Obey traducir turco
2,966 traducción paralela
With no compass to guide us, How can we know if our destiny is to seek the good... Or obey the demons that whisper in our ear?
Yönümüzü gösterecek bir pusula olmadan kaderimizin doğruyu aramak mı yoksa kulağımıza fısıldayan şeytanlara itaat etmek mi olduğunu nasıl bilebiliriz?
You will obey my commands.
Emirlerime itaat edeceksin.
Obey my commands, or you too will be under my spell.
Emirlerime uyun yoksa sizi de büyülerim.
Please obey all commands and follow instructions.
Lütfen bütün emirlere ve talimatlara uyunuz.
You need to obey the rules and regulations.
Kurallara uymak zorundasın.
I believe we should obey Headquarters orders and protect the town until reinforcements arrive.
Bana göre takviye kuvvetler gelene kadar burada kalıp şehri korumalıyız.
Captain Fedrok should obey orders, just as your father should have.
Baban ve Kaptan Fedrok, ikisi de emirlere uymak zorunda.
As a Knight, I will obey the person in charge of this town.
Bir şövalye olarak, şehir liderini takip edeceğim.
I will obey you.
Sözünü dinleyeceğim.
You'll see if the countries who support terrorism will obey you or not?
Bak bakalım o zaman terörü besleyen ülkeler senin sözünden çıkıyor mu?
It's mostly regulating things and just making sure people obey the city code.
Çoğunlukla bir şeyleri düzeltmek ve insanların şehir koduna uyup uymadıklarından emin olmak.
Is it so unreasonable for a king to expect his subjects to obey him?
Kralın, kendisine bağlı olan birinden kurallara uymasını beklemesi abes midir?
'When you speak to him as kin,'he must obey your will.'
Onunla kendi soyundan biriymiş gibi konuştuğun zaman seni dinleyecektir.
But you can force them to obey you.
Ama onları size itaat etmeye zorlayabilirsiniz.
But you can force them to obey you.
Ama onları buna zorlayabilirsiniz.
Paulus could still break out of the encirclement but he would have to obey orders. For when Hitler arrives at the Wolf's Lair, he sends him this message :
General von Paulus kusatmayi hala kirabilirdi, ama emirlere itaat etmek zorundaydi.
Light, he said, does travel in straight lines that obey geometric laws.
"lşık" dedi, "geometrik yasalara uyarak düz çizgiler halinde, seyahat yapar".
I won't obey anyone except Lord Hades.
Hades-sama dışında hiç kimseye itaat etmem.
However, Humanity has been endowed with the freedom to choose either to obey the true self, or to give in to the temptation of the vanity and materialism of the false-ego. This is the most notable trait that separate man from animal, our freedom of choice.
Ama ne olursa olsun, insan seçme özgürlüğüne sahiptir öz benliğe uymak ya da egonun kibrine kapılıp asıl yoldan ayrılarak başka yollara sapmak, bu insanı hayvandan ayıran en belirgin özelliktir :
You must obey every command I give you, without question.
Sana vereceğim her emre, soru sormadan itaat edeceksin.
And if you think I will not obey them...
Ve eğer siz onlara uymayacağımı düşünüyorsanız...
"Woman must obey their husband". But in the Bible it also says " Love is patient.
Ama İncil diyor ki, " Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir.
The Bishop gave it back to me, and he intends to obey father's will.
Piskopos mektubu geri verdi. Babamın niyetine uymak istiyormuş.
God has chosen you as his instrument, and I mean to obey his will.
Tanrı aracı olarak seni seçtiyse, ben de onun isteğine uyacağım.
You've got to obey the rules.
Kurallara uyacaksınız.
- l'll be here to obey.
- Buraya itaat etmeye geldim.
Do you promise to love, honor and obey...
Birbirinizi seveceğinize, saygı göstereceğinize, uyacağınıza...
A wife does not have to obey her husband.
Bir eş kocasına uymak zorunda değildir.
Okay, scrap "obey." Do you promise to love and honor each other?
Tamam, uymayı at. Biribirinizi sevip, saygı göstereceğinize söz veriyor musunuz?
If you obey me so go back to Delhi and handle your fathers shop.
Beni dinlersen Delhi'ye geri dön ve babanın dükkanını idare et.
I am your officer, you here to obey, not to correct.
Ben, senin üstünüm. Emrimi yerine getirirsin, düzeltmezsin. Ya hatalıysan?
I don't want to obey you.
Sizden emir almak istemiyorum.
Now, you need to listen to them and obey them...
Şimdi, onları dinleyip söylediklerine yerine getirmelisin.
I need you to obey me...
Söylediklerimi yapmalısın.
You wear the uniform, you obey the rules.
Üniformayı giyiyorsan, kurallara uyacaksın.
You must obey or you will bleed.
İtaat et yoksa canın yanar. Kendi yolumu çizerim ben.
It is our place to obey.
Bizim görevimiz itaat etmek.
That's the order you didn't obey.
Uymadığın emir bu.
- 1 I must obey the authorities.
- Öncelikle, Bir : Her zaman uymanız gerekir.
The fear of this weapon will make them obey every command... exactly as you obey me.
Silah korkusu onları her komuta itaatkar yapacak. Tam olarak bana itaat edeceksin.
All right. You gentlemen will be accorded all the help we can give, but during your stay, you will obey protocol.
Size elimizden gelen yardımı yapacağız, ancak kaldığınız süre zarfında kurallara uyacaksınız.
If we want to be among the blessed, we obey the Prophet's words.
Kutsanmak istiyorsak, Peygamber'in sözlerine uymalıyız.
I mean, what kind of a place is this where children do not obey their parents?
Burası nere ki çocuklar, ana babalarına itaat etmiyorlar?
Obey!
Dinlesene!
The orders came straight from the boss, Ana, so we'll obey them.
Emirler direk olarak patrondan geliyor Ana. Yani onları yerine getirmeliyiz.
You will obey the rules in this facility.
Bu tesiste kurallara uyacaksın!
And if I don't obey?
Ve eğer ben uymayan?
I must obey.
Karşı gelmeyeceğim.
Come on, obey!
Hadi, direnmeyi bırak!
I will love, honor and especially obey my boyfriend.
erkek ardakaşımı sevecek, onur duyacak, özellikle de kurallarına uyacağım.
The same rule list says to obey our orders, right?
Aynı liste, emirlerimize uymanı söylüyor. - Evet.