Simple enough traducir turco
323 traducción paralela
That's simple enough, isn't it?
Bu kadar basit, anlaşıldı mı?
That's simple enough, isn't it?
Konu gayet basit, değil mi?
It's a simple enough operation.
Oldukça basit bir ameliyat.
It'll be simple enough to prove you're not that Nazi.
O nazi olmadığını ispatlayabiliriz.
- Well, it sounds simple enough.
- Her şey çok basitmiş gibi.
Simple enough.
Epey basit.
Their plan seems simple enough, but the simplest plans so often go a miss.
Planları oldukça basit görünüyor, ama en basit planlar sık sık ters gider.
Now, that's simple enough, ain't it?
Yeterince basit, değil mi?
Listen, murder is simple enough.
Dinle, cinayet yeterince basit.
The fact is simple enough. I want to get married.
Gerçek yeterince basit Evlenmek istiyorum.
That's a simple enough question.
Bayağı basit bir soru.
That's simple enough.
Çok basit.
Well, that should be simple enough even for you to understand.
Senin için bile anlaması gayet basit olmalı.
It would be simple enough.
Yeterince basit.
It'd be simple enough if it was me they caught.
Yakaladıkları ben olsaydım yeterince basit olurdu.
Now, that sounds simple enough but you all know it'll mean more hours of waiting of uncertainty and of doubt.
Bu oldukça kolay gözüküyor ama bu demek ki birkaç saat daha kararsızlık ve şüphe içinde bekleyeceğiz.
Seems simple enough.
Çok kolay görünüyor.
That's simple enough, isn't it?
Bu kadar basit, değil mi?
It's simple enough.
Bu kadar basit.
Simple enough?
Artık ona da inanabilirler. Yeterince basit mi?
Oh, it's simple enough.
Oldukça kolay.
Seems simple enough.
Basit görünüyor.
Simple enough.
Sebeplerim vardı
It's simple enough, Mother.
Yeterince basit, Anne.
When we're in the mines the rules are simple enough for you to understand.
Madendeki kuralları anlamak aslında oldukça basit.
Simple enough.
Çok basit.
This is simple enough.
yeterince açık değil mi
That's simple enough.
Gayet basit.
- That sounds simple enough.
- Yeterince basit görünüyor.
To recap, sitting in the bar today, we have, among others, a man who was actually simple enough to hypnotize himself.
Özetle, bugün bu barda baþka bir çok þeyin yaný sýra bir adamýn kendi kendini hipnotize etmesinin ne kadar kolay olduðunu da gördük.
Sounds simple enough.
Gayet basit görünüyor.
In other words, you simple statement of fact is... we are lost in any case because we were generous enough to save your life.
Başka bir deyişle, sizin basit gerçeğinize göre... biz her iki halde kaybediyoruz çünkü biz hayatınızı kurtararak size iyilik yaptık.
We had enough simple facts to convince a jury.
Jüriyi ikna etmeye yetecek kadar bir gerçeklik payı yoktu.
It was simple enough.
Gayet normaldi.
Oh no, my fat-gutted friend, I'm not the little and simple-minded native you are fool enough to take me for.
Hayır, şişko dostum. Sen öyle sanacak kadar aptal olsan da deneyimsiz, saf bir yerli değilim.
That's simple enough.
Yeterince basit.
A strong, simple woman, whose only problem up until this moment has been that of acquiring enough food to eat.
Güçlü ve basit bir kadın, şu ana dek tek derdi karnını doyurabilecek yiyeceği bulmaktı.
A simple accident, strangely enough, is costly, Mr. Wilson.
Basit bir kaza, tuhaf gelebilir, ama daha pahalı oluyor, Bay Wilson.
My weapons might look simple to you, Mr Morton, but they can still shoot holes big enough for our little problems.
Benim silahlarım sana basit görünebilir Bay Morton. Ama yine de küçük sorunlarımız için büyük delikler açabilirler.
- But not far enough, Captain... or you wouldn't have made such a simple mistake.
- Ama yeterince iyi değil, Yüzbaşı. Yoksa böyle basit bir hatayı yapmazdınız.
I thought a simple roast bird would be enough.
Sadece fırında bıldırcın yaptım.
It's simple enough.
Kolaydı.
Not much but enough for simple men to live free.
Çok değil, sıradan insanların özgürce yaşamasına yetecek kadar.
You're so simple-minded Not to mention the large no. of bandits the two leaders alone are tough enough
Ciu hanım siz gerçekten iyi dövüşüyorsunuz ama şu anada kadar dövüştüklerimiz... sadece güçsüz piyonlardı.
A simple... would have been enough.
Basit bir "pırt" yeterli olurdu.
These first plants were simple algae that had developed cell walls thick enough for them to survive on moist boulders and gravels.
İlk bitkiler basit alglerdi. Nemli kaya ve taşlar üzerinde hayatta kalmalarını sağlayacak kalınlıkta hücre duvarları vardı.
She was a simple soul. Friendly enough.
Sıcak ama sıkıcı biriydi.
It's simple : this magnet is powerful enough to pick a Brinks truck right off the street.
Basit : bu mıknatıs koca bir para arabasını yoldan çekip alacak kadar güçlüdür.
Visits are simple to arrange. All one needs is enough bribe money.
Ziyaret ayarlamak sorun olmaz... tek gereken rüşvet için biraz para.
Nothing was ever enough. So, we've evolved a simple way of living.
Bizler de çok daha basit bir yaşam tarzına evrimleştik.
It's simple, yet efficient enough.
Basit, ama bir o kadar da etkin.
enough 5528
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough of this shit 25
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
simple 655
simply 76
simpler 17
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
simple 655
simply 76
simpler 17