Thrill traducir turco
1,588 traducción paralela
What's the thrill?
Buda nedir?
"Every second is a thrill"
"Her an hoşgörülüdür."
"Every second is a thrill"
"Her saniye heyecan vericidir."
If you want the thrill of love
Aşk heyecanı istiyorsanız,
Thrill Village.
Eğlence Parkı.
You ever been to Thrill Village?
Eğlence Parkı'na gittin mi hiç?
Such eyes, such hair, such lips and voice to thrill.
O gözler, o saçlar, o dudaklar ve heyecan veren o ses.
Though, as I hope this essay shows... your acceptance, while it would thrill me... will not define me.
Yine de, umarım bu yazıdan da anlaşılır ki... beni okulunuza kabul etmeniz beni çok heyecanlandıracak olsa da... beni anlatmaya yetmeyecek.
The thrill of the chase, Mrs. Donata.
Kovalamacanın heyecanı, Bayan Donata.
There's no thrill to compare with hunting something that can hunt you back.
Seni avlayabilecek bir şeyi avlamaktan daha heyecan verici bir şey yoktur.
Mr. Lavoignat had a little dog, which didn't thrill Mr. Courtois.
Bay Lavoignat'nın küçük köpeğinden Bay Courtois hoşlanmıyormuş.
The thrill of my première must be giving me cold feet, I ´ m shitting my pants and all I feel like eating is ice-cream.
Sahneye ilk kez çıkacak olmam beni korkutuyor sanırım midem tıka basa dolu ama canım dondurma istiyor.
Yes, a thrill!
Evet, bir bütünleşme!
Everything's bouncing off it, which doesn't thrill me.
Ama hiçbir şey bulamadım, bu da beni pek heyecanlandırmıyor doğrusu.
I get the added thrill of breaking it to you gently.
Seni kırmak istemiyorum ama...
I can't tell you what a thrill this is.
Bunun nasıl bir heyecan olduğunu anlatamam.
You get a little thrill, don't you? Hang on a sec.
Bir saniye.
It is a thrill to meet you both.
- İkinizle de tanışmak büyük keyif.
- It'll be fun, it'll be a thrill.
Bu eğlenceli olur. Heyecandır.
I kind of got a thrill when I caught you sneaking that peek.
Beni gözetlerken biraz heyecanlanmıştım.
Your loving gives me a thrill
Aşkın bana heyecan veriyor
So far it looks completely random a thrill killing.
Şimdilik sadece heyecan için rastgele yapılmış bir cinayet gibi duruyor.
Get a thrill out of the fact that your target is totally unaware of your presence?
Hedefin sizin varlığınızdan tamamen habersiz olması gerçeği sizi heyecanlandırmıştır?
I figured a guy who never did anything exciting his entire life... deserved one good thrill before we put him in the ground.
Hayatı boyunca heyecan verici bir iş yapmamış birinin... gömülmeden önce iyi bir heyecanı hak ettiğini düşünüyorum.
Not the thrill it used to be, huh?
Beklediğin değilim sanırım, ha?
I just really want her to feel, like, the thrill of the crowd.
Bunu onun da hissetmesini istiyorum, kalabalığı etkilemesini.
It's a real thrill, Mr. Boyd.
Bu çok heyecan verici Bay Boyd.
Thrill of the kill.
Avın heyecanı...
Give the girls a thrill.
Kızlara heyecan ver.
Back then, we were both stars... in the thrill-a-minute world of high school journalism.
Dön o zaman, biz ikimizde yıldızdık zaten... okul gazetesinde.
See when you hold everything in your hand, the only thing that can give you a thrill, is putting your chips on the one thing that can slip through your fingers.
Siz havyar tipisiniz. Tüm kozlar elinizdeyken size heyecan veren tek şey tüm fişlerinizi elinizden kaçabilecek tek şeye oynamak.
It's a thrill ride,'cause there's a small chance you're gettin'knifed. I don't know, Bob. I've tried to avoid asians with weapons ever since 7,000 of them tried to kill me.
bir eğlence gezisi, çünkü bıçaklara ulaşmak için küçük bir şansın var bilemiyorum, Bob. 7000 tanesi beni öldürmeye çalıştığından beri Asyalılardan kaçtım.
She's a thrill-seeker.
Heyecan peşinde koşar.
Thrill of the chase an'all that.
Takipten falan heyecan almalısın.
And for Brian... it's the thrill of the hunt.
Ve Brian için bu, avlanmanın heyecanı demekti.
That thrill I felt when I saw you, that was the honest truth.
Hiç olmazsa doğru olan bu!
Baby Face Nelson, teenage thrill slayers Leopold and Loeb.
Bebek Yüzlü Nelson, çocuk katilli Leopold ve Loeb.
I know this doesn't particularly thrill you, George.
Bu fikir seni korkutuyor George.
I'm offering you money. Adventure, fame, the thrill of a lifetime, and a long sea voyage.
Sana para sunuyorum macera, şöhret ve yanında da bir daha yaşayamayacağın heyecanlı bir deniz yolculuğu!
And when I traveled I learned the fear before a crime and the thrill of success.
Yolculuk ettiğimde suçtan önceki korkuyu öğrendim ve başarının heyecanını.
When you told me your grand plan for saving Gotham all that stopped me from calling the men in white coats was when you said it wasn't about thrill-seeking.
Gotham'ı kurtarma planından söz ettiğinizde beyaz önlüklü adamları çağırmamı engelleyen tek şey bunun heyecan arayışı olmadığını söylemenizdi.
Okay, you've got 30 of my fucking seconds, thrill me.
Tamam, otuz saniyen var. Beni etkile.
They get a huge thrill out of it.
Bu konuda çok heyecanlılar.
Experience the thrill of the game from the comfort of your home environment.
Oyunun heyecanını, ev sisteminizin size sağladığı konforla yaşayın.
We need a three-point man, a man who can shoot the pill, a man who can thrill.
Bize üç sayı atacak adam lazım, potayı tutturacak, heyecanlandıracak biri.
Hundreds of little old ladies... all looking to Max Bialystock for one last thrill on their way to the cemetery.
Yüzlerce küçük, yaşlı hanım hepsi de mezarı boylamadan önce son bir macera için Max Bialystock'a muhtaç.
And thrill them with amazing acts
Ve onları inanılmaz sahnelerle büyülemeye
- Jill the Thrill is scared.
- Titrek Jill korkuyor.
"I." Say "I." The fact that she had no idea what I was saying took a lot of the thrill out of it.
Aslında, ne dediğimi anlamıyor olması, tüm korkumu bitirmişti.
I mean, he fits the profile for the classic teenage thrill-killer in which case, all he wants is credit for every crime.
Gazinoda yaşanan son soygunun görgü tanığı 38 kalibrelik bir silahtan bahsetmişti. Evet.
let me bang your box, oh, baby, I'll give you a thrill... ♪ this is a liberated area.
Burası kurtarılmış bölge.