Roses traducir turco
2,756 traducción paralela
Roses For Whatever.
Her şey için güller.
I will sell many roses to many fools on this day... who have not seen the light as I have.
Bendeki ışığı asla göremeyecek bir sürü salağa bir sürü çiçek satacağım.
Roses For Fooling Yourself That Romance Exists.
Romantizmin varolduğuna inanan salaklar için güller.
White roses- - they were his favorite.
Beyaz güller, en sevdiği çiçeklerdi.
We have roses, we have all of these.
Güllerimiz var, her şeyimiz var.
Roses for Lerner.
Lerner için güller.
We have to take the roses
Çocukları çıkarın!
You were wearing a Guns N'Roses T-shirt.
Guns N'Roses T - shirt'ünü giyiyordun,
Hey, Damian, your mum's roses look fab!
Hey, Damian, annenin gülleri harika görünüyor!
The gardeners have planted white roses when I specifically asked for red.
Bahçıvanlar, kırmızı istediğim halde beyaz güller dikmişler.
You could always paint the roses red.
Dilerseniz gülleri kırmızıya boyayabilirsiniz.
Honey, these roses- - with or without the baby's breath?
Tatlım, bu güller, bahar yıldızı olsun mu, olmasın mı? Olsun.
My roses must be in full bloom now.
Güllerimin hepsi, şimdi tomurcuklanmıştır.
He has beautiful roses, but he is such a moron.
Güzel günleri var ama ahmağın teki.
There's something to say about those roses, but I can't think what it would be.
Güller hakkında söyleyecek bir şeyler olmalı ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.
Guns N'Roses did.
Ancak hayal ettik. Ama Guns'n'Roses yaptı.
Will time pass and roses fade?
Zaman geçecek mi? Güller solacak mı?
She smelt of roses.
Gül gibi kokuyordu.
None of my friends smell of roses.
Benim arkadaşlarımın hiçbiri gül kokmuyor.
It sang of the quiet churchyard, where white roses grow where the elderflowers make the air sweet, and where the grass is always green, wet with the tears of those, who are still alive.
Şarkısında beyaz güllerin yetiştiği... leylakların mis gibi koktuğu huzurlu mezarlıklardan... insanların gözyaşlarıyla sulanan yemyeşil çimenlerden söz ediyormuş.
Blood red roses
Kan kırmızı güller.
it's a knight who brings roses.
Gül getiren bir şövalye.
Being married with Sven was hardy dancing on roses.
Sven'le evli olmak güllük gülistanlık değildi.
Roses are red violets are blue...
Güller kırmızı, menekşeler mavidir...
Roses are red, violets are blue...
Güller kırmızı, menekşeler mavidir...
And by growing roses under the plum tree.. .. do you want to grow a new kind of plant?
Ve bu erik ağacının altında ki çimleri söküp yeni bir gül türü yetiştirmek mi istiyorsun?
Where are my roses?
Nerede benim güllerim? Nerede benim güllerim?
The roses were drying.
Güllerin kuruydu.
- "And I wanted to be unforgettable -" Silk roses darting from behind your ears
Ve unutulmaz olmak istedim.
Roses, I find, work for any occasion,
- Sana çiçek yollarım.. Güller, her durum için uygun olduğunu düşünürüm.
While she's usually discreet about her clients, the ray of sunshine that is you left the manager eager to tell me about the standing order of roses that you have to someone - in New York every week. - Jesus Christ.
Genelde müşterileri konusunda oldukça ketumken söz konusu senin gibi bir mutluluk kaynağı olunca müdür devamlı verilen bu siparişlerin her hafta New York'taki birine gönderildiğini söylemekte çok hevesli davrandı.
And a dozen long-stem roses sent to my room at exactly 2 : 00.
Bir düzine de uzun saplı gül istiyorum. Saat tam 2'de odama gönderirsiniz.
So, the champagne and roses are for someone else?
Şampanya ve güller başka biri için mi yani?
Yeah, I sent him some freshly cut flowers, little pink roses.
Evet, ona taze kesilmiş küçük, pembe güller yolladım.
Perfumed with roses, and skin like milk.
Gül kokuları ve süt gibi bir tenle kutsanmışken...
He gave me a bouquet of roses this big for my birthday!
Bu yılki doğum günümde bana bir buket gül verdi.
The nicotine is an alkaloid, colourless, odourless, and is used habitually by the gardeners for the spraying of the roses.
Nikotin renksiz ve kokusuz bir alkoloiddir. Genelde bahçıvanlar tarafından gülleri ilaçlamak için kullanılır.
- What's that? - Well, Egg, it's a colourless, odourless alkaloid, widely available in fact, often used by gardeners to spray their roses with.
Egg, o renksiz ve kokusuz bir alkoloiddir, kolaylıkla bulunur.
White roses, yellow and tinted. They used to come from Holland, but not anymore.
Beyaz, sarı ve hafif boyalı güller eskiden Hollanda'dan gelirdi, ama artık gelmiyor.
The roses last ten or twelve days.
Güller on veya on iki gün dayanır.
And Lynch isn't doing this to steal a dozen roses.
Ve Lynch bunu bir deste gül çalmak için yapmıyor.
Roses and lavender and lilies.
Gül, lavanta ve zambak.
Get a dozen roses to that address before she gets there.
Şu adrese, o ulaşmadan bir düzine çiçek gönder.
A dozen roses?
Bir düzine gül mü?
Red roses, well.
Kırmızı güller.
Dozen red roses.
Bir düzine kırmızı gül.
She brought roses!
Güller getirmiş!
He said the roses need more fertilizer.
Evet, prof. beni garaj yolundan çıkarken gördü.
Love impossible impossible impossible is love With roses in his hands
İmkansız aşk. İmkansız. İmkansız aşk.
yellow roses.
İnsan Kaynakları'ndan Jim'i kıskandırmak istemeyiz.
In fact, it was you who paid the bills for the solution for the spraying of the roses.
Güller için kullandığınız o solüsyonun faturalarını da siz ödemiştiniz.