Ors traducir turco
121 traducción paralela
Call the ORs. I want two rooms in about three minutes.
Ameliyathaneyi ara. Üç dakika içinde iki ayrı oda istiyorum.
We need two ORs.
İki ameliyathane lazım.
I wanted two ORs, I didn't get them.
İki ameliyathane istedim, vermediler.
- Do we have the ORs?
- Daha değil. - Ameliyathanemiz var mı?
Ya sonofabitch - what the hell are you up to? I want to win.
Ors.çocuğu,
Motherfrakker!
Ors.. Çcğ..
- Yes. I shut down the ORs.
Ameliyathaneleri kapattım.
She's on the phone with Mercy West now - to see if they have any ORs.
Şu anda telefonda ameliyathaneleri var mı diye Mercy West'le konuşuyor.
Russia is lying between the mallet and the anvil.
Rusya, çekiç ve örs arasında uyuyor.
Once I swam the English Channel with an anvil on me chest.
Bir keresinde İngiliz kanalında yüzdüm.. kucağımda demir örs ile.
Zubeir, the potter, Nisbin, the carpenter, the anvil shop at the end of the street called Straight,
Zubeir, çömlekçi, Nisbin, marangoz, düz sokağın sonundaki örs dükkanı.
Well, that's an anvil, Martha.
O bir örs, Martha.
He's carrying an anvil.
Bir örs taşıyor.
"For thee the hammer on the anvil rings."
"Örs üzerinde çekiciniz çınladığından."
Or flatfish?
Yoksa Örs balığı mı?
Anvil's in the barn.
Örs ahırda.
Operation Anvil, the Allied invasion of southern France.
Örs Operasyonu. Güney Fransa'nın Müttefiklerce işgâli.
Tonight, dear patrons of the arts, I will, with this sledgehammer, demolish this vintage automobile to the music of the "anvil Chorus,"
Bu gece, sevgili sanat severler bu balyozla, bu antika otomobili "Örs Korosu" eşliğinde tahrip edeceğim.
Why do you have an anvil there?
Neden orada bir örs var?
But an anvil!
Ama bir örs?
An anvil?
- Bir örs mü?
I think an anvil's closer to the truth.
Sanırım bir örs gerçeğe daha yakındır.
No ifs, ands, ors.
Lamı cimi yok.
You're between the hammer and anvil.
Sen çekiç ve örs arasındasın.
I think the anvil's hot. And I'm gonna tell it to you.
Bence örs yeterince sıcak.
Underneath this lip of rock, sir, like an anvil hanging over the flashlight.
Bu kaya uzantısının altında, kaya fenerin üzerinde sarkan bir örs gibiydi.
- Drop an anvil?
- Örs atalım?
We'll start an anvil factory!
Orada bir örs fabrikası kurarız!
Anvil.
Örs.
- Not bad.
- Örs.
You just dropped an emotional anvil on my head.
Kafamın üzerine duygusal bir örs bıraktın.
A little anvil made of Solingen steel.
Solingen çeliğinden yapılmış küçük bir örs.
Think I could grab it before that anvil hits? .
Örs inmeden alabilir miyim?
He's in the sea, he's in a lobster, he's in a line of Robert Burns, he's in a woman's thigh, the soft anvil of creation.
Denizde, istakozda, Robert Burns'un romantizm çizgisinde, - bir kadının kalçasında, herhangi bir yaratığın örs kemiğinde...
The bones of the inner ear - malleus, incus, stapes.
İç kulaktaki kemikler - Çekiç, örs, üzengi.
Four menus, one coffee, and an anvil, please.
Dört mönü. Bir kahve. Bir de örs lütfen?
What's the anvil for?
- Örs ne için?
It's anvils and stirrups and shit.
Örs, üzengi ve her ne boksa.
I was gonna walk you off a cliff and hand you an anvil, but it seemed kinda cartoony.
Seni uçuruma yürütüp eline örs verecektim ama çizgi film gibi geldi.
Set up a wacky system of ropes and pulleys... and when Casey gets here, drop an anvil on his head.
İp ve makaradan öyle bir düzenek hazırla ki... Casey geldiğinde, örs başına düşsün...
Bugs would always shoot Elmer Fudd in the face and drop an anvil on his head.
Bugs her zaman Elmer Fudd'ın yüzüne ateş eder ve kafasına örs atardı.
That jockey was riding like he's got an anvil in his pocket.
Jokey, ata cebinde örs varmış gibi biniyor.
To deal with that, the sea otter first collects a stone from the sea floor. Back on the surface, it puts the stone on its stomach and uses it as an anvil.
Bu sorunu çözmek için su samuru önce dipten bir kaya alır yüzeye çıktıktan sonra onu karnına koyar ve örs olarak kullanır.
An anvil could hit you on the head tomorrow... and he could live another 40 years.
- Yarın kafana bir örs düşebilir. - Ve o 40 yıl daha yaşayabilir.
He was always trying to drop an anvil on the Road Runner's head... or shoot it at him out of a giant slingshot or fire it at him out of a cannon.
Hani şu Roadrunner'ın kafasına örs düşürmeye çalışan,.. ... kendisini dev sapanla fırlatan ve topla ateş eden tip.
Inevitably, the cannon tilted up, shot it in the air... it fell down, and made an anvil-shaped impression on Wile E. Coyote's head.
Mutlaka top yukarı dönerdi, yukarı fırlatırdı ve aşağı düşünce de Coyote'nin kafası örs şeklini alırdı.
I was walking down the street, and this giant "anvil..."
Sokakta yürüyordum ve dev bir örs...
Is there some secret anvil storage facility the government is keeping from us?
Hükümetin bizden gizlediği gizli bir örs deposu mu var?
"Dendroid." "Extenuate." "Notorious."
Ekskalibur. Motorize. Örs.
Anvil or what?
Örs falan mı?
- Malleus, incus, stapes.
- Çekiç, örs, üzengi.