So in a way traducir turco
1,298 traducción paralela
So in a way, it made me feel better.
Yani bu bir şekilde kendimi iyi hissettirdi.
It's not just drawings but there are words written backwards and upside down, various symbols that mean certain things and references to people, to street names to chemical formulas, and a lot of it only I can see when I hold up a mirror so I can read the writing in the correct way.
Üstünde sadece çizim yok ayrıca tersten ve başaşağı yazılmış kelimeler, değişik manalara gelen bazı semboller insanlar, cadde isimleri kimyasal formüller gibi ancak aynaya tutarak görülebilecek şeyler var.
So he kind of... in a strange way, kind of underhandedly runs the show.
Bir nevi... değişik bir şekilde şovu o yönetiyor diyebiliriz.
We will surprise people that way, Frank. So you really think we can go to Brazil, and in fact, win a game? Yes, yes, I think.
Bu adamları şaşırtmalıyız, Frank peki sence, biz bu işi tamamlayacağız ve kazanıcak mıyız yine?
So we kind of had this private little existence, in a way.
Yani sanki minicik, mahrem bir dünyamız vardı bir anlamda.
It's called talking, but writers arrange them in a way so that they'll take on that beauty in their form.
Buna, konuşma denir. Ancak yazarlar, onların güzelliğini bir şekle sokar.
It's gonna be loud in there... so this is our opportunity to break the touch barrier... in a non-sleazy way.
Gürültülü olacak... dokunma engelini onu rahatsız etmeyecek şekilde aşmak için... fırsatımız var.
So tell me, in your experience - which judging from the performance you put on in the office goes way beyond driving children to school - does bulletproof glass stop a 7.62 armour-piercing round?
Ofiste gösterdiğin performanstan sonra söyle bana, senin tecrüben çocukları okula götürmenin ötesine gidiyor - kurşun geçirmez cam, 7.62'lik zırh delici mermiyi durdurabilir mi?
But El Plaga figured if I hook up with him... then there'd be no one standing in my way... so I paid Dame a little visit at his spot.
Ama El Plaga, onunla beraber çalışırsam... yolumda kimsenin duramayacağını düşünüyordu. Ben de Dame'i yerinde ziyaret ettim.
Even though it appears Gwen only came up with this award as a way to lure you to the dance and your ultimate doom, still it's inscribed, so...
Gwen'in bu ödülü, sadece sizi ayartmak için bir yol olarak düşünmesine rağmen yine de bu tescilli, bu yüzden...
And also, I lived in Frankfurt when I was a kid... so I'm a Yekke Jew who knows his way around Europe.
Ayrıca, çocukluğum da Frankfurt'ta geçti yani Avrupa'da hayatta kalabilecek bir Yahudi'yim.
But the way we've been coming along, it's more like kissing a really hot stepsister, or something like that, you know, that you don't have so much tied up in.
Ama bizim durumumuzda bu daha çok çekici bir üvey kardeşi öpmek gibi, akraba olmayan birini.
I was so upset I told myself, "There must be people whose job it is to use the right words, put things in a way... who when their hearts beats, can get other people's hearts to beat."
O kadar kötüydüm ki, düşünmeye başladım, mutlaka doğru kelimeleri bulmayı bilen meslekler vardı, kelimeler öyle doğru kullanılıyordu ki, güçleri vardı, karşısındakinin kalbini, kendininkiyle uyumlu çarptırmayı başarıyorlardı.
They put the pieces together to tell a story... or they put an animal in the way of another so they can film the action.
Bir öyküyü anlatmak için bütün parçaları bir araya koyuyorlar ya da aksiyon çekebilmek için, bir hayvanı diğerinin yoluna koyuyorlar.
So if he started, if... if... if... there was a disruption by Jesus coming in to town, starting these disruptions, then the Jewish community who had to protect the Jewish community, would have had to deal with that in some way.
İsa'nın kasabaya gelmesi bir aksaklığa yol açtıysa Yahudi cemaati, kendini korumak için buna karşı bir şey yapmalıydı.
Oh, so you'd announce one day, "Oh, by the way, I'm going to school in New York."
Yani günün birinde, "Aklımdayken, New York'a okumaya gidiyorum" diyecektin.
Blond guy... unusable,... but apparently the brother... so let's find a way to get him in.
Sarışın adam, o da kullanılamaz durumda ama gelinin ağabeyi olduğuna göre koymak zorundasın.
So in a real way we have this new phenomenon where think tanks are now a part of what we used to think as the military industrial complex.
