future, but he's got just enough of a past.
Geleceği olmayabilir, ama geçmişinden yeterince var.
No, I just felt sorry for you since I'm picking up your girl and we'll be having a real good time and you're not.
Yo, sadece kızını götürdüğüm için üzgün olduğumu söyleceğim ve birlikte güzel vakit geçireceğiz, ama sen değil.
I'm just glad I'm not the only one seeing it this time.
Bu sefer gören tek kişi olmadığıma sevindim.
Not until we have a better handle on what it is we just saw.
Gördüğümüz şeyi Daha iyi anlayana kadar değil.
Not that a web is a home, I'm just saying we're in a moral green area, if you will.
Bir webin bir ev olmadığını değil, sadece biz olduğumuzu söylüyorum. Ahlaki yeşil bir alanda, eğer istersen.
I tried to get him not to leave again, but he was just so...
Onu tekrar terk etmemeye çalıştım. Ama o sadece...
Hell-ish? Those are just words we use for when we're not here.
- Bunlar kullandığımız kelimelerdir burada olmadığımızda.
A note just come from Trenwith.
Trenwith'den bir not geldi.
So you've just been standing here, not pumping gas?
Yani benzin doldurmadan burada böyle duruyordun?
Did you not hear what I just said?
Az önce söylediğim şeyi duymadın mı?
Let's just hope we're not too late.
Umarım çok geç kalmamışızdır.
He's probably just not hungry.
- Aç değildir bence.
Look, I'm just not big on collecting regrets.
Pişmanlıklarla aram iyi değildir.
It's Robert Zane, and before you try to talk me out of it, he just said that I'm not fit to lead right to my face.
Robert Zane ve sen beni vazgeçirmeye çalışmadan önce, liderlik için uygun olmadığımı yüzüme söyledi.
Michael, if I just needed someone to grade papers and take attendance, I could've got a trained monkey to do that.
Michael, eğer kağıtlara not verecek ve yoklama alacak birine ihtiyacım olsaydı eğitimli bir maymun da alabilirdim.
Look, just because I'm paying you dick doesn't mean I'm not gonna give you the tools for the job.
Sana az maaş ödüyor oluşum kötü davranacağım anlamına gelmiyor. Çünkü gördüğüm kadarıyla burada ofisi olan bir tek benim. İşim tam olarak nedir?
You said 3 : 00, so I called her in at 2 : 30 because I knew you wouldn't give me the chance to meet her, just like I know the other side is gonna approach her when you're not there.
... çünkü beni onunla görüştürmeyeceğini biliyordum tıpkı karşı tarafın sen yokken ona yaklaşacağını bildiğim gibi. - Bunu yapamazlar.
And it shows growth on your part not to make light of the fact that I just admitted something that was... Very difficult for me to admit.
Teşekkürler, Harvey ve kabul etmemin zor olduğu bir şeyi kabul etmemi küçümsememen de, senin adına önemli bir gelişme.
not just you 78
not just one 31
not just yet 145
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25
not just that 80
not just me 102
not just him 21
not just for you 19
not just one 31
not just yet 145
not just now 40
not just mine 17
not just for me 25
not just that 80
not just me 102
not just him 21
not just for you 19
not just us 28
just 13489
just come home 43
just eat it 38
justice 418
justin 1150
just do it 1237
justified 46
justine 297
just be cool 104
just 13489
just come home 43
just eat it 38
justice 418
justin 1150
just do it 1237
justified 46
justine 297
just be cool 104
just so you know 1100
just breathe 514
just relax 1151
just me 553
just be yourself 145
just go 1748
just talk to me 109
just bear with me 31
just let it be 17
just be honest with me 16
just breathe 514
just relax 1151
just me 553
just be yourself 145
just go 1748
just talk to me 109
just bear with me 31
just let it be 17
just be honest with me 16
just kidding 689
just like that 1429
justin bieber 25
just answer the questions 19
just be nice 17
just a little 454
just eat 44
just be patient 84
just a man 25
just a joke 49
just like that 1429
justin bieber 25
just answer the questions 19
just be nice 17
just a little 454
just eat 44
just be patient 84
just a man 25
just a joke 49