Prosperity traducir turco
681 traducción paralela
Each year the people who live at the foot of the silver mountain called Cerro Rico celebrate the source of their prosperity.
Her yıl, Cerro Rico denen gümüş dağın eteklerinde yaşayan insanlar refahlarının kaynağını kutlarlar.
The armada of this monument, we the people of this city : "Peace and Prosperity"
Bu şehrin halkına bu anıtı armağan ediyoruz : "Barış ve Refah"
Prosperity is just around the corner.
Refaha kavuşmamıza az kaldı.
Richard-Walther Darré, Reich Agricultural Leader, Head of Central Office of Race and Resettlement Maintaining the health of our farmers is the primary foundation... for the prosperity of industry... for German business and for foreign exports.
Richard-Walther Darré, Reich Tarım Lideri, Headof Irk ve Düzenleme Merkez Ofisi çiftçilerimizin sağlığını korumak öncelikli esasımız... endüstrinin başarısı için...
Prosperity's just around the corner.
Zenginlik hemen köşede duruyor.
Is that the same corner that prosperity's just around?
Orası, zenginliğin de durduğu köşe mi?
- And the most of prosperity.
- ve zenginlik dolu bir yaşam dilerim.
You who formed a little stronghold of our people here in Canada... you will have your share of the happiness and prosperity... that is waiting for us all when the storm is over and the sun rises — that mighty sun —
Kanada'da bu küçük sığınağı kuran sizler... fırtına bitip güneş doğduğunda, bizi bekleyen mutluluktan... ve refahtan payınızı alacaksınız — Bu güneş —
I don't believe that these dead wretches can affect the prosperity of this village.
Bu zavallı ölülerin köyün refah seviyesini etkileyebileceklerine inanmıyorum.
Our friend here has brought much trade and prosperity to Birherari.
Dostumuz Birherari'ye önemli bir ticaret ve zenginlik getirdi.
Peace, prosperity, and freedom await you as soon as this war ends.
Bu savaşın bitiminde, Barış, refah ve özgürlük sizi bekliyor..
The Filipino nation will be included... in the Greater East Asia, Co-Prosperity Sphere.
Filipin ulusunun da içinde yer alacağı... Büyük doğu asya, Ortak refah alanı sözünü veriyoruz..
That joy and prosperity may reign forever.
Tuz. Hayatın hep tadı olsun.
You'll bring prosperity back to the range and you'll put an end to all of this fighting and shooting that's been going on around here for years.
Bölgeye tekrar refah getireceksiniz ve yıllardır süregiden bütün bu kavga ve çatışmalara son vereceksiniz.
But to your city, the railroad has brought growth, prosperity and a closeness to the outside world that otherwise would not have been possible.
Ama bu demiryolu şehrinize daha önce mümkün olmayan bir gelişme refah ve dış dünyayla bağlantı getiriyor.
We stand on the threshold... of a new year, one of peace and prosperity.
Huzur ve refahla yeni yılın eşiğinde bekliyoruz.
- To their prosperity!
- Onların refahı için.
Prosperity awaits the Huns.
Hunlar refaha kavuşacak.
Man has devised a method of destroying most of humanity, or of lifting it up to high plateaus of prosperity and progress, never dreamed of by the boldest dreamer,
İnsanlar, insanlığın çoğunu yok edecek veya bolluk ve gelişmeyle birlikte yüksek yaylalara çıkartacak en cesur hayalperestin bile hayal edemeyeceği bir yöntem geliştirdi.
He say may you walk in prosperity.
Bereket içinde yürümen için.
Health, prosperity, life to you, Jethro of Midian.
Sağlık, refah, yaşam seninle olsun, Midyan'lı Yetro.
You've got living proof of it in our prosperity!
Refah seviyemiz, bunun canlı kanıtı.
Your industriousness has brought prosperity to the entire region.
Çalışmalarınız bütün bölgeye refah getirdi.
Mr. Counsel General, Mr. President, this humble industry of a convict gave me the idea that originated my prosperity and that of Montreuil sur Mer.
