Pain traducir turco
30,951 traducción paralela
Uh, yeah. You know who's a quantum pain the ass?
Kimin tam bir baş belası olduğunu biliyor musun?
Where I've been, there is no loneliness... no pain.
Gittiğim yerde, ne yalnızlık var ne de acı.
And every day you're in pain.
Ama her gün acı çekiyorsun.
By associating sexual arousal with... Extreme pain, My body will slowly learn that I do not deserve.
Tahrik olmayı şiddetli acıyla ilişkilendirerek vücudum yavaş yavaş erotik tatmini hak etmediğini öğrenecek.
Eukadol for my muscle pain, and of course cocaine for my sinuses.
Kas ağrım için Eukadol, Ve elbette sinüslerim için kokain.
Yes, they love money, but sometimes not as much as inflicting pain, particularly on gaijin.
Evet, parayı seviyorlar, Ama bazen değil Acıyı da vermek gibi. Özellikle de gaijin üzerinde.
So, to sum up : Utilitarianism posits that the correct choice is the one that causes the most good or pleasure, and the least pain and suffering.
Kısaca özetlersek yararcılık felsefesine göre en doğru ahlaki eylem en yararlı, en çok mutluluk verici en az zararlı ve en az acı verici eylemdir.
Every ounce of my happiness leads to a ton of pain for you.
Benim mutluluklarım sende devasa acılara dönüşüyor.
They understand nothing but pain and death.
Acı ve ölümden başka bir şeyden anlamaz onlar.
The pain is constant.
Ağrı hiç geçmiyor.
We've localized the source of your pain to the ophthalmic nerve.
Acının kaynağının oftalmik sinir olduğunu belirledik.
The damage to the nerve endings from the blast are causing it to transmit a faulty electrochemical pain signal to your brain.
Patlamanın sinir köklerine verdiği hasar beynine hatalı elektro kimyasal ağrı sinyali gönderilmesine neden oluyor.
We want to implant this tiny electronic inhibitor on the ophthalmic nerve in order to try to override that pain signal.
Bu küçük elektronik inhibitörü ağrı sinyalini geçersiz kılmak için.. ... oftalmik sinirine yerleştirmek istiyoruz.
The source of his pain.
Yani acının kaynağı.
What's your pain scale?
- Ağrının numarası kaç?
The-the pain's less.
Ağrı azaldı.
Bashir Masood, the soldier with the chronic pain, when we installed the pain inhibitor, he saw a flash of light.
Kronik ağrı şikayetiyle gelen asker Bashir Masood. Ağrı inhibitörünü yerleştirdiğimizde anlık ışık parlaması gördü.
Well, we're going to keep you comfortable and manage any pain you might develop.
Sizi rahat ettirip acılarınızı dindireceğiz.
He hasn't felt any pain all day.
Gün boyu hiç ağrısı olmadı.
Being in chronic pain, it wears on him.
Kronik ağrıyla yaşamak zorundaydı.
Natalie, do you keep track of how much pain medication Bashir is taking?
Natalie, Bashir'in ne kadar ağrı kesici aldığını takip ediyor musun?
A lot of the behavior you're experiencing... cold sweats, mood swings... are all symptoms of dependence on pain medication.
Deneyimlediğin pek çok davranış ve olay gece terlemeleri, ruh hali değişimi ağrı kesici bağımlılığı semptomları.
It is very, very common and understandable, especially for someone who's been in chronic pain as long as you have.
Çok yaygın ve anlaşılabilir bir durum. Özellikle de senin kadar uzun süredir ağrı çeken biri için.
The pain I've been having, the symptoms... they're from not taking any pills.
Çektiğim ağrının, semptomların haplarla bir ilgisi yok.
My pain is nothing compared to what he went through.
Benim ağrım onun yaşadıklarıyla kıyaslanamaz.
♪ And it's left my heart in pain ♪
Bu benim yüreğim dağladı
They've been a pain in my ass for ten years.
10 yıldır başımı ağrıtıyorlar.
You're in pain.
Acın var.
Also, emotional indifference to others'pain or suffering.
Başkalarının acı ve ıstıraplarına kayıtsız kalırlar.
Picture connects the fear and the pain, crushes the spirit.
Fotoğraf, korkusu ve acısıyla ilişkili. Resmen içi gitti adamın.
- Pain is something.
- Acı da bir şeydir.
Her experience, her story, her pain.
Deneyimi, hikâyesi, acısı.
To watch the world go by unencumbered by the gossip and the pain of three-dimensional men.
Dünya'yı ve 3 boyutlu adamların acılarını dedikodudan uzak bir şekilde izliyorlar.
For the pain.
Ağrı için.
In a lot of pain but so afraid to go to the hospital.
Çok acı çektiğin hâlde hastaneye gitmeye korkuyorsun.
Those bone-restoration pills you've been stealing don't relieve pain.
Çaldığın kemik iyileştirme hapları acıyı dindirmez.
he has a lot of pain.
Acı içinde.
I could survive off his pain for years.
Onun acısıyla yıllarca yaşayabilirim.
He has a lot of pain.
Acı içinde.
But you're in pain. I don't understand.
Ama acı çekiyorsun, anlamıyorum.
- Including pain.
- Acı da dâhil. - Evet.
When you've had a booster shot, you're a pain in the ass.
Sen enerji verici iğneyi olduğunda tam bir baş belası oldun.
Pain is a beautiful thing.
Acı güzel bir şey.
Sometimes the pain feels good.
Bazen acı güzel hissettiriyor.
I'm sorry that you are in so much pain.
Bu denli sıkıntı yaşadığın için üzgünüm.
It's to explore every facet of what's causing your emotional pain.
Duygusal acına neden olan şeyin her yönünü keşfetmektir.
Those sealed Arcadia personnel files are a real pain in the ass.
Bu mühürlü Arcadia personel dosyaları gerçekten başa bela.
- Once we had a drug study volunteer who was suddenly hit with the worst back pain you could imagine.
- Bir zamanlar hayal bile edemeyeceğin kadar ağır sırt ağrısı olan bir ilaç deneyi gönüllümüz vardı.
Is the pain on her right side?
Ağrısı sağ tarafında mı?
Well, the important thing is you're okay. Are you in pain?
- Ağrın sızın var mı?
You said you were in pain.
- Acı içinde olduğunu söyledin.