Shouldn't be traducir turco
14,351 traducción paralela
Shouldn't this be "the Yok," not "the Yonk"?
Buranın adının "Yonk" yerine "Yok" olması gerekmez mi?
Shouldn't you be working, English?
Senin çalışıyor olman gerekmiyor muydu İngiliz?
You shouldn't be.
Hiç de gergin olmamalısın.
Shouldn't you be in school?
Okul yok mu?
Uh... you really shouldn't be here.
Burada olmaman gerekiyor.
Something you shouldn't be fooling around with.
Dokunmaman gereken bir şey.
The house is in his name... so shouldn't he be doing some housework too'?
Ev onun üzerineyse sorumluluk almayı da bilmeli değil mi?
Shouldn't be telling you this.
Sana bunu anlatmamalıyım.
Hey, one thing you shouldn't be confused about... I don't work at Save Pay.
Kafanı karıştırmayacak bir konu da şu Save Pay'de çalışmıyorum.
The morning after Reg and Pete. You said we shouldn't be looking for people no more.
Taş ocağına gitmeden hemen önce Reg'le Pete'in öldüğü günden sonra artık kimseyi aramaya çıkmamamız gerektiğini söylemiştin.
She shouldn't be out there alone. She shouldn't be out here in the first place.
Zaten en başta burada olmaması gerekirdi.
A woman like you, no weapons, no protection, no clue, you really shouldn't be out here alone.
Senin gibi bir kadın silahı, koruması ve nereye gittiğine dair bir fikri olmadan dışarıda yalnız kalmamalı.
You shouldn't be out here taking any more chances.
Burada durup daha fazla risk almamalısın.
You shouldn't be here.
Buraya gelmemeliydin.
Shouldn't they be close?
Yakın olmaları gerekmez mi?
I'm sorry, Gerry, i shouldn't be...
Üzgünüm, Gerry. Böyle konuşmama...
I mean, we really shouldn't be surprised.
Aslında buna şaşıramayız.
This is the exact reason we shouldn't be talking about any of my cases.
Tam da bu yüzden davalarımın hiçbiri hakkında konuşmamamız lazım.
Shoot, Brody shouldn't be worried about what I'm doing.
Lanet olsun, Brody benim yaptıklarım konusunda endişelenmemeli.
That's up to Pike, but it shouldn't be a problem.
Pike'a bağlı bu ama sorun olmaz muhtemelen.
- Shouldn't you be...
- Senin de -
Shouldn't you be teaching me to fight vampires or something?
Bana vampirlerle dövüşmeyi falan öğretmen gerekmiyor muydu?
- You guys, we shouldn't be frying up tissues anymore, okay?
- Artık mendil kızartmayalım çocuklar tamam mı?
Yeah, and it shouldn't be too much longer now.
Evet, artık çok sürmeyecektir.
I shouldn't even be talking to you, Heather.
Seninle konuşuyor olmam bile yanlış Heather.
- Shouldn't we be taking a military plane?
- Askeri uçakla gitmemiz gerekmez miydi?
Or at least it shouldn't be.
- Yani olmaması gerekir.
I shouldn't be watching this.
Bunu izlememem lazım.
Shouldn't you be out there with your girlfriend?
Kız arkadaşınla dışarıda olmamalı mısın?
Shouldn't you be behind glass?
Camın arkasında olman gerekmiyor muydu?
Shouldn't be friends with an illiterate like you.
Senin gibi bir cahille arkadaş olmamalıydım.
We'll be okay, but we shouldn't use our powers.
Ama güçlerimizi kullanamayız.
Maybe I shouldn't be alive!
Belki de hayatta olmamalıyım!
You shouldn't be here on your own.
Kendi başına burada kalmamalısın.
He put his head where it shouldn't be.
Kafasını olmadık yerlere uzatırdı.
You shouldn't be here.
Burada olmamalısın.
Shouldn't be too hard to find a bunch of dirty niggers in PappyJack.
PappyJack'te birkaç pis zenciyi bulmak çok zor olmayacaktır.
We shouldn't be doing this.
Neden bunu yapmıyoruz.
The Nevins case. Shouldn't this be wrapped up by now?
Nevins dosyasının şimdiye kadar kapanması gerekmiyor muydu?
- He shouldn't be up and around.
- Ayakta dolanmaması lazım.
We shouldn't be seen together.
Birlikte görünmesek daha iyi olur.
You shouldn't be here.
- Burada olmamalısın.
Okay, but shouldn't he be a little higher on your priority list right now?
Pekâlâ, ama şu anda buna öncelik vermen gerekmez mi?
I shouldn't be talking to you guys. Don't you have class?
Sizinle konuşmam yasak beyler.
Those guards shouldn't be there.
O güvenlik görevlilerinin orada olmaması gerekiyordu.
You shouldn't be here.
Burada olmamalısınız.
She shouldn't be alone right now.
Şu anda yalnız kalmamalı. Bir uğrayın, yeter.
You just said that you like her, so it shouldn't be that hard to make a friendly conversation.
Az önce ondan hoslandigini söyledin, arkadasça bir konusma yapmak senin için o kadar da zor olmamali.
Given who we're dealing with, we shouldn't be surprised.
Kiminle karşı karşıya olduğumuzu düşününce şaşırmamamız gerek.
Ma'am, you shouldn't be in here.
Bayan, buraya girmek yasak.
You shouldn't be up. Tell me about it.
Bir de bana sor.