İşin özü, eskiden askeri endüstriyel kompleksi olarak bildiğimiz şeye aslında bu beyin takımları da dahil.
And so, in a way, it's the Doctor's chance to do the Christmas Carol really.
- Mantıklı. - Sertçe çek! - Deniyorum.
So I think that... In a similar way to how we should read The Sound of Music, it is wrong to read Shortcuts simply as kind of social critical piece, there is another much more optimistic, life asserting even, letter.
Bu yüzden "Shortcuts", "The Sound of Music" in okunması gerektiği gibi okunduğunda filmi, basitçe toplumsal eleştirel türden bir eser olarak yorumlamak hatalı olur diye düşünüyorum.
we have a high-priced collection of sheepskin in the basement that tells me you're the best way to get them, so i'm willing to take a risk, but i need some insurance.
Alt kattaki iyi giyimli adamlar senin sonuçları almada en iyi tercih olduğunu söylediler. Bu yüzden, risk almaya razıyım ama bir sigortaya ihtiyacım var.
So I might know a way that you and Aang can help in our struggle.
Yani senin ve Aang'in mücadelemize yardım şeklini bilmem mümkün.
There's no way that a Kodiak bear just wanders into Nevada, so whoever smuggled him in could be charged with homicide. How's that?
Kodiak türü bir ayının buraya gelmesinin mümkünü yokmuş, yani artık her kim onu buraya sürmüşse cinayet suçuyla yargılanabilir.
And the clothes John was re-dressed in were way too big. So there's a good chance they belong to "Mr. 1.75 to 1."
John'ın üstünden çıkan kıyafetlerde fazlasıyla büyüktü, bu demek oluyor ki büyük ihtimalle bunlar "Bay 1.75'e 1" e ait.
In bringing this all about, we've modified the way people think, their belief systems, so that they could more easily accept a world without evil, so that they wouldn't keep looking for it.
Tüm ilgili bu getirerek olarak, insanların, düşünmek şekilde değiştirdiyseniz kendi inanç sistemleri, böylece daha kolay kötü olmadan bir dünya kabul edebilir ki. Bu yüzden bunun için aramaya devam olmaz.
And in'47 Branch Rickey signed Jackie Robinson so your league was on the way out and you were headed for a bankruptcy.
Ve 1947 yılında, Branch Rickey Jackie Robinson'ı aldı ve senin ligin, yolun dışında kaldı, sen de batmaya başladın.
Frank, he was on my case all the time back then so I, I figured he deserved a little heat comin'his way
kendimi Frank'in yerine koyup geriye dönüp baktığımda, neden öldürüldüğünü anlayabiliyorum.
I know but I was just missing everyone way up there in my castle so I thought I'd just hang, watch a little.
Evet, ama yukarıda şatomdan burada olanları kaçırıyorum o yüzden gelip biraz izlerim diye düşündüm.
- So you've figured out a way to evaluate meningismus in toddlers? Congratulations.
- Yani bebeklerde menenjiti değerlendirmek için bir yol olarak bunu mu düşündün?
Because I felt so badly for what happened to her... and to die in such a terrible way...
Çünkü başına gelene çok üzüldüm. korkunç bir şekilde ölmesine...
So, in a way, my life is ruined.
Bu arada ben bir süre için arkada ağlayıp içiyor olacağım.
For practically, like, one thousand dollars..... I could live in a hovel, underneath the freeway, you know, then Tim was like, "You can take over the lease" but there's no way that I could afford it, so...
Pratik olarak, Yaklaşık, 1000 dolarla..... ahır gibi bi evde, otoyolun kenarında yaşayabilirdim, bilirsin, sonra Tim şey dedi, "Kira kontratını devralabilirsin" ama bunu karşılayabilmemin imkanı yoktu, yani...
And so we conclude our journey round Little Britain, if you have found this show in any way distasteful and wish to make a complaint, please write to the Chuckle Brothers, care of CBBC.
Little Britain yolculuğumuz sonra erdi. eğer bu diziden memnun kalmadıysanız ve bir şikayette bulunmak istiyorsanız lütfen Chuckle Brothers'a, CBBC yöneticileri, mektup atın.
We're scared of being rejected, so we act in a way that pushes people away.
Reddedilmekten korkuyor ve insanları uzaklaştıracak şekilde hareket ediyoruz. - Tanrım.
So, for instance, two or three bills showing up in a tire shop may hold less significance than a single bill in a corner market. Someone may travel way across town for tires.
