Scoffing traducir turco
91 traducción paralela
( SCOFFING ) They're dunces, the lot of them.
Onlar aptal, alayı birden.
Stop scoffing, Rick.
Dalga geçmeyi bırak, Rick.
( SCOFFING ) Me?
Benim mi?
Nothing but boozing, scoffing, and screwing in mind.
Kafalarında içmekten, küfür etmekten ve seksten başka bir şey yok.
( SCOFFING ) Dear me, no, what an idea.
Aman Tanrı'm, hayır, nereden çıkartıyorsun!
( SCOFFING ) The bottom line is now that you'll be higher on the wanted list than before.
Sonuçta siz arananlar listesinde eskiye göre çok daha yukarıda olacaksınız.
Leaving a mince pie and a glass of wine out for Father Christmas and then scoffing it because I was a princess and could do what I bloody well liked.
Noel Baba için, bir börek ve bir kadeh şarap ayırıp sonra da alay ederdim zira, bir prensestim ve canım ne isterse yapabilirdim.
" We're scoffing down the turkey and the grog
" Yutuyoruz hindiyi, içkiyi doyasıya.
Here I am, worrying myself away into a stick and you're scoffing chips from some tart's lap!
Ben burada durup senin için endişeleneyim kendi kendime, sen de dışarıda cipsleri ve tartları götür.
[Scoffing] WELL, NEITHER HAVE YOU.
Sen de öylesin.
[Scoffing] THANKS, BUT NO THANKS.
Teşekkürler ama hayır teşekkürler.
[Scoffing] SHE'S PATHETIC.
Onların yaşamı değil.
[Scoffing ] BEAT IT. FUCK YOU. [ Chuckling] YEAH.
Sana ihtiyacım var!
They're horrendous, they're tasteless. ( scoffing )
Koca adam
What are you scoffing at that for?
Hayır, dur. Neden alay ediyorsun?
Uh, yeah, well, U.W. has a vending machine, so - ( Scoffing )
Vay, evet. W.Ü'de de satış otomatı var.
He is scoffing!
Benimle dalga geçiyorsun!
Give over scoffing, this...
Dalga geçmeyi bırakın, bu...
Scoffing!
Dalga geçmek mi!
You've been scoffing again, haven't you?
Yine tıkınmaktaydın değil mi?
[Scoffing] SURE.
Böbreğimi satmayı tercih ederim.
[Scoffing] Canada?
Kanada'ymış.
( scoffing ) : Actually, it's with a girl.
Aslında, bir kızla.
[Scoffing] No. Why-Why would it?
Hayır Niçin değiştirsin?
- She's not my wife! She's scoffing all my fruit.
On dakikadır meyvelerimi yiyen bir hırsız var!
We should have taken the hudson. ( scoffing ) :
Hudson yolundan gitmeliydik.
- Darling, you know I never interfere, but she's so horribly precocious. And, well, her book... ( scoffing )
Senin işlerine asla karışmam, ama... bu kız ne yazık ki erken gelişmiş... kitabı... bence kitabı çok komik.
( scoffing ) : That won't take long.
Çok uzunda sürmez hani.
( SCOFFING ) She didn't use it.
Tamam. Kullanmamış.
There can be no yelling, no interrupting, no scoffing, and no face making.
Bağırma, bölme alay ve yüz ifadesi takınılmıyıcak.
Whenever I thought of him, I'd see him laughing with his mates, playing football, scoffing his breakfast.
Onu düşündüğümde, dostlarıyla gülüşünü,... futbol oynayışını, kahvaltı edişini hatırlardım.
Mr Clennam knows I did my damnedest to try to prevent my daughter from marrying your idle, scoffing, shallow waster of a son!
Bay Clennam kızımın sizin aylak, alaycı, savurgan oğlunuzla evlenmesini engellemek için elimden geleni yaptığımı biliyor!
ANNIE : ( SCOFFING ) Forget it, Dad.
Boş versene baba.
[Scoffing]
- Beni rahatsız etme.
[scoffing] : Yeah.
Herkes için birisi vardır, değil mi?
Scoffing every conceivable danger, I have pursued my quest, travelling to the innermost regions of Thailand, which one could call picturesque.
Bütün makul tehlikeleri göze alarak, macerama Tayland'ın güzelliklerle dolu iç bölgelerine seyahat ederek devam ediyorum.
Blame you for scoffing over all that is holy and on behalf of the Court condemn you to the penalty which is provided for such procedures.
Bütün kutsal değerlerimizle alay etmekle suçlanıyorsun. Yüce Mahkeme adına seni mahkum ediyorum.
He's at fucking Harry's, scoffing a pie.
- Belki Harry'lerde tart yiyordur.
- the only scoffing was at your idiocy.
- Kafa bulunacak tek şey senin aptallığın.
You are making scoffing and chuckling sounds to intimidate my co-counsel.
Kikir kikir gülme sesleri yaparak avukat ortağımın kafasını karıştırıyorsunuz.
See what I mean? ( scoffing )
Ne Demek İstediğimi Gördünüz mü?
[Scoffing] Oh. You were perfect?
Mükemmel miydin?
( Scoffing ) Where do I find him?
Nereden bulacağım onu?
( Laughing ) ( Scoffing ) :
Bizi iki kere mi öldüreceksin?
( Scoffing ) - Aidan...
- Aidan...
[SCOFFING] Yeah, a classic mistake.
- Klasik bir hata.
That is the sound of me scoffing at the very notion of that impossibility.
İşte bu benim imkânsızlıklar karşısında takındığım küçümsemenin sesi.
[Scoffing] You've never been wronger.
Hiç bu kadar yanılmamıştın.
[Scoffing] MORE FUCKING HEALTH FOOD?
Aynen öyle.
[scoffing] look at what happened.
Şu olana bir baksana...
( scoffing ) :
Ne?