English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / To tell the truth

To tell the truth traducir turco

5,085 traducción paralela
Well, to tell the truth, guys, I feel really, really guilty about missing Kurt's show in New York.
Gerçeği söylemek gerekirse çocuklar, Kurt'ün New York'taki gösterisini kaçırdığım için inanılmaz suçlu hissediyorum.
To tell the truth, I... I'm probably just looking for connections that aren't there.
Doğruyu söylemek gerekirse, büyük ihitmalle ortada olmayan bağlantılar arıyorum.
Do you swear to tell the truth, the whole truth, - and nothing but the truth...
Tanrı'nın huzurunda yalnızca gerçeği söyleyeceğinize...
Do you solemnly swear to tell the truth, the whole truth, and nothing but the truth?
Yalnızca ve yalnızca doğruları söyleyeceğinize yemin ediyor musunuz?
Do you swear to tell the truth, the whole truth... and nothing but the truth, so help you God?
Tanri'nin huzurunda gerçegi, yalnizca gerçegi söyleyeceginize yemin eder misiniz?
I want to tell the truth to Isabelle.
Isabelle'e gerçeği söylemek istiyorum.
I had to make her tell the truth.
Ona doğruyu söyletmeliydim.
She went off with Charlie, and I had to make her tell the truth.
Bize ihanet etti. Charlie ile birlikte gitti, ve ona doğruyu söyletmek zorunda kaldım.
To tell you the truth I really want the job back.
Gerçeği söylemek gerekirse işimi geri istiyorum.
To tell you the truth, you're not a "dae in" ( large person ). Don't you think a person needs to be at least 168 cm to be a "dae in" ( large person )?
- Teknik olarak hayır. 168 cm'nin üzerinde olman lazım.
I'm going to tell the kids the truth.
Çocuklara gerçek neyse onu söyleyeceğim.
And to tell you the truth, I'm doing it all for my best friend.
Doğrusunu söylemem gerekirse her şeyi en iyi dostum için yapıyorum.
To tell you the truth, I'm more like Mary Magdalene.
Doğruyu söylemek gerekirse daha çok Mary Magdalene'e benziyorum.
Tell me the truth, please. I just want to know more about Dad.
Babam hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorum.
You want me to tell her the truth, about you, your dad, our entire species?
Ona gerçeği mi anlatmamı istiyorsun, sen, baban ve türümüz hakkında?
I, you know... You know, to tell you the truth, uh, I was afraid to ask.
Ben, bilirsin doğruyu söylemem gerekirse sormaya korkuyordum.
To tell you the truth, I love almonds so much that they're always by my side.
Aslında badem yiyerek yaşıyorum denebilir.
If you tell them the truth, then I'm going to lose my trust fund allowance.
Gerçeği söylersen o zaman da güven fonumu kaybedeceğim.
I always wanted to tell you the truth, but the time was never right.
Her zaman sana gerçeği söylemek istedim, ama zamanlama doğru değildi.
Okay, it-it's time for me to tell you the truth.
Tamam, sana gerçeği söylemenin zamanı geldi.
So, you need to take charge and get your mother to tell you the truth.
Yani annenin sana gerçeği söylemesini sağlaman gerekiyor.
- If you don't tell the truth... I'm not going to see you anymore.
- Doğruyu söylemezsen artık seninle görüşmeyeceğim anne.
Do you know how hard it is for me to tell you the truth?
Gerçeği anlatmamın ne kadar zor olduğunu biliyor musun sen?
I thought my job was to tell the public the truth.
Mesleğimin, halka gerçeği anlatmak olduğunu düşünüyordum.
No, but to tell you the truth, I wasn't looking.
Hayır. Doğrusunu söylemek gerekirse bakmıyordum.
I honestly meant to tell you the truth but you were so distraught and then... then the lie just got bigger and bigger...
Sana gerçeği söylemeyi çok istedim, ama çok üzgündün ve yalanlar büyüyerek devam etti.
For a long time I have lied. But I want to tell you the truth.
Uzun zamandır sana yalan söylüyordum ama şimdi doğruyu söylemek istiyorum.
Do you want me to split the atom, succumb to velocity, and tell you the truth?
Atomu parçalamami, hizimi alamayip dogruyu söylememi mi istiyorsun?
To tell you the truth, I'm getting a little sick of it.
Doğruyu söylemek gerekirse, bundan bıktım artık.
If you'd pulled that off, I'm the last person you'd tell the truth to!
Eğer bunu başardıysan, gerçeği söyleyeceğin en son kişi benim!
I don't know, it's hard to tell, but the limey may be telling the truth.
Bilmiyorum, söylemesi zor ama, içerdeki adam doğru söylüyor olabilir.
No, to tell you the truth, I have no idea.
Doğruyu söylemek gerekirse hiçbir fikrim yok.
To tell you the truth, Janet, I'm more annoyed at myself than I am at you.
Janet, doğruyu söylemek gerekirse sana kızdığımdan daha çok kendime kızıyorum.
I could go home to my parents... But I'd have to tell them the truth.
Ailemin yanına dönebilirim... ama o zaman gerçeği anlatmam gerekir.
I tried to tell you the truth, but you were too young to understand.
Sana gerçeği anlatmaya çalıştım ama anlamak için çok gençtin.
We are friends, and that's swell But the truth is that I have a secret to tell
♪ Arkadaşız, iyi hoşuz ♪ Ama işin aslı şu ki, benim bir sırrım var
And if you're not prepared to go to the police and tell the truth then I will!
Polise gidip doğruyu söylemeye hazır değilsen, ben söylerim!
We haven't been doing a whole heck of a lot, to tell you the truth, Peggy.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bir sürü şeyi yapmıyoruz Peggy.
I'm starting to lose patience, so tell me the truth.
Artık tahammül edemiyorum. O yüzden bana gerçeği anlat.
I need to tell her the truth.
Ona gerçeği söylemeliydim.
Truth to tell, my eyes aren't so good these days so when I do look in the looking-glass I be glad I cannot see so well.
Açıkçası, gözlerim bu aralar iyi görmüyor. Aynaya baktığım zaman iyi göremediğime seviniyorum.
I wanted to tell you the truth, but my mom would have grounded me until the end of time.
Doğruyu söylemek istedim ama annem işi bırakana kadar evden çıkmama izin vermezdi.
TO TELL YOU THE TRUTH, I FEEL LIKE WE'VE GOTTEN THE RUNAROUND.
Gerçeği konuşmam gerekirse, bizi başlarından savdıklarını düşünüyorum.
I guess I was embarrassed to tell you the truth.
Sanırım sana gerçeği söylemekten utandım.
I had to tell them the truth, right?
Ona ben anlattım.
I'll swear to tell the whole truth and nothing but the goddamn truth.
Doğruyu sadece doğruyu söyleyeceğime yemin ederim.
I've no reason to tell you anything other than the truth.
Sana doğruyu söylememek için hiçbir sebebim yok.
Haven't been able to think of anything else, tell you the truth.
Doğrusunu söyleyeyim, başka bir şey düşünemez oldum.
To tell you the truth, I haven't been fucked like that since before the girls.
Doğrusu, kızlardan beridir hiç böyle sikilmemiştim.
I want you to tell me the truth about Joffrey.
Game of Thrones'un Önceki Bölümlerinde... Joffrey hakkında doğruyu söylemeni istiyorum.
And to tell you the truth I'm not even sure I want to go to college anymore.
Dürüst olmak gerekirse artık üniversiteye gitmek istemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]