English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / Not talk

Not talk traducir turco

10,417 traducción paralela
Your job was to obtain work records, times and dates - not talk to Ivan's work colleagues.
Senin görevin, çalışma kayıtlarını, saatlerini ve tarihlerini edinmekti Ivan'ın iş arkadaşlarıyla konuşmak değil.
We can not talk like this...
Bu şekilde konuşamayız...
But do not talk to him again.
Ama bir daha onunla konuşma.
Dudes, can we please not talk during the show?
Gençler, dizi sırasında konuşmasak diyorum?
Do not talk to me about what you lost.
Kaybettiklerinden bana bahsetme.
In fact, do not talk to me at all.
Aslında, benimle hiç konuşma.
The beasts do not talk.
Hayvanlar konuşmaz.
Let's not talk till he gets back, hm?
O geri dönene kadar konuşmayalım, olur mu?
Are you really just gonna, like, sit there and not talk to me?
Cidden benimle konuşmadan orada öylece oturacak mısın?
Do not talk!
Konuşma!
And-and I'd rather not talk about this over the phone.
Telefonda konuşmak da istemiyorum.
Do not talk to me about polite.
Bana medeniyetten bahsetme.
I can not talk too much but He solved multitudes business abroad.
Bunun hakkında çok konuşamam ama yurtdışında birçok davayı çözmüş.
Not really one for small talk, is she?
Çok konuşkan biri değil, değil mi?
We need to talk. Of course not.
- Konuşmamız gerek.
So I-I'm not gonna come talk to you about it.
O yüzden bu konuyu seninle konuşamam.
'Cause I'm pretty sure he's not taking time out of his busy morning to talk about centerpieces.
Çünkü meşgul sabahlarından kopup seninle çeyiz konuşmaya gelmediğinden eminim.
I'm usually sweating when we talk, but not this time.
Normalde seninle konuşurken terlerim, ama bu sefer terlemedim.
No, not yet,'cause the reporter's gotta talk to them first and make sure it's safe.
Hayır, henüz değil, çünkü gazetecinin onlarla ilk önce konuşması ve güvenli olduğundan emin olması gerekir.
Look, I know you've not been in a great head space these days, but I wanted to talk to you about the house, generally.
Son birkaç gün zihinsel olarak iyi olmadığını biliyorum ama ev hakkında konuşmak istedim.
It's not natural to talk to someone.
Birisiyle konuşmak için normal şeyler değil.
Uh, look, I don't want to be rude, uh, but I'm not in the mood for small talk.
Kaba olmak istemem ama pek sohbet havamda değilim.
I'm not a freaking TED talk.
Kahrolası TED konferansı değilim ben.
I know, but... I'm not gonna have this talk with him. Are you?
Biliyorum ama bunu onunla konuşmayacağım.
I am not going to talk about the constitution with you.
- Anayasayı seninle tartışacak değilim.
I'm not sure he can talk at the moment.
Şu anda konuşabileceğine emin değilim.
We should talk, properly. - I mean, not the usual.
Konuşmalıyız, düzgün bir şekilde.
I'm not comfortable about this, but at least it's controllable and we can talk after.
Bu konuda rahat değilim, ama en azından kontrol edilebilir ve sonra konuşabiliriz.
You're not here to talk about buffelgrass.
Buraya buffelgrass konuşmaya gelmedin.
Dries is dead, Maui won't talk, there's just not enough evidence to prosecute.
Dries öldü, Maui konuşmayacak dava açmak için yeterli kanıt yok.
Good,'cause I flew six hours and three time zones to talk business, not fashion.
İyi, çünkü altı saat ve üç zaman dilimi uçmayı iş için yaptım, modayla ilgili konuşmaya değil.
And if I do not give up our precious history, will that end all talk of peace?
Değerli yadigârlarımızdan vazgeçmezsem barış müzakerelerinin sonunu mu getirir?
They are youngsters, they do not know how to talk.
Onlar genç delikanlılar, Nerede, nasıl konuşacaklarını bilmiyorlar.
I want to talk to you about everything, just not tonight, okay?
Seninle her şeyi konuşmak istiyorum ama bu gece olmaz, tamam mı?
I'm not gonna talk to you when you're acting like this.
Böyle davrandığın sürece seninle konuşamam.
I mean, I can just talk to you as... as, like, a friend right now and not...
Şu anda seninle sadece bir arkadaşın olarak konuşuyorum, başka şey değil.
I told you not to eat when you talk to your commander.
Komiserinle konuşurken küfür etme dememiş miydim?
Why bring me if you're not even gonna talk to me?
Konuşmayacaksan niye beni getirdin ki?
If not, she would talk to her herself...
Eğer yapmazsam bizzat kendi anlatacaktı.
And if you're not gonna talk about your feelings, you might as well not see a therapist at all.
Ve hislerinden bahsetmek istemiyorsan terapiste gitmenin bir anlamı kalmaz.
See, I'm not the one with the problem here, so if we really want to talk, we can talk.
Burada problemi olan kişi ben değilim. O yüzden gerçekten konuşacaksak konuşabiliriz.
Do not talk. Even if my client was there, you've already said he left before the murders, so why is he here?
Müvekkilim orada bulunmuşsa bile cinayetlerden önce gittiğini söylediniz zaten.
Look, what if the defense agreed in advance not to subpoena me, and what if they agreed in advance not to use my interviews in court, and what if, as a part of my story, I interviewed Slider's attorney and let him talk about the case?
Savunma beni mahkemeye çağırmayacağını önceden kabul etse röportajlarımı mahkemede kullanmayacaklarını önceden kabul etseler ve hikayemin bir parçası olarak, Kaypak'ın avukatıyla röportaj yapıp onu dava hakkında konuştursam?
- Whatever her name was. - Slider, I am not allowed to talk with you about that.
- Kaypak, seninle o konuda konuşmam yasak.
I'm not really ready to talk to you.
Sizinle konuşmaya hazır değilim.
There are some things we're not ready to talk about, but we want to bring you up to date with where we are in the investigation.
Henüz söylemeye hazır olmadığımız bazı şeyler var ama yeni gelişmelerin bizi soruşturmada nereye getirdiğini paylaşmak istedik.
Talk about trauma, not the wounds themselves or even the execution, but the humiliation of being judged by one's supposed betters.
Travmaya bak yaraların kendisinden yada infazdan bile değil, ama kendinden sözde daha iyi olan... biri tarafından yargılanmanın neden olduğu aşağılanma.
We're not here to talk about me.
Burada benim hakkımda konuşmak için bulunmuyoruz.
I promised Father before he died not to talk to anyone, not to trust anyone - - not even Mr Utterson.
Ölmeden önce babama kimseyle konuşmayacağıma kimseye güvenmeyeceğime söz verdim. Hatta Bay Utterson'a bile.
I'm really not here to talk about that.
Buraya bunu konuşmaya gelmedim.
I wish I could just go home right now and crawl into bed and not have to talk about anything or explain anything.
Keşke şu anda eve gidip yatağa girebilsem ve hiçbir şeyden bahsetmek, hiçbir şey açıklamak zorunda kalmasam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]