The words traducir turco
11,355 traducción paralela
When we found out what the ghosts were saying, we weren't surprised because the words, they were already inside us.
Hayaletlerin söylediklerini öğrendiğimizde kelimelere şaşırmamıştık çünkü çoktan aklımıza sokulmuştu.
You didn't know what the words were going to be.
Kelimelerin ne olduğunu bilmiyordun.
You have seen the words, too.
Kelimeleri sen de görmüşsün.
The words have gone.
Kelimeler gitti.
Just last night, I made you keep track of all the words I know.
Daha geçen gece sana bildiğim kelimeleri yazdırdım ya.
Ever since I was young, those were the words I was most afraid of.
Küçüklüğümüzden beri en çok bu sözlerden korkuyorum.
Now that I think of it, for as long as I have lived, the words I have heard the most and spoken the most are Cha Do Hyun, the name.
Şimdi düşününce... Hayatımda en çok duyduğum ve en çok söylediğim şey bu isim, Cha Do Hyun.
Move to call a moratorium on the words "grab," "squeeze," and "sprays" till the wedding.
Kavramak, sıkmak, püskürmek sözcüklerini düğüne kadar kullanmayalım.
The words are just flowing out of my mouth...
- Dilime mukayyet olamadım...
Okay, the words are gonna come up right there.
Tamam, kelimeler tam buraya gelecek.
Think back to the words she was screaming.
Bağırırken ne dediğini hatırlayın.
Lane didn't have the heart to tell you that you got the words wrong.
Lane sana sözleri yanlış anladığını söylemeye cesaret edememiş.
The inspiration for killing her idol is the song she got the words wrong to.
Şarkının sözlerini yanlış anladığı için öldürme fikrine kapılmış.
Every day I used the words "paki" and "wog" and...
Her gün "Pakistanlı", "pis göçmen" gibi kelimeler kullanırdım.
Well, thanks for not actually saying the words "I told you so."
Direk olarak "sana söylemiştim" kelimelerini telaffuz etmediğin için teşekkürler.
Say the words.
Kur şu cümleyi.
They keep asking me if everything's gonna be okay and I... I don't have the words.
Sürekli "her şey düzelecek mi" diyorlar ama benim cevabım yok ki.
Just say the words, okay?
Söyle gitsin artık, tamam mı?
This is gonna be so much weirder if you don't just say the words.
Söylemezsen çok daha tuhaf kaçacak.
Say the words.
Söyle.
What's... say the words.
Sihirli sözcükleri söyle.
Do you hear the words coming out of your mouth? !
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Then, approximately ten days ago, you were, in your words, cocooned and infected by an alien presence that called itself "the kinship."
Sonra, yaklaşık on gün önce sizin deyişinizle, "yakınlık" adında bir uzaylı grubu tarafından kozalanmış ve enfeksiyon kapmıştınız.
We had words here and then again at the diner.
Burada biraz atıştık sonra restoranda bir daha atıştık.
Mmm. All the countless descriptions in so many books, but those are just words.
Bir sürü kitapta açıklamalar vardı ama onlar sadece kelimeydi.
But I've been translating, but none of the translated words make any sense.
Ama çevirmeye başlayınca hiçbir kelime bir anlam ifade etmiyor.
The fact that any federal prosecutor who utters the magic words who invokes "national security," can suppress cases, can quash subpoenas can avoid grand juries, that offends me.
Gerçek şu ki, sihirsel cümleler bağıran çağıran ulusal güvenliği hatırlatan herhangi bir federal savcı davalara baskı yapabiliyor kararları iptal edebiliyor, büyük jüriden kaçınabiliyor bu zoruma gidiyor!
These words were uttered by a terrorist Stefan Christensen before he shot a Russian guardian of the video on the Internet.
İnternet canlı yayınında Rus bir korumayı infaz etmeden evvel terörist Stefan Christensen bu sözleri söyledi.
In other words, Woodie... in other words, gentlemen of the jury, despite the commonality of the bulked right heel, George Edalji did not leave those prints, but rather someone trying very hard to make us think he did.
Başka bir ifadeyle Woodie, başka bir ifadeyle jüride yer alan beyefendi sağ topuğa verilen ağırlığın benzemesine rağmen o izleri bırakan kişi George Edalji değil fakat birileri böyle düşünmemizi sağlamak için oldukça uğraş veriyor.
