Only us traducir turco
7,659 traducción paralela
Only us.
Bir tek biz düşünüyoruz.
You sure they only gave us one Hazmat suit? What?
Tek bir koruyucu elbise verdiklerinden emin misin?
I believe that the only thing that can kill us is the weapon that made us this way.
Bana sorarsan bizi sadece bu hâllere sokan silah öldürebilir.
I believe that the only thing that can kill us is the weapon that made us this way.
Bizi öldürebilecek tek silahın bizi bu hâle getiren silah olduğunu düşünüyorum.
Only a miracle can save us.
Bizi sadece bir mucize kurtarabilir.
You're the only one who can help us.
Yardım edebilecek tek kişi sensin.
My Lady, I am very sorry you do not care for us... ~.. but if only for your own sake, you must eat something.
Leydim, burada değilmişiz gibi davranıp beni üzüyorsunuz. - Kendi iyiliğiniz için bir şeyler yemek zorundasınız. - Çözün beni.
You are the only one who can save us now.
Bizi artık senden başkası kurtaramaz.
- If only someone had warned us.
- Bizi uyaran biri olsaydı keşke.
And when you do, remember, scars only show us where we've been, they do not dictate where we are going.
İyileştiğinde şunu unutma, yaralar sadece nerede olduğumuzu gösterir, nereye gideceğimize karar vermezler.
Okay, one thing, though... if only one of us gets away, we've got to send help to bust the other guys out.
Beni dinle,... birimiz bile kaçabilirsek, diğerlerini kurtarmak için yardım çağırmamız gerekiyor.
Only the one he gave us...
Tek plan onun bize söyledikleri.
Only 41 people in the US government know that.
Yalnızca Amerikan hükümetindeki 41 kişi bunu biliyor.
If Braxton wants to access the secrets they beat out of us, he's gonna need to get into the server, which is only accessible from the Nest.
Eğer Braxton bizden döverek aldıkları bilgiye erişmek istiyorsa sunucuya girmeli. O da sadece Yuva'dan mümkün.
Right now, Anna's the only one who could tell us what really happened out there.
Şimdilik, Anna, sadece orada neler olduğunu anlatabilir.
So not only has Abbudin been at the crossroads of the world's economy for millennia, it is also the source of an ancient culture shared by all of us who call Abbudin home.
Abbudin bin yıldır dünya ekonomisinin dönüm noktasında olmakla kalmayıp Abbudin'i yuvası bilen insanların kadim kültürüne de ev sahipliği yapıyor.
I'm only saying out loud what each and every one of us is already thinking!
Her birinizin aklından geçenleri sesli söylüyorum o kadar!
Besides, Ronnie told me they only got caught because of a tracker and no one can track us with communications down.
Hem Ronnie takip cihazı yüzünden yakalandıklarını söylemişti ama iletişimler çökmüşken kimse bizi takip edemez.
He's gonna do terrible things, and we won't find him, because there's so many of them and there's only three of us.
Korkunç şeyler yapacak ve onu bulamayacağız, çünkü onlardan bir sürü var, biz sadece 3 kişiyiz.
We only stop it long enough for us to get past it.
Sadece kendimiz geçinceye kadar pervaneyi durduracağız.
Let us go, Hills, or are you only brave when the Company isn't looking?
Bırak gidelim Hills. Yoksa sadece şirket bakmazken mi cesursun?
Honestly, I think the most honest thing we can do right now. The only thing that will make us better then City College, is to let that ad run and take our lumps.
Açıkçası şu an yapabileceğimiz en dürüstçe şey bizi şehir kolejinden daha iyi yapabilecek tek şey reklamın yayınlanmasına izin verip, sonuçlarına katlanmak.
See, we only hit things, that effect us.
Bizi etkileyen şeylere vururuz.
We appreciate you keeping this between us and I do want to remind you that we offer a lot of classes and many of them are cash only.
Bunu aramızda tuttuğun için memnunuz ve hatırlatmak isterim bir sürü dersimiz var ve çoğunda nakit alıyoruz.
I only showed him the deep Web because it's where he could find people like himself, people like us.
