Stinks traducir turco
2,748 traducción paralela
Yeah, well, you smell dead bodies, and that stinks?
Ölü bedenleri koklayan biri olarak buna leş gibi diyorsun.
Oh, God, it stinks!
Tanrım kötü kokuyor!
It stinks in here!
- Burası çok kötü kokuyor!
It stinks.
Kötü kokuyor.
This stuff stinks.
İğrenç kokuyor.
It stinks out here.
Koku dışarıya geliyor.
Now that you mention, it sure stinks.
Evet, harbiden de kokusu biraz iğrenç.
- Yes, he stinks.
- Evet, leş gibi.
- Stinks of shit, mate.
- Bok gibi kokuyor dostum.
This is a real five-star hotel, not the kind where the air-conditioning stinks and the service is rude.
Burası gerçekten de beş yıldızlı bir otel, havalandırmanın kötü koktuğu ve hizmetin kaba saba yapıldığı yerlerden değil yani.
Uh-huh. Well, that - - that stinks - -
Şey, bu, bu koku sanki,
" it stinks to heaven.
"Gökleri tutuyor kokusu."
Am I the only one here who thinks it stinks in Denmark?
Burada, Danimarka'daki pis kokuyu düşünen sadece ben miyim?
Oh. After reconstructive surgery, he soon realizes that he smells something that stinks.
Estetik ameliyatlardan kısa bir süre sonra leş gibi bir şeyin kokusunu aldığını fark ediyor.
Crime Stinks :
" Suç Kokuşuyor :
( sad ) : 'cause it stinks in the kitchen.
Mutfakta berbat kokuyor.
- He stinks of vodka.
- O votka kokuyor.
This whole place stinks of cleanliness.
Her taraf fazla temiz.
Especially when his father stinks of deviled ass eggs.
Özellikle babası Şeytani Kıç Yumurtası gibi kokarken.
This plan stinks big time.
Ne boktan bir plan!
Aw, aw, this whole bag stinks.
Aw, aw, bütün bu torba kötü kokuyor.
And after what went down in that alley, this whole thing stinks like a company job.
Hem orada olanlardan sonra, tüm bunlar bir şirket işiymiş gibi geliyor.
It stinks!
Feci kokuyor!
Oh, I'm not the one who stinks!
Benim pis kokmam mümkün değil.
She now stinks of snake.
O artık bir yılan gibi kokuyor.
This stinks!
Deli saçması bu!
That actor in the movie stinks.
Filmin aktörü berbat.
- Christ, he stinks.
- Tanrım, berbat kokuyor.
And it stinks!
Üstelik, iğrenç kokuyor.
She stinks.
Mis gibi kokuyor.
My playing stinks.
Çalışım çok kötü.
Do you think we have something that says, "Stinks"?
Sence başka ne denilebilir?
And if we did, you'd be stinks.
Bak, "berbat" kelimesi tam uyar.
The meat here stinks.
- Güzel. Bu şeyler iğrenç.
I mean, if your best stinks, then what good are you?
Yani elinden gelen en iyi şekilde pis kokarsan, bunun neresi iyi olur?
Phosphorus stinks.
Fosfor kötü kokuludur.
I mean, Jesus Christ, everything about this place stinks of government ops.
Tanrım, burası baştan sona devlet operasyonu kokuyor.
It stinks.
Kokuyor.
It stinks like rat poison back here... and I didn't agree to no threeway.
Arka taraf fare zehri gibi kokuyor, ve üçlü yapmamıza da izin vermemiştim.
That really stinks.
Çok kötü.
It stinks in here.
İğrenç kokuyor burası.
Grandpa stinks
Büyükbaba kokuyor.
- Your lucky ring stinks.
- Şans yüzüğün işe yaramadı.
That's the whole fucking problem is you're there and I'm here... and I'm in this fucking kitchen right now, and it fucking stinks.
İşte bütün problemde bu, sen oradasın ben buradayım ve şu anda leş gibi kokan bir mutfakta seninle konuşuyorum.
Dude, you really don't wanna start comparing stinks.
Dostum, kokularla ilgili tartışmaya girmek istemezsin.
- It stinks.
- Kötü kokuyor.
He stinks.
Gerçekten kötü kokuyor.
It stinks!
- Berbat!
Well, this stinks.
Bu şeyin onlara ne yapacaklarını söylemesinden hoşlanmıyorum.
That, sir, is who stinks!
Şimdi söyle bakalım, kim pis kokuyor?
- It fuckin'stinks like sh shit. I'm trying.
Deniyorum.