On that traducir turco
198,081 traducción paralela
While the whole world was focused On that media whore jessica?
Tüm dünya, o medya orospusu Jessica'ya odaklanmışken.
There are 20 men on that dominatrix tape who haven't been identified.
Sadomazoşist kayıtlarında kimliği belli olmayan 20 adam var.
Look, you want to know what happened on that flight, talk to my wife.
Uçuşta ne olduğunu bilmek istiyorsanız eşimle konuşun.
[Rago] As a kid growing up, I always had this sweet spot for taxonomy... which I don't really know how to put my finger on that.
Çocukken, taksonomiyi çok severdim ki bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. MERCAN DÜŞKÜNÜ
He was the information that I used on a daily basis to learn everything that I know of corals.
Mercanlarla ilgili bildiğim her şeyi öğrenmek için kullandığım bütün bilgiler ondan geliyordu.
This could damage my reputation that I've worked on for years...
Bu, yıllardır emek verip kazandığım itibarımı zedeleyebilir.
How does all of that lead to my name being on Jane's back and being part of Shepherd's plan?
Tüm bunlar nasıl adımın Jane'in sırtında oluşuna ve Shepherd'ın planının parçası oluşuma yönlendiriyor.
I want you to put together everything that you have on this and then give it to me.
Bu konudaki tüm bildiklerini toplayıp bana ver.
Yeah, and you messed it up, so you want me to keep you on this, tell me everything that I need to know.
Aynen ve içine ettin. Bu işin içinde kalmak istiyorsan bilmem gereken her şeyi söyle.
We'll know everything that's going on through the mic we put in Jared's truck.
Jared'ın kamyonuna yerleştirdiğimiz mikrofondan neler olduğunu anlarız.
This is everything that we have on Shepherd.
Shepherd hakkındaki her şey bu.
Kevin, everyone that she kills will be on your hands.
Kevin, onun öldürdüğü herkesin vebali sende olacak.
Great leaders know that it is impossible to take everything on themselves.
Büyük liderler her şeyi kontrol altına almanın imkânsız olduğunu bilirler.
Seriously, like, staying sober when you got nothing going on, and it kind of makes you a little boring, that's impressive.
Gerçekten, hiçbir şey olmuyorken ayık kalmak seni biraz sıkıcı yapıyor, bu çok etkileyici.
Hey, baby, did you know that the liquor store down on the corner, that it delivers?
Bebeğim köşedeki içki dükkanının sipariş getirdiğini biliyor muydun?
That's when I was putting deviled eggs on levels.
Bu yumurtaları belli bir seviyeye göre yerleştirirken öyleydi.
That city from And the Band Played On and Milk?
Ve Orkestra Çalmaya Devam Ediyor ( 1993 ) ve Milk ( 2008 )'in şehri mi?
♪ It seems today that all you see ♪ ♪ Is violence in movies and sex on TV ♪
Görünüşe göre günümüzde tüm gördükleriniz filmlerdeki şiddet ve TV'deki cinsellikten ibaret.
Screw that, I say we put on the BoneZone.
Boş versene onu, Bence BoneZone'u açmalıyız.
Last time we went to that, we lost a lot of subscribers, and we're keeping an eye on The Knick.
En son böyle bir sahne çıkardığımızda, Pek çok takipçimizi kaybettik, Ve bir gözümüz de The Knick dizisinde.
On any other day that would be so exciting.
Başka zaman olsa heyecanlanırdım.
Workout room, kegerator cellar, another workout room, and over here's a room that's just got a lit candle on a bale of hay.
Spor odam, Bira soğutuculu kilerim. Başka bir spor odası. ve orada da balyanın üstünde... yanan bir mum var.
Is that something on the Internet?
İnternette olan birşey mi?
I'm more concerned with the fact that I'm currently on the cover of Seattle's alt weekly with red eyes and rage veins bulging out of my face.
Şu sıralar Seattle haftalık gazetesinde kırmızı gözlerim ve dışarı çıkmış öfke damarlarım olduğu gerçeğiyle daha çok endişe duyuyorum.
I came face to face with that zombie girl, the one that we put on our cover.
O kapağımızdaki zombi kızla yüz yüze geldim.
Peyton, I'm now mayor of a city on the verge of learning that zombies are real.
Peyton, şu anda zombilerin gerçek olduğunu öğrenmenin eşiğindeki belediye başkanıyım.
If you do find those missing videos of that dominatrix's sessions, don't be surprised if you see me on them.
Kayıp sadomazoşist kasetlerini bulduysan beni görürsen şaşırma.
Oh! That might work on a stormtrooper, but not me.
Bu bir stormtrooper üzerinde işe yarayabilir fakat bende değil.
