Pay attention traducir turco
4,232 traducción paralela
- Oh, don't pay attention to what Kitty thinks, Even if it's exactly what the rest of the world thinks.
- Kitty'nin ne düşündüğünü takma dünyadaki herkes de aynı şeyi düşünüyor olsa bile.
Pay attention!
Dikkat et!
Don't you pay attention in health class?
Sağlık dersini dikkatli dinlemedin mi?
Can you pay attention for two minutes?
İki dakika dikkatini verebilir misin?
But in order for it to work, you have to pay attention. I can hear him!
Ama işe yaraması için dikkatinizi vermeniz gerekiyor.
That dictates who and what we pay attention to a lot of people feel powerless to communicate their ideas they think that ok you know I'm not a corporation
That dictates who and what we pay attention to a lot of people feel powerless to communicate their ideas they think that ok you know i'm not a corporation
Pay attention to your thing.
Sen kendi işine bak.
Gentlemen, pay attention.
Beyler, dikkat.
Gentlemen, pay attention.
Beyler, dikkatinizi çekerim.
Pay attention, man I'm talking here
Dinlesene, konuşuyoruz burada.
You make me sit up and pay attention.
Beni diken üstünde ve daha dikkatli hale getirdin.
All right, now you've got to pay attention to this part.
Bu bölüme dikkat etmen gerek.
If people would just pay attention more, I wouldn't have to be doing this.
İnsanlar daha çok ilgilense, bunu yapmak zorunda kalmazdım.
Pay attention.
Dikkatini topla.
Hassan's a major player funding terror through the Middle East. And if he's calling New York, we need to pay attention.
Hassan orta doğuda terör birimlerine para sağlayan önemli bir adam ve eğer o New York'ta birilerini arıyorsa, dikkat etmemiz gerekir.
Pay attention to your work.
İşine önem vermelisin.
Just... Pay attention.
Sadece dikkat ediyorum.
Pay attention when I'm speaking to you.
Ben koşurken dikkatinizi bana verin.
Okay, pay attention.
Tamam, dikkat.
I need to - - to tell her that I can be better, to - - to show her that I can pay attention and to prove to her that I can change, because I can change.
Ona daha iyi biri olabileceğimi söylemem gerek ona sözünü dinleyeceğimi göstermeliyim ve değişebileceğimi kanıtlamalıyım, çünkü değişebilirim.
But somewhere along the way, I forgot that if you care about someone, you need to pay attention to their lines, too.
Bu yolun bir yerinde birini önemsemeye başlarsan onun sınırlarına da dikkat etmelisin.
Show me a court order, and i'll pay attention.
Bana mahkeme kararını göster, bende daha dikkatlı olağım.
You better pay attention to your back the next time we meet on the battlefield.
Savaş alanında karşılaşırsak arkanı kolla!
I told you I don't pay attention in those meetings.
Sana o toplantıları dikkate almadığımı söylemiştim.
And I don't consider it that big a federal offense, but people want to pay attention to it and I guess I get it.
Ben büyük bir federal suç olduğunu düşünmüyorum ama insanlar ilgileniyor, bunu da anlayabiliyorum.
You have to pay attention, okay?
İyi dinleyeceksin şimdi beni, tamam mı?
Well, he doesn't matter. When my mother sees the dress orders, she will be so busy singing my praises that she won't have time to pay attention to...
Annem elbise siparişlerini görüp, bana olan övgüleri kabul ederken, şeye dikkat etmeye zamanı kalmayacak...
Pay attention.
Dikkatinizi verin.
Since when do you pay attention to how mom's feeling?
Ne zamandan beridir annemizin neler hissettiğine dikkat ediyorsun?
And I now I have to pay attention to that.
Buna dikkat etmemi gerektiğini biliyorum.
People finally started to pay attention to what they'd done to us, all because of a martyred 15-year-old girl.
Sonunda insanlar bize yapılanlara ilgi göstermeye başlamıştı. Hepsi işkenceye maruz kalarak ölen 15 yaşındaki bir kız sayesinde oldu.
He went to get coffee. Pay attention!
- Kahve almaya gitmişti, dikkatini versene!
In the newsrooms, people didn't always pay attention to whatever grisly event of the day had happened.
Basın odalarında insanlar çoğu zaman o gün ne tür tüyler ürpertici olaylar olduğuna dikkat etmiyordu.
Okay, pay attention.
Pekâlâ, iyi izle.
All that matters is that you pay attention to what I say next.
Önemli olan söyleyeceğime iyi kulak vermen.
Well, pay attention, Bucket.
Peki, dikkatini ver, Bucket.
Pound - - try to follow the genius. If somebody else is tweeting for me, then I won't not pay attention to all the stuff that's not important.
Biri benim yerime tweet etmeye başlarsa önemli olmayan şeylere bu kadar dikkat etmeyi bırakabilirim.
Jim was working on New Year's Eve on stories we either missed or didn't pay enough attention to in 2010.
Jim yılbaşında, 2010 yılında yaşanan atladığımız ya da yeterince ilgi göstermediğimiz hikayeler üstünde çalışıyordu.
That was literally the case in this story we didn't pay enough attention to in 2010.
2010 yılında yeterince dikkat etmediğimiz bir hikayede yaşanan durum da aynen buydu.
"As I grow older, " I pay less attention to what men say.
" Yaşlandıkça, insanların söylediklerine daha az kulak verir oldum.
And you shouldn't pay so much attention to her.
Sende su kiza bu kadar Yüz vermesen.
- Do you pay any attention to me?
- Bana dikkatini verecek misin?
If you pay little attention to it, it will feel very messy. So I hope everyone will work hard and make it look better.
Eğer biraz dikkat ederseniz, bu çok dağınık hissetirecek.Herkesin çok çalışarak daha iyi yapacağını umut ediyorum.
First, everybody you know in your whole life and a bunch of people you don't know are gonna pay way too much attention to you and the phone's gonna ring so much till you wanna shoot yourself.
Öncelikle, herkes senin bütün yaşamını biliyor ve bir grup insan da, bilmiyorsun, sana karşı çok fazla ilgili olacak ve telefonun çok fazla çalacak sen kendini vurmak isteyene kadar.
Sometimes I feel like I... pay more attention to what murderers have to say while ignoring the people I really care about.
Bazen değer verdiğim insanları görmezden gelirken katillerin dediklerine daha çok önem verdiğimi hissediyorum.
You should pay a little more attention, Castle.
Beni biraz daha fazla dinlemen gerek, Castle.
Pay attention to what, Blair?
Neye dikkat etmeye, Blair?
Pay no attention to detail.
Ayrıntıları düşünme.
Pay no attention to the man behind the gauze.
Gazlı bezlerin ardındaki adama hiç aldırmayın.
Why do you look for the speck of sawdust in your brother's eye... and pay no attention to the plank in your own?
Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin?
Wilkins, pay close attention to what she's doing.
Wilkins, nasıl yaptığını güzelce izle.