Ona derin Web'i göstermemin tek sebebi kendi gibi, bizim gibileri bulabileceği bir yer olmasıydı.
Luckily there's only three of us.
Şansımıza üç kişiyiz.
The only thing that matters is that for 15 years that man right there wouldn't let us leave the bunker, and that's the definition of kidnapping.
Önemli olan tek şey on beş sene boyunca orada oturan adamın sığınaktan çıkmamıza izin vermemesi bu da adam kaçırmanın sözlükteki anlamıdır resmen.
It's only a matter of time before he finds us back here.
Bizi bulması an meselesi.
If we ever want to be out, if we ever want to be safe, all of us, including Alex, this is the only way.
Eğer bu işten kurtulmak istiyorsak, güvende olmak istiyorsak, hepimiz Alex de dahil. Tek yol bu.
You're the only one of us with a chance of figuring this shit out.
İçimizde bu işi becerebilme şansı olan tek kişi sendin.
You're the only fucking one of us strong enough, and look at what you're doing.
İçimizde tek güçlü olan sendin ama şu yaptığına bak.
Working with us is the only way you and your kids are coming out of this with all your arms and legs still attached.
Çocukların ve sen bu işten tek parça kurtulmak istiyorsanız bizimle çalışmaktan başka şansınız yok.
Working with us is the only way you and your kids are coming out of this with all your arms and legs still attached.
Çocuklarının ve senin bu işten tek parça kurtulmanızın tek yolu bizimle çalışmak.
Working with us is the only way you and your kids are coming out of this with all your arms and legs still attached.
Çocuklarınla bu işten tek parça kurtulmanın tek yolu bizimle çalışmak.
I can get us out on the 11th, but they can only do business, not first, is that okay?
Bizi 11.likten çıkarabilirim ama sadece işlerini yapıyorlar. İlk sırada olmaz, tamam mı?
Consciousness can only bring us suffering.
- Bilinç bize yalnizca aci getirebilir.
And the only way I see out of this for both of us is for you to go to Norma Bates and get back the flash drive.
Bundan ikimizin de kârlı çıkmamızın tek yolu senin Norma Bates'e gidip o flash belleği alman.
Only now she's leaving us too.
Şimdi de bizi terk ediyor.
Finish soon our days of sin, and bring us to eternal peace through the purifying blood of Thy Son, our Lord and only Savior Jesus Christ.
Günahlı günlerimiz geride kalsın. Ve bizlere sonsuz huzuru bahşet. Oğlun, efendimiz ve yegane kurtarıcımız İsa Mesih'in arınmış kanıyla.
They aren't expecting us. This may be our only chance.
Bu tek şansımız olabilir.
There's only so much a satellite can tell us, Kurt.
Bir uydunun bize söyleyebilecekleri sınırlı, Kurt.
You're the only one of us who's done something criminal.
Aramızda gerçekten suç işleyen bir tek sen varsın.
- He's waiting for both of us. - Listen to me. He's only telling you what you want to hear.
- O sadece duymak istediklerini söylüyor...
None of us are responsible for our hearts, only our actions.
Hissetiklerimizden biz sorumlu değiliz, sadece davranışlarımızdan sorumluyuz.
Excuse us... Only the greatest ambitions and sacrifice lead to a brave new world!
En büyük tutkular ve fedakarlıklar cesur dünyanın kapılarını açar!
The Herdsman only has one horse for us
Çobanın sadece bir tane atı varmış.
But Duncan only gave us one synthetic sequence to work with, so...
Ama Duncan bize üzerinde çalışmamız için sadece bir sentetik dizilim verdi...
Only one of us leaves alive.
Sadece birimiz hayatta kalacak.
It's not only what we've been fighting for, but it's what makes us fight.
Sadece bunun için savaşmıyoruz,... ama bizi savaştıran bu.
The only thing this perfume is telling us is that it smells nice.
Bu parfümün bize anlattığı tek şey güzel kokması.
It's only good when it's us together.
- Sadece birlikte olunca güzel.
useful 59
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
ushna 19
use it 260
use your brain 33
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136