They say that traducir turco
6,978 traducción paralela
No one's supposed to know, but they say that she thought maybe there would be a funeral for Jared.
Kimse bilmemeliydi fakat Jared'in başına bir şey gelebileceğini düşündüğünü söylediler.
Oh, I love it when they say that.
Bunu söylemelerine bayılıyorum.
Oh, I do love it when they say that.
- Bunu söylemelerine bayılıyorum.
They say that they grow up so fast.
Çok hızlı büyüdüklerini söylüyorlar.
She has damage to her kidneys..... which they say that they can treat if she stays clean.
Böbreklerine zarar vermiş. Temiz kalırsa tedavi edebileceklerini söylüyorlar.
They say that there are no good parts for women over 50.
Ellisini aşmış kadınlar için rol yok diyorlar.
They say that, do they?
Bunu söylediler öyle mi?
They say that to you?
Öyle mi diyorlar?
They say that hearing is the first of the senses, you get and the last thing you lose.
Derler ki ilk önce kulaklar işitirmiş kötü haberi sonra birisini kaybetmenin ne demek olduğunu anlarmışsın.
"They." They say that.
Onlar. Öyle diyorlar.
They say that genius is an infinite capacity for taking pains.
Denir ki bir dahi sonsuz kapasitede zahmet çekebilirmiş.
They're like... They say that they have a boob shape preference, but when the chips are down, they'll take anything.
Meme şekli hakkında tercihleri olduğunu söylüyorlar, ama ellerine geçse hepsini götürürler.
They say that Jake killed... Harrison and Jerry Grant, but it has to be some kind of...
- Jake'in Harrison ve Jerry Grant'i... öldürdüğünü söylüyorlar, ama bu bir çeşit...
And our scientists say that, if they can cut open your brain, they'll find it.
Bilim adamlarımız eğer beynini açabilirlerse bulacaklarını söylüyorlar.
It simply stands to reason then, that everyone would expect to have a say about how they are governed.
O hâlde şu sonucu çıkarmak da kolay oluyor. Herkes nasıl yönetilecekleriyle ilgili söz sahibi olmayı bekliyor.
AND OF COURSE I TOLD THEM THAT, BUT THEY SAY THEY HAVE SOME INFORMATION THAT MIGHT INTEREST YOU
Onlara bunu söyledim elbette ama ellerinde ilginizi çekebilecek bazı bilgilerin olduğunu söylüyorlar.
All this is over, The Network is finished... and now you come along and you say that they're after us?
Her şey tamam, Şebeke bitiriliyor ve sen çıkageliyorsun, peşimizde olduklarını söylüyorsun?
Yeah, that's just something that girls say'cause they feel like they have to.
Bu kızların söylemek zorundaymış gibi hissettikleri için söyledikleri bir şey.
I know that I am supposed to regret what happened, and I really wish I could, I really do, Your Honor, because I love my family and they need me.
Biliyorum olanlarla ilgili pişman olmam gerekiyordu, ve gerçekten keşke pişman olsaydım yapardım sayın yargıç. çünkü ailemi seviyorum ve onların bana ihtiyaçları var.
And now the corn refiners are desperately trying to say that they are sugar, they're no different, and the sugar industry's going, " No, you're not.
Ve artık mısır üreticileri umutsuz bir şekilde bu maddelerin şeker olduğunu, farklı birşey olmadıklarını söylemeye çalışıyorlar ve şeker endüstrisi de şöyle diyor " Hayır, aynısı değilsin.
What that means is they had no say over our questions we were asking, how we conducted the research, our analysis, our interpretation and our data plan.
Bunun anlamı şu, sorduğumuz sorular üzerinde araştırmamızı, analizimizi yorumlarımızı ve verilerimizi nasıl yürüttüğümüz konusunda bir müdahale olmadı.
They're gonna say that I went after Briscoe'cause he went after my daughter.
Briscoe'nun peşinde olduğumu söylicekler, çünkü.. o benim kızımın peşindeydi.
You know, you wouldn't believe the shit that dudes say when they think a woman isn't around.
Arkadaşlarım etrafta bir kadın düşündüğünde bunun boktan olduğunu söylediğime inanamazsın.
that's what they say.
her ne söyledilerse.
They call and say that you have thrown out one of their expert witnesses from the club.
Kime inanayım ben? Uzmanlarını yaka paça kulüpten attırmışsın.
Well, I would say that they don't know what they're talking about.
Neden bahsettiklerini bilmiyorlar demek istiyorum.
I want to see, with my own eyes, if what they say is the truth, that I'm seen as a fool of a king?
Söylediklerinin doğru olup olmadığını kendi gözlerimle görmek istiyorum. Aptal bir kral gibi mi gözüküyorum?
I'll take your word that's what they say.
Bu konuda sana güveniyorum. Anladım.
Okay, well, that's nice of you to say, and I appreciate you bringing over my things, but they're not exactly a lifeline.
