Oiled traducir turco
234 traducción paralela
Nails has got some pretty handy boys with their gloves all oiled.
Üstelik hepsinin eldivenleri yağlı.
You didn't keep it oiled.
Yağlamamışsın bile.
Last time I saw him, he shouldn't have been driving his cab. He was oiled to the gills.
Son gördüğümde araba kullanamayacak durumda sarhoştu.
Where do you want to be oiled first?
Önce nereni yağlayalım?
I oiled her up a little.
Birazcık yağladım.
It should get oiled.
- Yağlamak lazım.
You'll be oiled, bathed... shaved, massaged, taught to use your heads.
Yağlanacaksınız, yıkanacaksınız, vücudunuza masaj yapılacak... kafanızı kullanmayı öğreneceksiniz.
I'm afraid Miss Duval doesn't realise how well-oiled I kept my machinery.
Bayan Duval bu makinenin ne kadar iyi yağlandığının farkında değil.
Cleaned and oiled it.
Temizleyip, yağladım.
And to think before I met Becket, I was like you, a well oiled machine, for belching, whoring and punching heads.
Düşünüyorum da... Becket'le tanışmadan önce aynı sizler gibiydim. bir makine, sarhoşun teki... geğiren... zamparalık yapan ve kafa patlatan.
Well, we'll have a fine, new, well oiled machine in place of the old one, and this time we'll put the Normans into it instead.
Güzel, iyi yağlanmış yeni bir makinemiz olacak. Eskisinin yerini alacak, ve bu sefer bizim yerimize Normanları onun içine koyacağız.
" Oozing charm from every pore He oiled his way around the floor
" Her gözeneğinden taşarken sözde nezaket kayıyordu pistte o karanlık siluet
Are we going to do this because we're spoiled and used to a comfortable, well-oiled machine?
Bizler bunu şımartıldığımız için mi yapıyoruz? Rahat ve iyi çalışan bir çarka alıştığımız için mi?
I trust this time the bearings are well-oiled?
Pompanın iyi çalıştığına emin olabilir miyim?
Keep that gun well oiled!
Silahımızı iyi yağlayın!
Maybe this will buy you a bottle of medicine to keep your arm well-oiled.
Belki bu da sizin bir şişe ilaç almanızı sağlar, kolunuz için.
I'd have it in my apartment where people could see it and I would keep it polished and I would keep it oiled and I would keep it loaded.
Herkes görsün diye evimde bulundururdum bakımlı ve cilâlı tutardım ve dolu tutardım.
I cleaned and oiled your stuff while you was gone.
Sen yokken av eşyalarını temizledim ve yağladım.
First of all, I oiled him up.
Öncelikle, Onu yağladım.
Elevator oiled?
Asansör yağlandı mı?
Next to me in the blackness lay my oiled blue-steel beauty.
Çelik güzelini karanlıkta koynumda tutuyordum.
Have them scrubbed and oiled.
Onları temizle ve yağla.
I can see you and I share one common desire... the desire to be a part of the well-oiled machinery... that is the Greendale High School ski-racing team.
Görüyorum ki sen ve ben ortak bir arzuyu paylaşıyoruz... mükemmel işleyen Greendale Lisesi... kayak takımının bir parçası olma arzusunu.
Because, whereas in Mauthausen and in Dachau, this policy of resistance improved the survival rate of political prisoners, the same very noble policy improved and oiled the machinery of mass annihilation, as practiced by the Nazis within the concentration camp.
Çünkü Mauthasen ve Dachau kamplarında,... bu direniş planı siyasi tutukluların hayatta kalma oranlarını artırmıştı, Aynı soylu plan Toplama kamplarındaki Nazilerin çevirdiği toplu imha çarklarını onardı ve yağladı.
I've had it oiled and tested.
Yağladım ve denedim.
Everything cleaned oiled.
Her tarafı temizlendi... yağlandı.