Sayın Savcı, Sayın Başkan bir mahkûmun mütevazı çalışmasından aldığım ilham benim ve Montreuil kasabasının zenginleşmesini sağladı.
Prosperity is based on the only export :
Fenwick'in zenginliği, tek ihraç malları olan
Thus, secure in prosperity and invigorated by its alpine climate Fenwick has always been a happy country.
Güven ve zenginlik içinde, Alp ikliminin verdiği dinçlik sayesinde Fenwick her zaman mutlu bir ülke olmuştur.
Bankruptcy or prosperity.
İflas ya da kurtuluş.
I stop wars, put out fires, feed people give them hope, peace and prosperity.
Savaşları bitiriyor, yangınları söndürüyor, insanları doyuruyor onlara umut, barış ve bolluk veriyorum. Nasıl hain olurum?
Yes, it's a time of great prosperity for us all, and we must give thanks.
Bize verilen zenginlik için teşekkür etmenin zamanı geldi.
I want to talk to you tonight about the challenge of prosperity.
Bu gece sizlerle refah mücadelesi hususunda konuşmak istiyorum.
Let's drink to the prosperity and happiness of the Russian people!
Haydi, Rus halkının refah ve mutluluğu için içelim!
A gift of the gods themselves and it's brought our city great peace and prosperity.
Bizlere barış ve huzur verir.
Prosperity for everybody.
Herkes kazansın.
Health and prosperity.
Yüzyıl boyunca iyilik, sağlık ve bereket.
He promised prosperity for everyone, promised to return German lands annexed by the Treaty of Versailles.
Herkese refah sözü veriyordu. Versay antlaşması ile kaybedilen yerleri geri alma sözü veriyordu.
Are you afraid of a little prosperity?
Servet sahibi olmaktan mı korkuyorsun?
Not based on misery, but prosperity.
Beni sefaleti değil, refahı temel alarak tanımlayacak.
Gen. Caselius, may you walk in prosperity.
General Caselius, umarım refahınız devam eder.
She says that R will work tirelessly for the reunification and prosperity of his homeland.
Kadın, vatanının refahı ve yeniden birleşmesi için R'nin yorulmaksızın çalışacağını söylüyor.
But we can make sure that the wars we need to insure our own prosperity be little wars, little and inexpensive.
Ama emin olmamız gereken bu savaşların bizim refahımızı sigorta altına alması küçük ve ucuz savaşlar olması.
"and prosperity of our great city."
"kendime güveniyorum."
That was the summer my grandfather, known to all of us as Boss, had a vision of our nations boundless future in which the basic unit of its economy and prosperity would be a small, mass-produced cubicle containing four wheels and an engine.
O yaz, hepimizin "Patron" diye tanıdığı büyük babam ulusumuzun sınır tanımaz geleceğini ön görerek, ekonomisinin ve gelişmişliğinin temelinde olan küçük ve toplu üretilen, dört tekerleği ve bir motoru olan bir kabin aldı.
In the words of our great leader, Herbert Hoover, "Prosperity is just around the corner."
Büyük önderimiz Herbert Hoover'ın deyimiyle, refah iki adım ötede.
- Rain is good, brings prosperity.
Yağmur yağacak galiba. - Yağmur iyidir oğlum. Berekettir.
# # [Orchestra : : Romantic] Here's to... prosperity.
İyi günlere.
To our prosperity.
Refahımıza.
So it's all co-existence and co-prosperity from now on.
Şu andan itibaren hep birlikte huzur ve refah içinde yaşayacağız.
Don't we owe the post-war recovery and prosperity, our new found stature among the world powers in the line of battle, entirely to the firm imposition of national order?
Savaş sonrası kurtulma ve rahatlama için borcum yok. Savaş hattında dünya güçleri arasında kendi çapımızda tamamen, milli düzeni sağlamadık mı?
You people have resorted to the most despicable tactics to gain prosperity at the expense of others.
Sizler diğerleri hesabına saygınlık kazanmak için en adi taktiklere başvurdunuz.
- Give me prosperity.
- Başarı ver bana.
Give prosperity to this family, give them good thoughts and prosperity.
Onlara iyi niyet ve huzur ihsan eyle.