Oy traducir turco
9,140 traducción paralela
My name is Andrew Dixon, and I'm asking for your vote.
Benim adım Andrew Dixon ve Ben senin oy için soruyorum.
But the group always vote me down.
Ama grup hep aleyhte oy kullandı.
Because if I can't get enough votes before then, the only way we win is to make this whole thing go away.
Çünkü oylamadan önce yeteri kadar oy toplayamazsam kazanmamızın tek yolu bunu kullanmak olacak.
You vote with me today and your sister's company lives. - What?
Bugün benim lehime oy ver ve kız kardeşinin şirketi ayakta kalmaya devam etsin.
As long as you vote to remove Jessica.
Jessica'nın gitmesi için oy kullandığın sürece.
I got us the votes.
Bize oy kazandırdım.
I went to Paul Porter and I turned him and the three votes that he comes with.
Paul Porter'a gittim ve onu ikna ettim ve kendisiyle beraber üç oy getirecek.
So we're up by three?
Yani üç oy önde miyiz?
And he's not going to back off unless you vote against me.
Ve eğer bana karşı oy vermezsen bundan vaz geçmeyecek.
We'll be voting for a new hero to lead the Justice League.
Yeni bir kahraman için oy vereceğiz Adalet Lideri'ne liderlik etmek
Please, everyone, vote with your heart.
Lütfen, herkes, kalbinizle oy verin.
Vote for the candidate who makes hard decisions based on cold data and infallible instincts.
Adaya oy ver Sert kararlar verir soğuk verilere dayanıyor Ve inanılmaz içgüdüleri.
- I vote for Wonder Woman.
- Wonder Woman'a oy veriyorum.
She's a write-in and I'm voting for her.
O yazıyor ve ben onun için oy kullanıyorum.
Looks like a tie since Superman and I undoubtedly voted for ourselves.
Kravat gibi görünüyor Süpermen'le ben şüphesiz oy kullandık Kendimiz için.
I voted for you.
Sana oy verdim.
O Captain, my Captain.
Oy reis, koca reis.
Oh, my axilla.
Oy, aksillam.
Vote for a better future.
Daha iyi bir gelecek için oy verin.
Vote Peter Van Eyck for mayor.
Başkanlık için Peter Van Eyck'e oy verin.
Well, she's got to be a bit careful, now that she's seeking regency votes from the privy council.
Biraz dikkatli olması gerek çünkü Danışma Meclisi'nden oy almaya çalışıyor.
And when the privy council votes, I will have a comfortable majority.
Meclis'te oy kullanma işlemi olduğunda üstünlüğü sağlayacağım.
You do not have my vote.
Sana oy vermeyeceğim.
Giving you a vote in Catherine's fight for the regency.
Catherine'in saltanat mücadelesinde sana oy vermesi...
So if that vote goes the wrong way, then... everything you've built is gone.
Eğer o oy yanlış yere giderse inşa ettiğiniz her şey boşa gider.
I hope you vote in this election, and I urge you to vote for Andrew Dixon. And that's a cut.
Umarım bu seçimde oy kulanırsınız,... ve ben oylarınızı Andrew Dixon için kulanmanızı arzu ediyorum.
At the next board meeting, when I call for a vote, your ass is out of here.
Gelecek kurul toplantısında oy çağrısı yaptığımda buradan def olacaksın.
Ow!
Oy!
Ow.
Oy.
There's not a single noble on the council that'd be willing to vote for me.
Meclisde bana oy vermeye istekli olan bir soylu bile yok.
Oy, it'll shatter instantly.
Of... Burnun hemen kırılıyor.
Look, you know, standing next to him, I feel like I'm back in high school, getting that one pity vote for homecoming king.
Onun yanında dururken böyle sanki liseye dönmüşüm de mezuniyet balosu kralı oylamasında tek oy almışım gibi hissediyorum.
Oh, God.
Oy Tanrım.
Oh, God, I love being a restaurant critic.
Oy Tanrım. Restoran eleştirmeni olmayı çok seviyorum ya.
I've never actually worked on someone that I voted for.
Oy verdiğim birinin davasında çalışmamıştım.
- You voted for a Democrat?
- Bir demokrata mı oy verdin?
I thought Dr. Hodgins was a member of - the Green Party like myself. - Yeah, I used to be, but then I figured why not vote for a candidate who at least has a shot at winning.
Dr. Hodgins'in benim gibi Yeşillere üye olduğunu zannediyordum Evet, öyleydim sonra dedim ki neden kazanabilecek birine oy vermiyorum.
Yeah, there's a vote that counts.
Evet, bu bir oy sayılır.
Because Rick was going to vote in favor of the bill, despite the added measure.
Çünkü Rick tam tersine yani arttırılması için oy verecekti.
I just asked him how he was planning to vote.
Sadece nasıl oy vereceğini sordum.
He-he said something about a vote, that the party was making him vote a way he didn't want to.
Partisi onu istemediği bir şekilde oy vermeye zorlamıştı.
Rick was gonna vote against the party.
Rick partisine karşı oy kullanacaktı.
Uh, you're voting against me?
Bana karşı oy mu kullanıyorsun?
You know, obviously, I voted for what the orchestra asked for, but unfortunately, that didn't work out.
Orkestranın istekleri doğrultusunda oy verdim. Ama ne yazık ki işe yaramadı.
Oh God, that's terrible.
Oy Tanrım, çok iğrenç.
Oh... oh, God...
Oy Tanrım.
I voted for her.
- Ona oy verdim.
Now you're willing to vote when the candidate isn't me?
Şimdi aday ben olmayınca mı oy vermeye isteklisin?
Grab some guac, have a taste, and place your votes.
Biraz Guacamole alın, tadın ve oy verin.
Information on Frank Landau and his manipulation of voting machines in the last election.
Frank Landau ve onun son seçimde oy kullanma makinalarını yönlendirmesiyle ilgili bilgi.
Oh, God!
Oy Tanrım!