Inside, it was neat and tidy... dishes washed, floor swept, shotgun oiled. His soup simmered over the fire.
İçerisi derli topluydu bulaşıklar yıkanmış, yer süpürülmüş, çifteli yağlanmıştı çorbası ateşte ağır ağır kaynıyordu.
Well, they need to be cleaned and oiled, but they work.
Temizlenip yağlanmaları lazım ama çalışıyorlar.
All cleaned and oiled.
Hepsi temizlendi ve yağlandı.
Why go out with a girl my age when I can stay home and be oiled and powdered by my insane mother?
Neden akranım bir kızla görüşeyim ki,.. ... evde kalıp annem tarafından yağlanıp pudralanmak varken?
Maybe Lisa's right about America being a land of opportunity, and maybe Adil has a point about the machinery of capitalism... being oiled with the blood of the workers.
Lisa, Amerika'nın şanslar ülkesi olduğu hakkında belki haklıdır, ama belki de Adil de, kapitalizm makinesinin işçilerin kanıyla çalıştığı konusunda haklıdır.
~ It is. Fixed the brakes, replaced the chain, cleaned and oiled the gears.
Frenleri tamir ettim, zinciri değiştirdim, vitesleri temizledim ve yağladım.
I'm afraid to the trained eye, you look like you're running a well-oiled criminal enterprise.
Deneyiminden korkuyorum sorunsuz işleyen bir suç örgütü yönetiyormuşsun gibi görünüyorsun.
So I got a tub of butter from the "Delta Burke Let's Get Big" exhibit and oiled her up.
Ben de Delta Burke Hadi şişelim sergisi'nden bir yayık tereyağı getirdim ve kadını yağladım.
Ah, Lisiek. Don't touch the leather, it's just been oiled.
Lisiek, deriye el sürme, daha yeni yağlandı.
It's been oiled down.
Tamamen yağlanmış.
... Freshly oiled leather couches, the pungent coffee the aroma of an exotic luncheon special wafting up from the cafeteria below.
Yeni yağlanmış deri kanepe, sert kahve aşağıdaki kafeteryadan gelen egzotik öğle yemeği kokusu.
Well-oiled hair, clean shaved, snappy suit.
Jöleli saçlar, sinekkaydı tıraş, şık bir takım elbise.
Please, Ginny, this is a well-oiled machine.
Lütfen, Ginny, bu gelişmiş bir makina.
This place is a well-oiled machine, my friend.
Burası iyi yönetilen bir yer.
The well-oiled machine.
İyi yağlanmış bir makine.
Grace and I are- - are naked and oiled up and about to engage in some Greco-Roman wrestling.
Grace ve ben çıblağız, yağlandık ve Greko-Romen güreşimize başlamak üzereyiz.
By the way, I oiled the hinge on your diary.
Ha bu arada, günlüğünün kenarına yağ bulaştırdım.
Repairable if it's oiled in time.
Zamanında yağlanırsa tamir edilebilir.
We need to work together like a well-oiled machine.
Tıkır tıkır işleyen bir makine gibi birlikte çalışmalıyız.
'The gate he never oiled, so he knew when visitors were coming.'
Evinin kapısını hiç yağlamazdı, böylece ziyaretçisi geldiğinde anlardı.
Because I'm going to run this country like a well-oiled machine
Çünkü bu ülkeyi yöneteceğim.
He got juiced up one night. He got oiled up... ... and he wrapped his sorry ass around a tree.
Bir gece çok içip kafayı buldu ve ağacın birine bindiriverdi.
And once they've gone through the doors... you can still hear the sound of those badly oiled wheels.
Onlar kapılardan geçerken... kötü yağlanmış tekerleklerin sesini hala duyabilirsin.
- Isn't this the well-oiled machine?
- Bu biraz karmaşık değil mi?
Everything came together like a well-oiled pistol.
Her şey iyi yağlanmış bir tabanca gibi bir arada.