~ What was Sergeant Upton's exact words to the best of your recollection?
- Peki Çavuş Upton'un tam olarak ne dediğini hatırlıyor musunuz?
From now on, your words are the law to me.
Şu andan itibaren, sözlerin benim için kanun.
If this is another takeout menu from the Chinese place, we will have words.
Çin lokantasından yine menü gönderdiyseler artık azarlayalım onları.
They were on a highly secure line, and they weren't bothering to use code words throughout the whole conversation.
Çok güvenli bir hat kullanıyorlar tüm konuşma boyunca şifreli kelimeler kullanmalarına gerek yok.
For the future of the grand rite, let us trade words for now, not wounds.
Büyük ayinin geleceği için bırakalım da şimdi kelimeler konuşsun, acılar değil.
In other words, we go in through the incinerator because there's no surveillance on it.
Diğer bir deyişle yakma fırınından geçeceğiz çünkü orada güvenlik kamerası yok.
I think you are using the wrong words.
Sanırım doğru kelimeleri kullanmıyorsun.
Not necessarily the same words or names, and not necessarily in the same order, but the same individual letters.
Aynı kelimeler veya isimler olmasına... aynı düzende olmasına gerek yoktur... ama aynı ifadeler olmalıdır.
Perhaps. In other words, you prayed for the guy to die.
Başka bir deyişle, adamın ölmesi için dua ettiniz.
Thank you for the speech, Natalie. I'll try to do your words justice.
Bekle biraz.
To the best of your recollection, what were the last words the missing person spoke to you?
Hatırladığınız kadarıyla, kaybolan kişinin size son sözleri nelerdi?
What were the last words they said to you, to the best of your recollection?
Onların sana son lafı ne oldu, hatırladığın kadarıyla?
According to the story, after he wrote his final words, the friar cried out,
Hikayeye göre, son sözleri yazdıktan sonra keşiş haykırmış :
Before we take our seats, I believe, as the groom, that I have the right to a few words.
Oturmadan önce, damat olarak birkaç kelâm etme hakkım olduğuna inanıyorum.
What he never understood was that the angels destroyed everything, but they could not touch our words, which are strong as marble and rich as sweet cream.
Asla anlamadığı şey de meleklerin her şeyi yok ettiğiydi. Ama damarlı ve zengin kelimelerimize dokunamazlar.
Counselor is putting words in the witness'mouth.
Avukat tanığın söyleyeceklerini yönlendiriyor.
Just because you know the right words does not make you a friend.
Biliyor musun sırf doğru kelimeleri bilmen seni bir arkadaş yapmaz.
Barely any words use Q's. Q's are like the elbows of letters.
Neredeyse hiçbir kelimede geçmez ki Q, harflerin dirseği gibidir.
I string together the right 10 words, your stock's in the toilet.
Stokunuzun çöpü boylaması seçeceğim on kelimeye bakar.
Well, four little words... Made in the U.S.A.
İki basit kelime, ABD'de üretilmiştir.
The operative words there : "used to."
Bu cümledeki en önemli kelime "eskiden."
But unlike you, I don't vomit out the first words that pop into my drug-addled brain!
Fakat senin aksine ben ilaçlardan cıvkı çıkmış beynimde ilk zuhur eden şeyleri kelimelere dökmüyorum.
words 313
words to live by 22
words like 23
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the way you talk 19
the world is changing 33
words to live by 22
words like 23
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the way you talk 19
the world is changing 33
the way of the future 27
the walls 37
the wall 69
the way i look at it 29
the world has changed 35
the waitress 23
the wall street journal 16
the way i figure it 33
the way things are going 26
the whole nine yards 33
the walls 37
the wall 69
the way i look at it 29
the world has changed 35
the waitress 23
the wall street journal 16
the way i figure it 33
the way things are going 26
the whole nine yards 33
the war is over 139
the way things are 19
the wedding 120
the way i heard it 23
the way 34
the witch 63
the whole world 65
the warehouse 20
the window 97
the witness 70
the way things are 19
the wedding 120
the way i heard it 23
the way 34
the witch 63
the whole world 65
the warehouse 20
the window 97
the witness 70