Subject traducir turco
9,765 traducción paralela
On the subject of the housing remedy, Your Honor- -
Konutlandırma çözüm yolu hususunda Sayın Yargıç...
Let's... let's change the subject.
Hadi başka birşeyden konuşalım.
Every being He created is subject to salvation. So, our soul never dies...
Var olan her şeyi o yarattı ve dünyada var olan her şey kurtuluşa tabiidir.
Given the pressure I'm facing from Melbourne, and subject to the lab's confirmation, unless you release the body, I will have no option but to review your position as police surgeon.
Melbourne'dan gördüğüm baskı altında, ve laboratuvarın raporuna bağlı olarak, sen cesedi serbest bırakmadıkça, senin Adli Tabip görevini gözden geçirmekten başka bir seçeneğim kalmayacak.
I think we might be veering off the subject.
- Ana konudan sapıyoruz sanırım.
Sore subject?
Hassas bir konu mu?
Having said that, I would rather lose her forever than--than subject her to the pit.
Buna rağmen, onu çukura sokmaktansa sonsuza dek kaybetmeyi tercih ederim.
Makes any subject extremely susceptible to suggestion while retaining no memory of their actions.
Maruz kalan kişiyi öneriye açık hale getiriyor ve kişi yaptıklarının hiçbirini hatırlamıyor.
And to be a subject?
Saray görevlileri nedir?
Man and wife must always cover each other's mistakes. And not subject themselves to trivial rules of etiquette, but love each other dearly, and more dearly for eternity.
Karı koca olmak demek birbirinin kusurlarını örtüp fuzuli meselelere, ufak tefek olaylara aldırmadan birbirini sevip yine sevip sonsuza dek sevmektir.
Well, let's just say that you have interest in the subject but maybe not as much knowledge as is possible.
Evet konuya bi ilgin var diyelim, ama yeteri kadar bilgiye sahip değil.
On a related subject, I must confess, I've been giving very serious thought to doing the same.
Benzer bir konuda, itiraf etmeliyim ki ben de ciddi bir şekilde aynı şeyi yapmayı düşünüyordum.
Subject wounded.
Denek yaralı.
However, on occasion of any native coming armed or in a hostile manner to property belonging to a British subject...'
Buna rağmen, İngiliz vatandaşına ait bir mülke silahlı ya da düşmanca bir tavırla yaklaşan bir yerli olduğunda...
'.. said subject is not required to suffer his property to be invaded or his existence endangered, and may pursue and inflict such punishment as the circumstances merit.'
... sözü edilen vatandaşın mülküne girilmesini ya da yaşamını tehlikeye atması beklenmez, ve şartlar oluşursa cezalandırma yoluna gidebilir.
Why change the subject?
Neden konuyu değiştiriyorsun?
What is the subject of your new book, Frederick?
Yeni kitabının konusu ne, Frederick?
And I can't have him falling subject to the wrong influences.
Yanlış düşüncelerle kafasının bulanmasına göz yumamam.
Fat boy, I know eating cow dung has made you stupid.. ... at least subject me to intelligent cruelty.
Şişko, inek pisliği yediğinden aptal olduğunu biliyorum... en azından bana zalimlik yapacaksan akıllıca yap.
What you need of your father is here, in your head, and subject to your judgment, not his.
Babandan istediğin şey, burada. Kafanda ve kendi muhakemenle karşı karşıyasın, onunkiyle değil.
It's my fault, this yearning I've stirred up in you, all my vain fault in raising the subject of siring an heir.
Sendeki körüklenme, içindeki bu özlem benim hatam. Bir veliaht sahibi olma konusunun ortaya çıkmasındaki beyhude hatam.
We have our poor test subject to blame for that.
Suçlayacak zavallı bir deneğimiz var.
Punctures on test subject are consistent with those on the victim, indicating the killer was right-handed.
Deneme nesnesinde açılan oyuklar kurbanınkilerle uyumlu. ... ve katilin sağlak olduğunu belirtiyor.
We wouldn't subject you to it if it wasn't absolutely necessary.
Gerçekten gerekli olmasaydı seni buna tâbi tutmazdık.
Don't waste your breath, Miss Carter. I've already wasted mine on the subject.
Nefesinizi harcamayın Bayan Carter, ben giden nefesime yanıyorum.
There are those that question why a man such as myself, a man who treasures his privacy, would willingly subject himself to the public eye.
Aranızdan bazıları, benim gibi mahremiyetine önem veren bir adamın neden halkın gözü önüne çıktığını merak ediyorlar.
All units, be advised, do not approach subject if sighted.
Tüm birimlerin dikkatine, kamyonu görürseniz yaklaşmayın.
But Hurricane Pulp is real, and that is the only subject that I will address now.
Pulp Kasırgası'yla karşı karşıyayız. Konusunu açacağım tek şey bu.
... could potentially be subject to military action...
... karşı karşıya kalabileceklerini...
John, I think I've said all I need to say on this subject.
John bu konu hakkında söylemem gereken her şeyi söylediğimi düşünüyorum.
I believe we're finished with that subject now.
Bu konuyla alakalı her şeyi konuştuğumuzu düşünüyorum.
I didn't subject the world to my singing voice.
Dünyaya şarkımla duyurmadım tabii.
- Cole... stop avoiding the subject.
- Cole, konuyu değiştirmeyi bırak.
Then why would you willingly subject yourself to that torture all over again?
Öyleyse neden kendinize tekrar en baştan bu işkenceyi yaşatıyorsunuz ki?
Could you be more specific about the subject matter?
- Konuyu biraz daha özelleştirebilir misin?
These are just a few of the random thoughts I've had on the subject.
Bunlar, o konudaki birkaç düşüncemden birisi sadece.
We've been able to isolate the Firestorm matrix inside the subject's cellular structure.
Deneğin hücresel yapısından, Firestorm matrisini çıkartmayı başardık. Mükemmel.
Can we just change the subject, please?
- Konuyu değiştirebilir miyiz lütfen?
Don't change the subject.
Konuyu değiştirme.
Barbara, we've been circling around the subject, but haven't talked about what actually happened to you ;
Barbara konunun etrafında dönüp duruyoruz ama sana aslında ne olduğu konusunda konuşmadık.
Come to think of it, though, you're right, it did help when I changed the subject with her.
Şimdi düşününce sana hak veriyorum. Konuyu değiştirince biraz yardımı olmuştu.
You have to know your subject, you have to know your character.
Kişini tanımalısın. Karakterini tanımalısın.
The audience will lend themselves to the subject.
İzleyici, kendini filmdeki kişiye teslim eder.
Marlon Brando has been the subject of a good deal of controversial publicity.
Marlon Brando, tartışmalı bir namı olan biri.
These are random notes on the subject of the picture Apocalypse Now.
Kıyamet filminin konusu ile ilgili bazı rastgele notlar var.
And if your subject is unwilling?
- Peki modeliniz istemiyorsa?
And while we're on the subject, your fiancee you're so fond of, they're all flat broke!
Madem bu konudan bahsediyoruz o çok sevdiğin nişanlın var ya parasız pulsuz bir aileden geliyor!
Your subject needs to be in a predetermined location, preferably removed from civilians.
Hedefin önceden belirlenen bir noktada bulunması tercihen sivillerden uzak durması gerekir.
Subject line "Seven," meaning juror number seven in Jeri's first capital case.
İsmi "Yedi" olan kişi, Jeri'nin ilk büyük davasındaki yedi no'lu jüri oluyor.
Subject B. Oh!
Denek B.
Oh. Was the zombie subject in question hot?
- Söz konusu zombi seksi mi?