To talk traducir turco
152,914 traducción paralela
One of us needs to talk to my mother about this, and I know what you're gonna say, all right?
Birilerinin bu konuyu annemle konuşması gerek. Ne diyeceğini çok iyi biliyorum.
Are we going to talk about what happened today?
Bugün olanlar hakkında konuşacak mıyız?
Do you want to talk?
Konuşmak ister misin?
I need to talk to you about this Minnick situation.
Minnick sorunuyla ilgili konuşmamız gerek.
We need to talk.
Konuşmamız gerek.
How nice to be able to talk in metaphors when people like our clients have a literal gun to their head.
Müvekkilimin başına dayatılmış gerçek bir silah varken metaforla konuşmak da iyiymiş.
Well, he'd love to talk to him now if he could. He's just popping out to lunch.
Şimdi olabilirse iyi olur birazdan yemek için çıkacak da.
If he calls you and asks you to talk to anyone, call me first, okay?
Arayıp biriyle konuşmanı isterse bana söyle önce olur mu?
Nothing, you know Jax, he tends to talk kind of wild.
- Yok bir şey. Amcan olanı abartmaya bayılır da.
Well, I don't like to talk that way, but... you can't live the way you've been living for more than a few months.
Böyle konuşmayı istemem ama bu şekilde yaşarsan, birkaç aydan fazla idare edemezsin.
We need to talk to the DOJ.
Adalet bakanlığı ile görüşmeliyiz.
- We have to talk.
- Konuşmalıyız.
Diane wants to talk to you.
Diane seninle konuşmak istiyormuş.
About Paige, I really need to talk with her.
Paige demişken, hakikaten onunla konuşmam lazım.
I have to talk to Paige for a few minutes before you leave.
Yola çıkmadan önce Paige ile bir kaç dakika konuşmam lazım.
Aren't you gonna try to talk him down?
- Onu sakinleştirmeye çalışmayacak mısın?
You and I need to talk.
Konuşmamız lazım.
Just get him to talk with us.
Onu konuştursak yeter.
We're not gonna be able to talk our way out of this.
Konuşarak buradan kurtulamayacağız.
People are afraid to talk.
İnsanlar konuşmaya korkuyor.
I'm trying to talk some sense into him. Really?
Aklını başına getirmeye uğraşıyordum.
You talk to Jackson.
Jackson'la konuştun.
Uh, Dr. Grey wouldn't talk to me about any of it.
Dr. Grey bu konuları benimle konuşmazdı.
Dr. Webber, can I talk to you for a sec?
Dr. Webber, biraz konuşabilir miyiz?
Of course. Dr. Murphy, talk to me about bed 2.
Dr. Murphy, 2. yataktaki hastadan bahset.
I'll talk to them.
Ben gidip konuşurum.
And, no, no, you won't talk to him. I have enough problems being your first lady.
Başkanın eşi olduğum için yeterince sorun yaşıyorum.
I will come and talk to you when we're done.
İşimiz bitince gelip haber vereceğim.
Chris, buddy, talk to your old man here.
Chris, babanla konuşmak istemiyor musun dostum?
Don't talk to me.
- Benimle konuşma.
We go talk to them next.
Gidip onlarla konuşacağız.
I can talk to the family with you.
Ailesiyle beraber konuşabiliriz.
Then why won't you talk to me?
O zaman benimle neden konuşmuyorsun?
I'll talk to the family.
Aileyle ben konuşurum.
We'll talk when you get her to a million.
1 milyona ikna et de ondan sonra konuşalım.
He didn't talk to you about the fund?
- Yatırımlarla ilgili bir şey söylemedi mi?
Well, let me talk to my partners.
Ortaklarımla bir konuşayım.
Will you talk to Boseman?
- Boseman ile konuşur musun?
You talk to him, and then, I'll follow up.
Onunla sen konuş, ben de destek çıkarım.
I'll talk to the client.
Müvekkil ile ben konuşurum.
He kept trying to change the hacking talk from a joke to a reality.
Hackleme muhabbetini şakadan gerçeğe çekmeye çalışıp duruyordu sürekli.
Why won't he talk to you two?
- Sizinle niye konuşmuyormuş?
Well, you can always talk to your new partners, and see if they'll offer you a loan.
Yeni ortaklarından borç almak için her zaman onlarla konuşma imkanın var.
Can you talk to her, Diane?
Onunla sen konuşabilir misin Diane? Lütfen.
Will you talk to him?
Onunla konuşur musun?
I'd talk to your lawyer first.
- İlk önce avukatınla konuşmalısın.
You can talk to the doctor later.
Doktorla sonra konuşabilirsin.
don't talk to Chief.
Şefle konuşma.
Hey, can I talk to our little Susie Q?
Küçük Susie Q ile konuşabilir miyim?
Uh, moving past your decision to steal trophy clothing from Randall's mom, maybe you could just talk to your dad.
Randall'ın annesinden yadigâr kalan kıyafetleri çalmanı geçersek bu konuyu babanla konuşmalısın.
Yeah. I just... I worked at the mall, and it seemed easier to just go talk to some friends.
Evet, önceden AVM'de çalışmıştım gidip birkaç arkadaşla konuşayım dedim.
to talk to you 37
talkies 34
talk 1219
talking 358
talks 18
talkie 126
talked 42
talk to you tomorrow 30
talk to me 2348
talk to you soon 72
talkies 34
talk 1219
talking 358
talks 18
talkie 126
talked 42
talk to you tomorrow 30
talk to me 2348
talk to you soon 72
talk to the hand 19
talk to you later 250
talk to her 263
talk soon 65
talking to yourself 25
talk later 61
talk to my lawyer 20
talk to your father 18
talk me 19
talking about me 21
talk to you later 250
talk to her 263
talk soon 65
talking to yourself 25
talk later 61
talk to my lawyer 20
talk to your father 18
talk me 19
talking about me 21