Yani, örneğin, bir lastikçide ele geçirilen, çok sayıda banknotun önemi, bir markette ele geçirilen tek banknottan daha azdır çünkü, arabana lastik almak için şehrin diğer ucuna gitmen gerekebilir.
And if so, are they opento some sort of menage a three-way as in the film Summer Lovers?
Öyleyse üç yollu bir çeşit "Yaz Aşıkları" filmini idare etmeye hazırlar mı?
So the way I see it, you move in, I look hot, you don't get crabs at a shelter.
Yani yanıma taşınırsan ben güzel görüneceğim, sende barındığın yerde bitlenmek zorunda kalmayacaksın.
Like, hoping Nikki will just back off... or that Jake's lawyers will find a way to get him out... so I'd like to believe that... even somebody as assy as your dad could be different if he really wanted to.
Tıpkı, Nikki'nin sırtını dönüp gideceğini ummak... ya da Jake'in avukatlarının onu dışarı çıkaracak bir yol bulmalarını beklemek gibi. Yani ben buna inanmak isterim... senin baban gibi bir pislik herif bile... eğer gerçekten istiyorsa değişebilir.
And some of my army buddies heard that I was... in a bad way, so they - they came out to get me.
Ve ordudan bazı eski dostlarım, kötü yola düştüğümü öğrenip beni toparlamak için yanıma gelmişlerdi.
- Then he goes and robs a bank, discharging a gun in the process, so in sentencing he could manoeuvre his way to Fox River, where his brother's scheduled to die in less than a month.
- Sonra bir banka soydu, silahla ateş etti ve böylece ceza alırken, Fox River'a gönderildi. Ağabeyinin bir ay içinde öldürüleceği hapishaneye girdi.
Lex, why are you so interested... in the caves when there's... a natural disaster headed our way?
Felaket çok yakınken mağaralara bu merak niye?
There is a way to kill Anubis in your mind, and so much more.
Zihninde Anubis'i öldürmenin bir yolu var ve çok daha fazlası.
If a few Jaffa must give their lives so that all Jaffa from now until the end of time can find true enlightenment, then who are you to stand in the way?
Jaffalar'ın zamanın sonuna kadar gerçek aydınlanmayı bulması için birkaç Jaffa'nın hayatını vermesi gerekiyorsa sen kimsin ki bunu engelleyebilirsin?
So far, they're not behaving in a way that would indicate they're aware of us.
Şimdiye kadar, bizden haberdarmış gibi davranmadılar.
Everyone misses you back in Atlantis, and Doctor Beckett's figured out a way to help you, so you've just gotta trust me and...
Herkes Atlantis'te seni özlüyor, ve Doktor Beckett sana yardım edebilecek bir yol buldu, yani bana güvenmen gerek...
I was scouting the place out, looking for the best way in so I could kill a couple.
Çevreyi gözetliyordum, içeri girip bir çift öldürmek için en iyi yolu arıyordum.
And if you ever use my friendship in such a way again, I will not be so understanding.
Ve bir daha dostluğumu bu şekilde kullanmaya kalkarsan bu kadar anlayışlı olmayacağım.
When it's raining, Dean and I'm in the bedroom, and I want a cup of tea I have to put on rubber boots so my slippers don't get wet on the way to the kitchen.
Yağmur yağdığında, Dean ve ben yatak odasındaysam, ve canım çay isterse mutfağa giderken terliklerim ıslanmasın diye lastik bot giyiyorum.
So really it's a bold step to try and link them in any way, let alone in a beautiful way that Einstein did.
Yani Einstein'ın güzel bir yolla başarmış olması şöyle dursun bu ikisini herhangi bir yolla bağdaştırmayı denemek bile gerçekten cesur bir adım.
What made Leo Szilard's idea so brilliant was that here, for the first time, was a way of getting energy out of the atom, without having to pump in vast amounts of power.
Leo Szilard'ın fikrini dahiyane yapan şey ilk olarak burada, atomdan enerji çıkarma yönteminin çok büyük miktarda güç kullanmadan yapılmış olmasıydı.
In the case of a talking-animal picture, you need a way of taking your central characters and humanising them to some degree so that the audience can engage even more,
hayvanların konuştuğu bir canlandırmada, onları insani karakterlere büründürmek ve ana karakterler haline getirmek için izleyiciye karakterle bütünleşme ortamı sağlamak gerekir,
so innocent 31
so instead 79
so in 27
so in the meantime 29
so in other words 42
so in the end 18
in a way 872
a way out 32
so instead 79
so in 27
so in the meantime 29
so in other words 42
so in the end 18
in a way 872
a way out 32