Plain and simple traducir turco
340 traducción paralela
There are no tricks in plain and simple faith.
Açık yürekli, candan bağlı bir insan gösteriş yapmaz.
I'll give it to you plain and simple.
Her şeyi açık açık anlatacağım.
Very plain and simple and deadly.
Sade, basit ve çarpıcı.
I gave you a plain and simple answer :
Ben de sana oldukça basit bir cevap verdim :
We state in plain and simple terms the bad conditions under which we've been forced to labour, and do hereby raise formal objection to the followin', to wit :
Biz, İrlandalı arabacıların bir şikayet dilekçesi var. Bizler, çalışmaya zorlandığımız kötü koşulların düzeltilmesini yeniden düzenlenmesini talep ediyor ve bu vesile ile, kanuni haklarımız gereği, müteakiben sayacağım konuları öne sürüyor ve dikkatine sunuyoruz :
Plain and simple. They love to.
Böyle, basit ve açık.
Plain and simple.
Bu kadar basit.
Well, the work wasn't done, and that's the plain and simple fact.
Ve çatı onarılmadı, bu ortada.
I got beat, plain and simple.
Yenildim, sade ve basit.
It ruins it, plain and simple.
Bozar, net ve açık.
All plain and simple, and we said, we have to give Franz something.
Tüm fikirler açık ve netti. Franz'a bir şeyler vermeliyiz dedik.
- Accident, plain and simple.
- Yani basit bir kaza bu.
I came here to live on a kibbutz... and help to build a homeland in a plain and simple way.
Buraya bir kibutsta yaşayıp sade ve basit yollarla bir vatan kurmak için gelmiştim.
Plain and simple.
Açık ve seçik.
Plain and simple.
Açık ve net.
Well, plain and simple sounds more like you, Sheriff.
- Açık ve net daha çok siz gibi, şerif.
Plain and simple.
Açık ve basit.
But you're a deserter, plain and simple. You deserted your wife and your son.
Ama sen karını ve çocuğunu terk ettin.
Basically, the plain and simple purpose of education must be to teach children, young people, not, I repeat, not... to break into my car.
Temelde eğitimin asıl amacı çocuklara, gençlere arabama zorla girmemeyi öğretmektir.
Plain and simple.
Yalın ve basit.
Because you just can't rely on the plain and simple facts.
Çünkü yalın ve basit gerçeklere öylece inanamazsın.
Respect for my elders, plain and simple.
Büyüklerime saygı, sade ve basit.
It's plain and simple.
Bu kadar basit ve açık.
That brother-sister act you messed with are evil, plain and simple.
Şu uğraştığın abi-kardeş tekin değil, kısa ve öz.
She's a heifer, plain and simple- - There's the little prom queen now. Can the sweet talk!
o doğum yapmamış bir inek gibi- oh, alemlerin tatlı kraliçesi çok haklısın. artık genç kız hayallerini bırakmanın ve diğer trene binip yeni istasyonlara gitmenin zamanı geldi
Plain and simple.
Sade... ve basit.
He's a cook, plain and simple.
Yalnızca sıradan bir aşçı.
I blew it, plain and simple.
Elime yüzüme bulaştırdım.
Plain and simple.
İşte bu kadar basit.
The bottom line is, these people are evil, plain and simple.
Hayır, aslında bunu sağlamıyor. Bu insanlar kötü, düz mantığa sahip ve basit.
Plain and simple.
Sade ve basit.
You are a rejection junky, plain and simple.
Sen açık ve net, her şeyi ret edici aptalın tekisin.
It was bad judgment on your part, plain and simple.
Yanlış bir karar verdin, gayet açık.
The bombings are targeting people, plain and simple.
Bombalar şahısları hedef alıyor. Çok basit.
It's hatred, plain and simple.
Kısa ve öz anlamıyla ; nefret ediliyoruz.
We've got a bunch of vampires out there... trying to get in here and suck our fucking blood, and that's it, plain and simple.
Lanet olası kanımızı emmek için içeri girmeye çalışan bir dolu vampirimiz var. İşte bu kadar. Gayet basit.
Listen, rummy, I'm gonna say it plain and simple :
Beni dinle, ayyaş. Açık ve net söyleyeceğim.
Plain and simple.
Geçiş yok, gâyet belli.
Plain and simple.
Bu kadar açık ve basit
Plain and simple, we need more COs and the budget can't handle both.
Yalın ve basit, daha fazla gardiyana ihtiyacımız var ve ikisini birden karşılayamayız.
Plain and simple. By the mayor's order Officer Barbrady is on temporary leave of absense to learn to read.
Başkanın emriyle Memur Barbrady okuma yazma öğrenmek için geçici olarak okula alınıyor.
I'm an opportunist, plain and simple.
Ben fırsatçı, sade ve basit biriyim.
This is, plain and simple, good old-fashioned homicide.
Bu, gösterişsiz, sade ve modası geçmiş bir cinayetti.
Cannot a plain man live and think no harm... but thus his simple truth must be abused... by silken, sly, insinuating Jacks?
Sen istediğin kadar kimseye zarar vermeden kendi hâlinde yaşamaya çalış, bu sinsi züppelerin iftiralarından kurtulamazsın.
Because I'm simple and plain and deal with every man straightforwardly. Because of that I say, do they take me for a simpleton?
Ben basit, sade, herkesle açık ilişki kuran bir adamım diye... böyle biriyim diye beni budala mı zannediyorlar?
I'm a plain, simple man and I just want to keep out of trouble.
Ben basit bir adamım ve tek istediğim başıma bela almamak.
I think it's time we did a little simple and plain communicating tonight.
- Basit iletişimin zamanı geldi.
It's simple and plain
Çok basit çok net
No guns. No knives. Just a man and a plain simple bag.
Silahsız, bıçaksız, sadece bir adam ve basit bir çuval.
PLAIN AND SIMPLE.
Ne?
And he fought for them once, For the only reason any man ever does - because of one plain, simple rule.,
O da onlar için savaştı. Herkes gibi onun da bir tek nedeni vardı. Çok basit, sade bir kural için.
simple 655
simpler 17
simple enough 25
simple as that 146
simple question 33
plain 70
plain as day 22
plainly 22
simpler 17
simple enough 25
simple as that 146
simple question 33
plain 70
plain as day 22
plainly 22