Tamam, peki, söylemiş olman çok hoş ve eşyalarımı getirmiş olmandan müteşekkirim ama bunlar tam olarak bir cankurtaran sayılmazlar.
They never saw you. They were paid to say that.
Öyle demek için para aldılar.
They say on the news that they found the boy.
- Haberlerde çocuğu bulduklarını söylüyorlar.
It was just too dark, and I-I'd forget the numbers, forget what order they're supposed to come in, and the only thing... the only thing that made it better for me, made it so I could just breathe, just for a second, was you.
O kadar karanlıktı ki sayıları unutmuştum ve hangi sırayla geldiklerini bile. Tek şey beni iyi hissettiren tek şey bir anlığına bile olsa, nefes almamı sağlayan şey sendin.
They say criminals always return to the crime scene, but that's actually not true unless they're just... dumb.
Suçlular her zaman olay yerine geri geldiğini söylerler ama bu aslında tam olarak doğru değil tabii salak değilsen.
~ They can't. ~ How can you say that?
- Vuramazlar. - Bunu nasıl söyleyebiliyorsun?
If they ask who we are, we say that I was a political prisoner and you are my granddaughter.
Kim olduğumuzu sorarlarsa, benim siyasi bir mahkum olduğumu ve senin torunum olduğunu söyleyeceğiz.
If you say that I was the President, they will kill us.
Başkan olduğumu söylersem, bizi öldürürler.
So they decided that they would leave men here and they would take to the sea, and they'd go up here, and that they would create a bridgehead here.
Böylece, burada belli sayıda adam bırakıp denizden buraya uzanarak kıyıya çıkıp, güvenli bir kıyı mevzii oluşturmaya karar verdiler.
That was one pitch, and I didn't say they're all thieves.
O bir seferlikti, ve ben hepsi hırsız demedim.
They say that sounds are like dreams.
- Seslerin hayâl gibi olduğunu söylerler.
Are they forcing you to say that?
Bunu söylemek için zorluyorlar mı?
Cyrus... at least, if someone were to take a look at your corporate bank account, they'd think you were, because they'd see that a considerable sum has been deposited there by the United States government for services rendered.
En azından birisi bakacak olursa, senin kurumsal hesabına, çalıştığını düşünecektir, çünkü görecekler ki oraya hatırı sayılır bir rakam yatırılmış, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, hizmetler için.
They say you're a rising political star, that the New York U.S. Attorney's office is traditionally a stepping stone, and you're a shoo-in to run for congress next cycle.
Savcının ofisi sadece bir basamak ve gelecek dönem meclise gireceksiniz.
Yeah, but it doesn't say in your contract that you can tell people what they should and shouldn't eat.
Evet, ama kontratında insanlara ne yiyeceklerini söylemen yazmıyor.
But I know what would happen if we get sent back to Iran and that's what they hang over my head every time I say that I've had enough.
Ama İran'a geri gönderilirsek ne olacağını biliyorum, ne zaman bu kadarı yeter desem başıma kaktıkları şey bu.
And we've seen, uh, the chilling of that and the cooling of that and the changing of that model, toward something in which people self-police their own views, and they literally make jokes about ending up on "the list" if they donate to a political cause or if they say something in a discussion.
Ve bu modelin dönüşümünü, başkalaşımını gördük insanların kendi fikirlerini kendilerinin sansürlediğini ve politik bir amaç için bağışta bulunduklarında ya da bir tanışmada bir şey söylediklerinde "takip listesine" gireceklerine dair... espriler yapmaya başladığına tanık olduk.
There may be some technical basis on which they can say that we are not actively collaborating or they don't have what we consider in our own definition to be direct access to our servers but what I do know is that I've talked to more than one person
Teknik anlamda, "aktif bir işbirliğimiz yok" veya "Tanımımızda sunucularımıza doğrudan erişimleri olmadığını söyleyebiliriz" gibi bir şey diyebilirler.
Because it's inverting the model that the government has laid out, where people who are trying to, you know, say the truth skulk around and they hide in the dark and they quote anonymously and whatnot...
İnsanların gerçekleri dile getirip, ortadan kaybolması, saklanması ve isim vermeden gerçekleri ifşa etmesine doğrudan bir tepki bu.
Sometimes I say things that are totally true without even realizing how true they are, like in 2008 when I accidentally said...
Bazen ne kadar doğru olduklarını fark etmeden kesinlikle doğru olan şeyler söylüyorum. Mesela 2008'de kazara şöyle demiştim :
That's what they all say.
- O bir kazaydı. Hep öyle derler zaten.
You know, there are some people that are gonna say that they... they look alike.
Bazıları onların birbirine benzediğini düşünür.
He spoke to the family that lived off the hall from where our guy went out the window. Okay. What did they say?
oda senin adam camdan atlarken sizi gören çocuğun ailesiyle konuşmaya gitmiş tamam ne dediler?
they say 605
say that again 344
say that 54
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
say that again 344
say that 54
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89