The truth about what traducir turco
544 traducción paralela
And if I tell him the truth about what happened last night...
Ve ona gerçeği anlatacak olursam...
The truth about what I did while you...
Sen Berlindeyken benim ne yaptığım gerçeği...
- The truth about what?
- Ne gerçeği?
- The truth about what?
- Ne hakkındaki gerçeği?
Look, I made a promise I'd find out the truth about what happened.
Bak, sana gerçekte ne olduğunu çözeceğime dair söz veriyorum.
Tell the truth about what?
- Ne hakkında?
Elliot was just here and he told me the truth about what happened.
Elliot biraz önce buradaydı ve bana gerçeği söyledi.
I think you ought to know the truth about what happened here.
Bence burada ne olduğunu ilmen gerek.
- The truth, maybe. - The truth about what?
- Acaba gerçeklerden olabilir mi?
You deserve everything I can give you, and I've never given you the truth about what happened the night we met.
Sana verebileceğim her şeyi hak ediyorsun ve sana tanıştığımız gece ne olduğu konusundaki gerçeği vermedim.
- Just the truth about what you saw.
- Sadece gördüklerin hakkındaki gerçekler.
I'm not even going to grade this until you tell me the truth about what happened out there.
Dışarıda ne olduğuyla ilgili gerçeği bana söyleyene kadar geçer not vermeyeceğim.
Would Timothy be more inclined to tell Data the truth about what happened?
Timothy Data'ya gerçeği söylemeye istekli olacak mı?
Tell me the truth. What exactly don't you like about me?
Öyleyse neyimden hoşlanmadın?
What is exactly the truth about your death that makes you endure so much suffering?
Nasıl bir ölüm yaşadın ki böyle acı çekiyorsun?
But what Miss Stanley told the police about my poor boy there ain't a word of truth, so help me.
Ama Bayan Stanley'in zavallı oğlum hakkında polise anlattıkları doğru sözler değildi, o yüzden bana yardım edin.
"What I said about the Kellerson was truth"
" İkinizi de seviyorum ancak kaçmam gerek. Hoşça kalın.
What I said about Kellersons was the truth
" Not :
What was the truth about his death... and on what field of honor had he died?
ÖIümünün arkasındaki gerçek neydi? Ve öldüğü cephede neler olup bitmişti?
Look, what you said about us not being good it was the truth.
İkimiz arasındakilerin hoş olmadığı hakkında söylediklerin. Gerçeklerdi.
You don't like the Bolshevik truth, but what do you know about it?
Hoşlanmadığın o Bolşevik hakları hakkında ne biliyorsun ki?
Unless I can convince you that what I'm about to tell you is the absolute truth then in one hour from now I shall be dead.
Az sonra anlatacaklarımın... mutlak hakikat olduğuna sizi inandıramazsam... bir saat sonra ölmüş olacağım.
The truth of what I am, so you don't go on thinking about me.
Benimle ilgili gerçeği, böylece beni düşünmezsin artık.
Naturally, in what you are about to see... any similarity with the truth or with real life will be purely coincidental.
Aslında gördüğün şeyler gerçek ve gerçek yaşam arasındaki benzerlik tamamen rastlantısal olabilir.
What Sir said about the truth, it ´ s kind of scary, isn ´ t it?
Öğretmenin gerçek hakkında söylediği korkutucu, değil mi?
You heard what the doctor said about sodium pentothal, he has to be telling the truth.
Doktorun sodyum pentotal hakkında söylediklerini duydun doğruyu söylüyor olmalı.
You must believe that what I'm about to tell you is the truth.
- Gerçeğe inanmalısın.
That's what I like about it, tell you the truth.
Doğrusu, hoşuma giden yanı da bu.
And I said, "You're kidding. What the hell should I know about the truth?"
Ben de dedim ki : "Dalga geçiyorsun ben gerçekler hakkında ne bilebilirim ki!"
What makes you think he's not telling the truth about the rest?
Sana, adamın hikayenin diğer kısmında yalan söylediğini düşündüren şey ne?
Worse still, and a bit more likely, what if it told the truth about everything to everyone?
Ya her şey hakkında herkese gerçeği söylerse?
The truth is, none of us had the faintest idea what war was all about.
İşin doğrusu, savaşın ne olduğu hakkında hiçbirimizin en ufak bir fikri yoktu.
What am I supposed to do, tell the truth about the unit?
Ne yapmamı bekliyorsun? Tüm bildiklerimi söylememi mi?
- Louise, look. I don't expect you to tell me everything you do. What about if you tell me something, just tell me the truth?
Bana yaptığın her şeyi anlatmanı beklemiyorum ama bir şey anlatacaksan bari doğru söyle.
I know I make a lot of jokes about Vera, but... the truth is if that woman ever packed her bags and left me, I don't know what I'd do... first.
Vera ile ilgili bir sürü şaka yaparım ama doğrusu çantasını toplayıp beni terk etse ne yaparım bilmiyorum, kutlamak için.
Children are truthful, that's what I love about them, they say the truth. " That's a lie!
"Çocuklar hep doğruyu söylerler." Bu koca bir yalan.
We talked about the war and she kept saying... " What's the truth?
Savaş hakkında konuştuk ve o boyuna " Bana gerçeği anlat.
What I have just told you about my brother is the exact and literal truth.
Kardeşimin gözlem yeteneği hakkında söylediklerim tamamiyle doğrudur.
My friend, tell me the truth, what do you think about...
Dotum, bana doğruyu söyle, ne düşünüyorsun...
What the hell do you know about truth?
Sen gerçek hakkında ne bilirsin ki?
What about the truth?
Gerçek ne olacak?
What I know now is that I will never be rid of it, and I'll spend the rest of my life dealing with it, facing the truth about myself, and trying to make it better.
- Şimdi kendimi özgür hissediyorum. - Herşeyi düzeltmeye çalışacağım. Ama bunu yanlız yapamam.
What about the truth?
Gerçeklere ne olacak?
The truth is, they can probably pay me about 20 times what you can afford.
Sizin verebileceğinizin 20 katını veriyorlar.
But... I don't see what is wrong about writing the truth.
Doğruyu söylemenin... neresi yanlış?
A lot of what she was to say about politicians and diplomats... is pretty close to the truth.
Politikacılar ve diplomatlar hakkında söylediği birçok şey gerçeğe oldukça yakın.
When you tell the truth, you never have to remember what you lied about.
Doğruyu söylediğin zaman, asla hangi konu hakkında yalan söylediğini hatırlamak zorunda değilsin.
I'm here to give you the absolute truth about what we've found.
Size burada bulduğumuz gerçeği açıklamak için bulunuyorum.
In the morning, she used to ask me what I'd dreamt about, I used to think it was to see if I was telling the truth.
Sabahları ne rüya gördüğümü sorardı ben de doğru söylediğimi kontrol ediyor diye düşünürdüm.
I want to know the truth! About what?
- Gerçeği bilmek istiyorum.
What do you know about the truth?
Gerçeği kim bilebilir ki?
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth is that 24
the truth of the matter is 23
the truth was 16
about what 2516
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth is that 24
the truth of the matter is 23
the truth was 16
about what 2516
about what happened 50
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the three musketeers 30
the truck 50
the twins 60
the train 84
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the three musketeers 30
the truck 50
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the third 84
the tv 53
the trees 59
the time is 69
the thing is 2099
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the third 84
the tv 53
the trees 59
the time is 69
the thing is 2099