English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The key is

The key is traducir turco

3,733 traducción paralela
The key is constant communication
Biraz araştır. Onunla iletişim kur.
The key is to walk softly and steadily.
İşin sırrı, nazikçe ve adım adım yürümek.
The key is internal fertilisation.
Olayın anahtarı iç döllenmedir.
The key is not working. Gonna blow the door.
Anahtar çalışmıyor kapıyı havaya uçurucaz.
If you tell me where the key is I can just hide it for you.
Anahtarın yerini söylersen içindekileri senin için saklayabilirim.
The key is we make it look like she could beat the guy, but then she lets him win. DAN :
İşin sırrı onu yenebilecekmiş gibi gösterip, sonra kazanmasına izin vermesi.
But the key is very old.
- Hayır, haritayı.
The key is in your bag.
Anahtarı da çantanda.
I'm gonna lock up as I leave, so, the key is in the spot.
Çıkarken kapıyı kilitleyip anahtarı yerine bırakırım.
The key is to catch the song in Radio Luxembourg and record.
Onemli olan Radyo Luksemburg'dan sarkiyi yakalamak ve kaydetmek.
The key is to use the opponent's overconfidence.
Kilit nokta rakibin kendine güvenini kullanmaktır.
And the key to a steady hand is stealing Parkinson's medication from your landlady's aunt. Ah!
Ve elini titretmemenin sırrı da ev sahibinin teyzesinden Parkinson ilaçları aşırmak.
The other key is a couple completely in sync.
Diğer sır ise çiftin mutlak bir uyum içinde hareket etmesi.
The study of sex is the study of the beginning of all life, and science holds the key.
Seks araştırmaları hayatın başlangıcını konu alıyor ve anahtar, bilimde.
And once the book is admitted, Jackie Donovan becomes key.
Defter kanıt olarak kabul edilince Jackie Donovan kilit isim olacak.
Each key is a letter, likely corresponds to a number on the locks.
Her anahtarda bir harf var, muhtemelen kilitlerdeki bir sayıya tekabül ediyor.
Which one is the key
Neden o kadar çok anahtar var?
The key word for it is'Hide'
Anahtar kelimesi ise "Saklı" dır.
A lot of people believe that the key to happiness is in helping others.
Birçok insan, bunu kazanmak için başkalarına yardım etmekte bulur çözümü.
The key to my sobriety is reliance on a power greater than myself, you know what I mean?
Arınmanın anahtarı, kendimden büyük bir güce inanmaktır. Ne kastettiğimi anlıyor musun?
That's when this message was sent and that is the decryption key.
Hem mesajın gönderildiği zaman hem de kodu kıracak sayı.
Having fantasies is totes normal and the key to maintaining a healthy relationship.
Seni tekrar görmek güzel, Val. Dur bir dakika. Beni takip mi ediyorsun?
The unicorn is the key and the unicorn is the door.
Tek boynuzlu anahtardır, tek boynuzlu kapıdır.
The unicorn is the key that opens the door.
Tek boynuzlu, kapıyı açan anahtardır.
So the key to saving Arastoo's life is finding Mia's killer.
Yani Aristoo'yu kurtarmanın çözümü, Mia'nın katili bulmak.
The key to oryx survival is keeping on the move.
Antilopları kurtarmanın anahtarı, onları gezer vaziyette tutmaktır.
Subduction is the key to understanding how South America was changed as it moved west.
Güney Amerika'nın batıya hareket ettikçe nasıl değiştiğinin anlaşılmasında subdüksiyon büyük öneme sahiptir.
The key to understanding this new source of wealth is inside something we nearly all carry in our pockets.
Bu yeni servet kaynağını anlamanın anahtarı neredeyse hepimizin cebinde taşıdığı bir şeyde gizlidir.
And space is a key issue for the Gulf's flamingos.
Ve mesafe, körfez flamingoları için asıl meseledir.
Is that the key to our room?
- Bizim odamızın anahtarı mı o?
People think the key to a good doughnut is either the hand-rolling or the yeast.
İnsanlar iyi çöreğin ya elle yapılan, yada mayasından ötürü olacağını düşünüyor.
So your brother is the one who wants the key.
- Yani anahtarı isteyen kişi kardeşin.
And if I don't get the key, then you tell the Grimm all about me, is that how it works?
Peki anahtarı almazsam Grimm'e beni mi anlatacaksınız? Bu mudur olay?
The book is the key to this.
Bunun anahtarı o kitap.
This is the key to the mailbox which is located in the main post office in the city on Ervay Street.
Ervay Caddesi'ndeki ana postanede bulunan posta kutusunun anahtarı.
If that is the case then here's the key.
Bu durumda al sana anahtar.
Is that what the key's for?
Anahtar buranın mı?
Is the key there?
Anahtar orada mı?
Why couldn't you just say the blog is like her giving me the key to her heart?
Neden bu blogu kızın bana kalbinin anahtarını vermesi olarak değerlendiremiyorsun?
Then she is the key.
- O halde kilit kişi o!
You know, the key really, folks, to a healthy lifestyle is exercising well.
Sağlıklı bir yaşamın sırrı, beyler, iyi egzersiz yapmak.
All we have to do is punch in the algorithm key and we're home free.
Tek yapmamız gereken algoritma anahtarını kullanmak, sonra da her şey hallolacak.
British Imperial is and will continue to be a key partner in the development of energy technology that will drive the next century.
İngiliz Kraliyet Soğutma an itibariyle enerji teknolojisinin gelişimindeki anahtar şirket ve önümüzdeki yılda da bu şekilde devam edecek.
- The key word is "this apartment."
Anahtar kelime "bu ev".
And the other key word is "key" as in this one to Apartment 4C!
Diğer anahtar kelime de "anahtar" 4C'nin anahtarı gibi!
Is that the key to 4C?
4C'nin anahtarı mı o?
Klaus is the key.
Klaus, bunun için anahtar niteliği taşıyor.
The key to getting through a high-security fence is understanding how it works.
Yüksek güvenlikli tellerden geçmenin püf noktası nasıl çalıştıklarını bilmektir.
The key word here is "watch."
Tek yapacağınız şey izlemek.
She could be the key to what his group is up to.
O, grubunun nereye bağlı olduğunu bulmak için anahtar olabilir.
She is the key to your future.
O senin geleceğinin anahtarı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]