Not relevant traducir turco
361 traducción paralela
That's not relevant.
Konuyla ilgisi yok.
I'm sorry, Counsel, but the question is not relevant at this time.
Kusura bakmayın Avukat Bey ama bu soru şu an uygun değil.
It's not relevant to your trial.
Davanızla bir ilgisi yok.
- That information is not relevant.
Bu bilgi konuyla ilgili değil.
Not relevant.
Bu gerekli değil.
Don't tell me it's not relevant.
Onun için bunun önemsiz olduğunu söyleme.
And why he did it is not relevant.
Ve bunu niçin yaptığı önemli değil.
- Then she is not relevant.
- O zaman konuyla ilgisi yok.
This testimony is not relevant.
Bu tanığın davayla ilgisi yok.
- This crime is not relevant to this case.
- Bu işlenen suçun davamızla ilgisi yok.
The point is, it's not relevant to what's going on here.
Mesele şu ki, bunun burada olanlarla ilgisi yok.
The witness's religion is not relevant here.
Tanığın dininin, konuyla ilgisi yok.
My nose is not relevant.
Bunun burnumla bir alakası yok.
This is not relevant.
Bunun konuyla ilgisi yok.
Because it is not relevant.
Hayır. Çünkü bunun bir önemi yok.
Again it is not relevant.
Çünkü bunun da bir önemi yok.
It is not relevant.
Konuyla bir ilgileri yok.
It's not relevant, Jack.
Bu konuyla ilgili değil, Jack.
It's not relevant.
Konumuz bu değil.
Mr. Bates's views are not relevant Mr. Holmes.
Bay Bates'in görüşleri pek konuyla alakalı değil Bay Holmes..
Who knows, Mr. Gibson, what is and what is not relevant.
Neyin alakalı neyin alakasız olduğunu kim bilebilir, Bay Gibson.
That's really not relevant here.
Bunun yeri burası değil.
That's not relevant to this discussion.
Bunun, konumuzla alakası yok.
It's not relevant now.
Şu an anlamı yok.
- This is not relevant. - What is relevant, sir... is my analysis of the brain waves.
- Konuyla ilgili olan ne, efendim... beyin dalgaları analizlerim.
The argument with my father is not relevant.
Babamla yaptığımız tartışma bu konuyla alakalı değil.
Mr. Drummond might find this fun to talk about, but this is not relevant at all.
Bay Drummond bundan konuşmayı eğlenceli bulabilir, fakat konuyla hiç alakası yok.
An ancient tradition of fighting for one's mate- - which, as I have said, is not relevant here.
Eski geleneklere göre, çiftleşilecek birisi ile kavga etmek- - dediğim gibi, burada uygulamanın, bir önemi yok.
But that's not relevant. What's relevant is that he was a medical man.
Aynı zamanda tıp adamıydı.
- That's not relevant.
Bu ona bakmaz.
- He's not relevant.
- Konuyla ilgisi yok. İlgisi yok mu?
That's not relevant.
- Bunun ilgisi olduğunu sanmıyorum.
Thank you, but the information is not relevant.
Teşekkür, ama gerekli bir bilgi değildi.
But that's not relevant right now.
Ama şu anda bunun bir ilgisi yok.
Mrs. Mills'state of mind is not relevant.
Bayan Mills'in ruh hali konuyla ilgili değil.
Not relevant?
İlgili değil mi?
Their choice in company is not relevant.
Onların seçiminin şirketle alakası yok.
It was not relevant.
Alakasızdı.
It's not relevant what I am.
Ne olduğum önemli değil.
This would not be relevant to any issues before the court.
Bunun mahkemede ele aldığımız konuyla hiçbir ilgisi yok.
We heard that you were not there, but I wouldn't say it was relevant.
Orada olmadığın söylendi ama bir ilgisi olduğunu söyleyemem.
My dear girl at my age one either lives just long enough to make presents useless or not long enough to make the question relevant.
Sevgili kızım, benim yaşıma gelen biri ya hediyeleri işe yaramaz yapacak kadar yaşamıştır ya da bu soruyu konuyla bağdaştıramayacak kadar yaşayamamıştır.
That's not really relevant.
Önemli değil.
Mr. Stamphill, I do not believe that the exercise time of an inmate is relevant.
Bay Stamphill, bir mahkumun egzersiz süresinin, konuyla alakası olduğunu düşünmüyorum.
Oh, not that this is relevant but, while I may have casual sex outside of a relationship, when I'm involved with someone,
Söylemeyeceğim Lindsay. Jimmy, benimle ilgili bir şeyse, dediğin gibi, bana bir açıklama borçlusun. Bilmek istemezsin, güven bana.
This is relevant, what with STDs and aids running rampant not to mention the moral implications.
Bence Hepatit ve AIDS bu kadar yaygınken bilmeliler duygusal çöküntüleri hesaba katmıyorum.
- That is so not a relevant issue, Abby.
- Bu iyi bir gündem yaratma yolu değil, Abby.
Can you think of any incident, regardless of whether or not you think it's relevant?
İlgisi olmadığını düşünseniz bile tuhaf bir durum hatırlıyor musunuz?
I decide what's relevant data, not you.
Neyin ilgili olduğuna ben karar veririm.
And if it's not relevant for a man, it's not relevant for a woman.
Erkek olsaydım üniversitede kimlerle düşüp kalktığım kimseyi ilgilendirmeyecekti, bir erkeği ilgilendirmiyorsa, kadın için de aynı şey söz konusu olacaktı.
- Mother? Why not ask whether she's a German? Is that not a far more relevant question?
Onun Alman olup olmadığını sorduğum zaman,
relevant 22
not really 5709
not right now 585
not really sure 21
not really my thing 16
not real 36
not right 51
not right away 105
not ready 43
not recently 75
not really 5709
not right now 585
not really sure 21
not really my thing 16
not real 36
not right 51
not right away 105
not ready 43
not recently 75