Do not tell me that you don't know what's been going on at this hotel.
Bana bu otelde neler olup bittiğini bilmediğini söyleme sakın.
Oh, and on top of all that, you got to kill America's first serial killer.
Hepsinden önemlisi, Amerika'nın ilk seri katilini öldürdün.
Depending on your baby's chest injury, I might still recommend that.
Bebeğinizin göğüs yaralanmasına bağlı olarak size hala sezaryanı öneririm.
And now anything that swims by is caught by these stinging cells that are on the tips of the tentacles.
Yanından yüzerek geçen her şey, dokunaçların üzerindeki batan hücreler tarafından yakalanır.
They have all these other organisms that depend on them.
Onlara bağlı bir sürü organizma vardır.
And it suddenly dawned on me that we had almost identical projects.
Bir anda, birbirine çok benzeyen projelerimiz olduğunu fark ettim.
[Rago] When you have a camera system that you need to be submerged in saltwater for months on end... that is subject to huge storms and hurricanes... at depth, with all the tremendous pressure of billions of gallons of water pressing down, that is very, very difficult to do.
Bazen aylarca tuzlu su altında tutmak istediğiniz bir kamera sisteminiz olduğunda ve bu, derinlerde büyük fırtına ve kasırgalara maruz kaldığında onu aşağıya iten milyarlarca litre suyun baskısı altında, bunu yapmak çok zor.
Secretly, I'd been sitting in my office, really stoked that I was even in the same room as this project about coral was going on, and we were helping support it.
Gizlice ofisimde oturup mercanlarla ilgili bu proje yapılırken onlarla aynı odada olup ve buna destek verdiğimiz için çok mutluydum.
That's what so thrilling to me about what's going on here is that it's gonna be the first time we'll actually be able to ask that
O yüzden burada olan biten benim için çok heyecan verici, ilk defa bu soruyu sorup
[Vevers] So, based on the data that we got from NOAA, we decided to put cameras down in Hawaii, Bermuda and the Bahamas.
DENİZ YÜZEYİ ISISI ANOMALİSİ UOAD'den aldığımız bilgiler ışığında, Hawaii, Bermuda ve Bahamalara kamera koymaya karar verdik.
[Eakin] We've got half a billion to a billion people that rely on coral reefs as their main source of food.
Yarım milyarla bir milyar arasında insan, ana yemek kaynağı olarak mercan resiflerine bağlıdır. UOAD MERCAN RESİF NÖBETİ
There are so many things that we don't know yet that could help society, through the novel chemistries that we find on coral reef organisms.
Mercan organizmalarında bulunan değişik kimyalar vasıtasıyla topluma yardımı olabilecek henüz tam olarak bilmediğimiz çok şey var.
- The square that pops up on this...
- Burada çıkan şey...
I'm standing on one of the two and a half thousand or so enormous platform reefs that make up Australia's Great Barrier Reef.
Avustralya'daki Büyük Set Resifi'ni oluşturan 2500 civarı büyük platform resifinden birinin üstündeyim.
Very few people can realize that this is the largest structure ever made by life on Earth.
Çok az insan bunun canlılar tarafından yeryüzünde yapılmış en büyük yapı olduğunun farkındadır.
There are rates of change going on in tropical oceans, which, if projected forward... it means that coral reefs are a likely casualty of any global climate change.
Tropikal okyanuslarda değişim sürüyor ve ileriye bakarsak bu, mercan resiflerinin herhangi bir iklim değişiminin kurbanı olacağı anlamına geliyor.
This wonderful thing, this thing that's been around for a very long time... is threatened, in our lifetime and on our watch.
Bu harika şey, uzun zamandır buralarda ve bizim dönemimizde, bizim gözetimimizde tehlike altında.
If we can get the kids to hold on to that curiosity, then our planet would be a much better place.
Çocukların o meraka tutunmasını sağlayabilirsek, gezegenimiz çok daha iyi bir yer olur.
I think having been on the journey that I've been on, I should be the most depressed person on the planet.
Sanırım çıktığım bu yolda, dünyadaki en depresif insan olmalıyım.
There's about ten guys, it seems, that are on just another level than everybody else.
Görünüşe göre, herkesten farklı bir seviyede olan on kişi var.
That's according to a recent German documentary aired on ARD.
ARD'de yayımlanan yeni bir Alman belgeseli ortaya böyle bir iddia attı.
There's guys that I don't know that you could've beat on your best day.
En iyi gününde bile yenemeyeceğin adamlar var.
Because now we are on radar, that's for sure.
Çünkü şu anda kesinlikle izleniyoruz.
on that note 90
on that night 19
on that side 16
on that day 78
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
on that night 19
on that side 16
on that day 78
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161