Our lives traducir turco
10,567 traducción paralela
We have the rest of our lives for a honeymoon.
Balayı için daha vaktimiz var.
But it's not funny because we are playing with our lives.
Ama komik değil. Hayatlarımızla oynuyoruz.
We risked our lives running into that house.
O eve girip hayatımızı tehlikeye attık.
You came into our lives.
Hayatımıza girdin.
And then, after saving all of our lives he got back in his shed, like the good prisoner that he is.
Ve hepimizin hayatını kurtardıktan sonra namuslu bir mahkum gibi kulübesine geri dönmüş.
Look, we've all had people in our lives that... that make us do bad stuff.
Hepimizin hayatında bize kötü şeyler yaptıran insanlar var.
My point is, chill out, grab a beer, and accept the fact that our lives... belong to her.
Vurguladığım nokta rahatlayıp bir bira alın ve hayatımızın ona ait olduğunu kabullenin.
Because everything wrong about our lives is about you.
- Hayatımızda yanlış giden ne varsa kaynağı sensin çünkü.
It's 15 years versus the rest of our lives.
15 yıla karşı tüm hayatımız.
Our lives and our safety is intertwined.
Hayatlarımız ve güvenliğimiz kesişmiş durumda.
Nothing in our lives has been private ever since Rick took office.
Rick seçildiğinden beri hiçbir şeyimiz özel kalmıyordu.
We have chosen this to be our lives.
Hayatımızın böyle olmasını biz istedik.
College is supposed to be the best time of our lives, and we wouldn't want to look back and think we didn't have all the fun we could have.
Üniversitenin hayatımızın en iyi zamanı olması gerekiyordu ve geriye bakıp yaşayabileceğimiz tüm eğlenceyi yaşamadık demek istemem.
These stupid ants are ruining our lives!
Bu aptal karıncalar hayatımızı mahvediyor!
♪ You can't ruin our lives, Reality ♪
# Hayatımıza zarar veremezsin, Hakikat!
Then we'll be able to start our lives together without my past getting in the way.
Sonra da geçmişim bize engel olamayacağı bir hayata başlarız.
It's a risk, you're right... our hearts, our lives... but you make me want to.
Bu bir risk haklısın. Kalplerimiz, yaşamlarımız ama istememe neden oldun.
They shouldn't interfere in our lives, nor we in theirs.
Ne onlar bizim hayatımıza ne de biz onların hayatına karışmalıyız.
Our lives have taken unexpected turns.
Hayatımız beklenmedik yollara girdi...
We shall cherish over our lives... "
Hayatımızı onunla kutlayacağız.. "
They made our lives unbearable and occupied our country by force.
Onlar bizim hayatımızı katlanılmaz yapan ülkemizi zorla işgal edenlerdir.
When those planes were bombing our country, we could only think of how to hide and save our lives.
Bu uçaklar ülkemizi bombalarken, saklanıp canımızı kurtarmayı düşünemezdik.
It's just, we jumped through so many hoops today, you know, performing for Cromwell... faking a death, risking our lives- - all to avoid killing an evil man.
Bugün bir çok badire atlattık ; biliyorsun işte, Cromwell'e oynamak ölü numarası yapmak, hayatlarımızı riske atmak hepsi kötü bir adamı öldürmekten kaçınmak içindi.
It was definitely worth risking our lives to steal them.
Çalmak için hayatlarımızı tehlikeye atmaya değmiş kesinlikle.
Your troubles, they were just a part of the scrum of our lives.
Senin dertlerin, hayat karmaşamızın bir parçasıydı yalnızca.
You're gonna go to rehab for three months and then you just walk back into our lives and everything's forgiven?
Üç aylığına rehabilitasyona gidiyorsun, .. öylece hayatımıza dönüyorsun.. ve her şey affediliyor öyle mi?
This is how we're gonna stay on track for the rest of our lives - - by always being there for each other.
Hayatımız boyunca bu şekilde birbirimize destek olacağız. Her zaman birbirimizin yanında olarak.
I think you just saved our lives, Hank.
Galiba hayatımızı kurtardın Hank.
The greatest moment of our lives, and now it's lost to the world forever.
Hayatımızın en önemli anıydı ve artık sonsuza kadar kaybettik.
Our lives are different from yours.
Yaşamlarımız sizinkilerden farklı.
We're still mates, Milo, but right now we're just at very different places in our lives.
Hâlâ dostuz Milo. Ama şu an hayatımızda çok farklı noktalardayız.
So, let's just get out of here and get back to our lives.
O yüzden buradan gidip hayatlarımıza geri dönelim.
I think they ought to just leave him out and let us go on with our lives and leave us alone.
Bana göre onu bırakmalılar Ve bizim kendi hayatımızı yaşamamıza izin vermeliler ve bizi rahat bırakmalılar.
Then we'll go on our honeymoon in March and live alone for the rest of our lives.
Balayına martta çıkarız. Sonra da hayatımızın geri kalanında birlikte yaşarız.
We just had our lives threatened and you come up to hang out?
Hayatlarımız tehdit edildi ve sen buraya çıkıp takılıyor musun?
Tell me about our happy lives.
Yaşadığımız mutlu anları anlat bana.
For six years, our police held them against their will and used them to save lives.
Altı sene boyunca, polisimiz onları isteği dışında alıkoydu, ve onları hayat kurtarmak için kullandı.
Whatever's going on in our personal lives gets buried so that we can be in the moment.
Bu ana odaklanmamız için, özel hayatlarımızda olanları gömeceğiz.
Deeks and I keep our work lives and personal lives very separate.
Deeks ve ben iş ve özel hayatımızı çok ayrı tutuyoruz.
We've been here our whole lives.
Bütün hayatımız burada geçti.
For six years, our police held them against their will and used them to save lives.
6 yıl boyunca polis onları istekleri dışında alıkoydu ve hayat kurtarmak için kullandı.
Saving lives isn't our job anymore.
- Hayat kurtarmak senin işin değil artık.
Now, Catherine and Caleb have placed their lives in our hands.
Catherine ve Caleb hayatlarını bize emanet etti.
We scrimped and we saved our whole lives because we knew this time was coming.
Hayatımızı çalışıp para biriktirerek geçirdik çünkü bu günlerin geleceğini biliyorduk.
For six years, we were held against our will and used to save lives.
6 yıl boyunca polis bizi isteğimiz dışında alıkoydu ve hayat kurtarmak için kullandı.
We take our spoiled lives for granted.
Ayrıcalıklı bir hayat için şımarıklık ediyoruz.
- Well, I thought our job was to save lives. - All by ourselves?
- İşimizin hayat kurtarmak olduğunu sanıyordum.
We've been drilling down into the lives of our suspected spies and their spouses.
Şüphelendiğimiz casusların ve eşlerinin yaşamlarını derinlemesine inceledik.
Our home girl Mabel lives at our next stop.
Ev sahibemiz Mabel bir sonra ki durakta.
It's how we've gotten through our whole lives.
Biz tüm hayatımızı böyle geçirdik.
It's not our real lives.
O gerçek biz değildik.
lives 106
livestock 18
lives alone 37
lives are at stake 17
our lord 100
our life 34
our love 26
our little secret 25
our land 20
our leader 20
livestock 18
lives alone 37
lives are at stake 17
our lord 100
our life 34
our love 26
our little secret 25
our land 20
our leader 20