Stolen traducir turco
11,966 traducción paralela
He called the pictures Stolen Dolls?
Fotoğraflara "Çalınan Bebekler" mi demiş?
He reported the car stolen, so the cops just figured that Zoey was on the run and ditched it for another ride.
Arabasının çalındığını ihbar etmiş, polisler de Zoey'nin kaçarken araç değiştirmek için arabayı orada bıraktığını düşündüler.
Biosynthesized in some lab in Mexico, packed into a pill, shipped to the States where it was packaged with a logo and taxed by the government, stolen by a bribed guard, sold to a Vera henchmen, oversold to Shayla, and then to me.
Meksika'daki laboratuvarlarda biyosentezlenmiş, hap içine paketlenmiş bir logo ile kutulanıp, vergisinin hükümete ödeneceği ABD'ye gönderilmiş rüşvet verilen görevli tarafından çalınmış, Vera'nın elemanına satılmış ondan Shayla'ya satılmış ondan da bana gelmiş.
If you have any interest in waking from your slumber, in retrieving lost, damaged or stolen memory, we are here for you.
Kayıp, zarar görmüş veya çalınmış hafızanızı geri alma konusunda harekete geçmekle ilgileniyorsanız sizin için buradayız.
I have been following fake I.D.s made from the stolen social-security numbers.
Sahte kimlikleri takip ediyordum. çalıntı sosyal güvenlik numaraları ile yapılan.
Yo, unis found a stolen van with blood in it by a dry-cleaner's on 23rd street.
Yo, memurlar içinde kan olan bir minibüs buldular. 23. Sokakdaki kuru temizlemecinin orada.
Hey. Storage unit was rented with a stolen I.D.
Hey, depo çalıntı kimlikle kiralanmış.
She must have a list of all stolen I.D.s in that bundle.
Bütün çalıntı kimliklerin listesi elinde olmalı.
I gave your stolen money back.
Çalınan paranızı geri verdim.
Enough! It is stolen property!
O bir çalıntı bir eşya!
The photo was stolen from Christa's webcam.
Fotoğraf Christa'nın web kamerasından çalınmış.
It was stolen from a mall in Baltimore this morning.
Bu sabah Baltimore'daki bir alışveriş merkezinden çalınmış.
All right, all right, keep them hidden - they're still stolen goods, remember?
Tamam tamam, onları giz tut, hâlâ çalıntı mal olduklarını hatırlıyor musun?
Watching Candace and Justin steal stolen glances at each other.
Candace ve Justin'in kesişmelerini izliyoruz.
Trespassing, petty theft, receipt of stolen property, vandalism...
İzinsiz girme, ufak tefek hırsızlık, çalıntı maldan kazanç sağlama, Vandalizm.
It's hard to believe a computer hacker that brilliant would allow his work to be stolen that easily.
Böyle zeki bir hackerın bunları bu kadar kolay çaldıracağına inanmak zor.
Meaning it was already stolen when it was in your possession?
Yani sendeyken zaten çalıntıydı.
Well, it's ultimately for the experts to decide, but the original painting was stolen from the Isabella Stewart Gardner Museum in Boston.
Tabii bunun kararını uzmanlar verecek ama orijinal tablo Boston'daki Isabella Stewart Gardner Müzesi'nden çalınmış.
Someone's identity is stolen, - a serial killer strikes...
- Birisinin kimliği çalınır, seri katil saldırır...
Then if the fake street, the trap street, ever shows up on someone else's map, they know their work's been stolen. Clever, right?
Bu sahte sokak yani yem sokak, başka birisinin haritasında olursa çalışmalarının çalındığını anlarlar.
You have stolen so much from so many, King Hydroflax, and I'm the woman who's going to steal it all back.
Birçok insandan birçok şey çaldın Kral Hydroflax hepsini geri çalacak kadın ise benim.
So it was stolen?
Yani çalınmış mı?
Who is it that barters for stolen weapons?
Çalıntı silah takası yapan kimdir?
- No! I wanted to make sure I wasn't gonna spend the rest of my life in prison for my stolen plans.
Çalınan planlarım yüzünden hayatımın geri kalanını hapiste geçirmeyeceğimden emin olmak istedim.
