One's missing traducir turco
741 traducción paralela
There's still one or two pieces missing but I know this much.
Hâlâ bir iki parça eksik ama bildiklerim var.
- He's one of the missing pieces.
- Kayıp parçalardan bir tanesi.
One ear's missing, but he's cute.
Bir kulağı yok ama şirin.
Well, then, what good's a hepcat with one gam missing'?
- Tek bacaklı bir dansçı neye yarar?
Well he's the only one missing.
Kayıp tek kişi o.
If lambs are missing, ten to one it's a fox or a wild cat!
Eğer kuzuları kaybolduysa, bire on ihtimalle bir tilki ya da yaban kedisi yüzündendir!
One toe's missing on the right front paw.
Sağ ayağındaki bir parmak eksik.
There's only one thing missing :
Ama eksik kalan tek bir şey var :
No one by that name is listed as missing.
O isimle kayıp ihbarı yapılmış kimse yok.
Yes, sir, I did, and there's still one missing.
Evet efendim, kontrol ettim ve bir tanesi kayıp.
There's still one passenger missing.
Hazırım. - Bir yolcumuz eksik.
It's then and there we believe one of these missing queen ants flew aboard.
Tahminimize göre, kayıp kraliçe karıncalardan biri o sırada gemiye uçtu.
There's one small detail missing, isn't there?
Ufak bir detay eksik, değil mi?
There's just one final touch missing.
Sadece minik bir ayrıntı eksik.
It's the one body I don't wanna have missing.
Bir gövde de olsa, kayıp istemiyorum.
One name's missing, just as we thought.
Tam düşündüğümüz gibi bir isim eksik.
Mates, there's only one thing missing. Captain Bligh.
Dostlar, tek eksiğimiz Kaptan Bligh.
There's only one link missing.
Eksik olan yalnızca bir...
And there's one missing. I said five.
Hem beş tane istemiştim, bir tane eksik.
But there's one thing missing.
Ama tek bir şey eksik.
Not exactly. It's a game called "one of our keys is missing".
Pek değil. "Anahtarlarımızdan biri kayıp" oyunu bu.
- There's one equation missing.
- Bir denklem eksik.
He's the one who reported her missing.
Bize bildiren kendisi.
There's one book missing.
Bir kitap eksik.
Only the bed's missing, but I'll get one today.
Tek eksik yatak, onu da hemen alırım.
But not as incredible as the one name... tha s missing from that list, Colonel.
Ama o listede yer almayan... bir başka isim kadar inanılmaz değil albay.
There's less chance of missing something when we both concentrate on one screen.
Eğer tek bir ekrana odaklanırsak, az da olsa bir şeyleri kaçırma ihtimalimiz olur.
I'm missing the brooch... - Which one's that?
Tutturucumu bulamıyorum.
About a half hour ago a gardener up on that hill there found a.38 revolver and it's the same kind as the one missing from your uncle's desk.
Yarım saat önce, bahçıvanın biri, tepede.38lik tabanca bulmuş. Dayınızın masasından alınanla aynı cinsten imiş.
There's one missing.
Bir eksik var...
There's one missing.
Bir eksik var.
So far no one's reported him missing.
Şimdiye kadar kimse kayıp ihbarında bulunmadı.
One's missing
Bir kaçmış,
But I went up to Missing Persons, and there's no one there.
Fakat ben Kayıp Kişilere gittim, orada kimse yok.
They seem to be missing one of their agents.
Bir ajanlarından haber alamıyorlarmış.
Here's the missing one, he drowned.
İşte eksik olan burada, boğuldu.
Not one of Pierre's buttons is missing, and all his buttons are sewn on with old thread.
Pierre'in ceketinde hiçbir düğme eksik değil, - bütün düğmeleri uzun zaman önce dikilmiş.
One of the butcher's knives is missing.
Bïçaklardan biri kayïp.
That's right, but these women have been missing for one year.
- Doğru ama bu kadınlar bir yıldır kayıp.
One's missing.
36, 37, 38, 39... biri eksik!
There's one missing.
Bir tane eksik.
Besides this I put the bottles under your care during supper and if any one of them is missing, or if anything gets broken you will be responsible for it, and pay it out of your wages.
Bunun dışında... Akşam yemeği sofrasında içkilerden de siz sorumlusunuz. Eğer bir şişe eksilirse ya da kırılırsa sizi sorumlu tutarım aylığınızdan da keserim.
So maybe one of our missing crewmen washed up there. That's certainly possible.
- Rahatsız ve yolunu kaybetmişti.
There's one thing missing.
Daha kötüsü de var. Eksik olan elementimiz bir başkasında.
We used to live in one room, all twenty-six of us, no furniture, half the floor was missing, we were all huddled together in one corner for fear of falling.
Mobilyasızdı, zeminin yarısı yoktu. Düşme korkusuyla hepimiz bir köşede sıkışmıştık.
One interesting twist to this situation, although it is strictly rumour... is Christian's associates have offered a $ 100,000 bounty... to anyone who can produce the missing Tony Vincent or his accomplices.
Henüz bir söylenti olmasına rağmen olayla ilgili ilginç bir gelişmeye göre Christian'ın ortakları, Tony Vincent ya da arkadaşlarını bulacak kişiye 100.000 $ ödül teklif ettiler.
Well, the heel's missing on this one.
- Topuklunun, topuğu kayıp.
There's only one thing missing.
Eksik olan bir tek şey var.
Just think, missing the world's record by one bus. The last one.
Dünya rekorunu tek otobüsle kaçırdığınızı düşünün.
Then I received Carlotta's letter to her sister, one thing was clear at once, a page was missing, probably the page on which the identity of the murderer was revealed.
Sonra Carlotta'nın kızkardeşine yolladığı mektubu aldım. İlk bakışta bir şey açıktı. Sayfanın biri eksikti.
No one's missing here.
Burada kaybolan kimse yok.