And they used stolen diamonds to pay a courier to transport the virus.
Virüsün taşınması için kuryeye ödeme yapmak için çalıntı elmasları kullandılar.
Joker's suit is stolen military tech built by Wayne Industries.
Joker'in zırhı, Wayne Endüstri tarafından yapılmış, çalıntı askerî teknoloji.
Is that why you show up to crime scenes and relieve the suspects of their stolen goods?
O yüzden mi suç bölgesine gelip soygun şüphelilerini... serbest bıraktın?
And what are doing about finding that douchebag that sold us a stolen car?
Peki bize çalıntı araba satan o aşağılık adam ne zaman bulunacak?
Well, I thought they said they reported the car stolen.
Arabanın çalıntı olduğunu rapor etmişler sanıyordum.
Stolen by the Geckos at the culebras'request.
Yılanların isteğiyle Geckolar tarafından çalınan bonolar.
Someone else must have stolen it.
Başka biri çalmış olmalı.
I don't know what the hell the thing does, but, uh, it was stolen from the zoo you broke into last night.
Ne işe yaradığını bilmiyorum ama dün gece girdiğiniz hayvanat bahçesinden çalındı.
Riding in the back of a speeding truck with homicidal animals, headed, by gunpoint, on our way to a rendezvous with a stolen plane?
Sürat yapan bir tırda, öldürücü hayvanlarla birlikte kaçak bir uçağa doğru gidiyoruz.
Until this gray sedan, a stolen Chrysler 300, pulls up on the opposite side of the street. Now watch Kevin.
Ta ki bu gri otomobil, çalıntı bir Chrysler 300 sokağın öbür tarafına çekene kadar.
They ran off, got away in a van with stolen plates.
Kaçtılar çalıntı plakalı bir karavanla kaçtılar.
He has stolen the Quantum Force from our planet's core.
Gezegenimizin çekirdeğinden Kuantum Gücünü çaldı.
And it's those moments, it's those amazing moments that are stolen... that's what drives me.
Ve bu anlar, bu hayret verici anlar çalınmış, işte beni yönlendiren bu.
That's when they were stolen.
Çaldıkları an buydu işte.
If someone's selling stolen paintings, she'll find them, and then she can pose as the buyer.
Eğer birisi çalıntı resimler satıyorsa onları bulur ve kendisi satıdı taklidi yapabilir.
We're on the trail of some stolen art pieces.
Bazı çalıntı parçaların peşindeyiz.
Was anything stolen from the trunk?
- Bagajdan bir şey çalınmış mı?
But, one night, she got her cell phone stolen and I helped her trace it.
Ardından bir gün telefonu çalınmıştı ve bulmasına yardım etmiştim.
The stolen flame burned on for a great while... Long enough for Excalibur to be both forged and broken here.
Çalınan alev, Excalibur'u burada dövecek ve kıracak kadar uzun süre yandı.
Oh, and while we're at it, let's see if we can find out who this house belongs to and how those diamonds were stolen in the first place.
Bir yandan da bu evin kime ait olduğunu ve elmasların en başta nasıl çalındığını bulmaya çalışalım.
Jagger photographed his entire inventory, so we know exactly what was stolen.
Jagger tüm mallarını fotoğrafladığı için çalınanları kesin olarak biliyoruz.
The man we're looking for has several stolen identities.
Aradığımız adamın birkaç çalıntı kimliği var.
Well, all those detectives showing up and asking questions about Jagger's stolen diamonds, that surely was not an everyday occurrence?
- Bir sürü polisin gelip Jagger'ın çalınan elmaslarıyla ilgili sorular sorması her gün olan bir şey değildi herhalde?
I had to be sure that he had stolen the diamonds!
Çalınan elmasların onda olduğundan!
If you're so torn up about Dolly, you must feel really bad about the identities you've stolen.
Dolly'e bu kadar üzüldüysen çaldığın kimlikler seni perişan etmiştir.
And this box of chocolates, in which Ms. Hewett claims she gave you some of the stolen diamonds - -
Bir de şu şeker kutusu var. Bayan Hewett çalıntı elmasları sana bu kutuda verdiğini söylüyor.
Of course, can you tell me what was stolen?
Ne demek. Neyin çalındığını söyler misiniz?