Tortured traducir turco
2,872 traducción paralela
Well, just how tortured do you want to look?
Nasıl bir işkence görüntüsü istiyorsun?
If you want to look like you've been tortured... but aren't willing to hook yourself up to a car battery... a curling iron can create similar burns... without the risk of stopping your heart.
İşkence görmüş gibi görünmek istiyorsanız ama aküye bağlanmak da istemiyorsanız, bir saç maşası, kalbinizin durma riski olmadan aynı yanıkları yapabilir.
I was being tortured!
Bana işkence ediyordu.
Ellen tortured the second victim.
Ellen, ikinci kurbana işkence yapmıştı.
Those blues are Feride's eyes and the reds Celal's tortured tears.
Bu maviler Feride'nin gozleri Kırmızılar Celal'in kanlı gozyasları
you feel tortured, dear?
İşkence mi ediyor sana?
Because the people that were there tortured me.
- Çünkü oradaki insanlar bana işkence yaptı.
He held her and tortured her first.
Onu hapsetmiş ve işkence etmiş.
This unsub tortured his victims by submerging them in water for days before killing them.
Kurbanlarına su altına gömerek günlerce işkence etti sonra öldürdü.
He knew he'd be tortured.
İşkence göreceğini biliyordu.
I tortured it out of you,
Bunu yapman için sana işkence ettim,
The M.E. said Scott Yamada wasn't sexually assaulted or tortured.
Adli tabip Scott'ın cinsel tacize de işkenceye de uğramadığını söyledi.
By "inspired" he means "tortured him"
"İlham" dediği, "işkence etmek" anlamında
To be tortured.
İşkence görmesi için.
Remember saving me from being tortured and killed by corporate hit men?
Hani beni kiralık katillerin bana işkence etmesinden ve öldürmesinden kurtarmıştın ya?
Tortured in extreme coldness day and night.
Buz kesmiş günler ve geceler içinde işkence gördü.
Ben, that one tortured me - - and others.
Ben, o bana işkence etti.
A man tortured and killed his wife there.
Adamın biri karısına işkence edip öldürmüş.
You came to me a tortured woman, ravaged by alcohol and guilt, but you had a compass.
Bana eziyet görmüş bir kadın olarak alkol ve suçlulukla tahrip olmuş bir halde geldin ama bir pusulan vardı.
She'd go on about these babies who were gassed and tortured, and I'd ask her, "What about your own baby, Charlotte?"
Sürekli gazla öldürülen, işkence edilen bebeklerden bahsediyordu, ben de ona sordum "Kendi bebeğin ne olacak, Charlotte?"
He kidnapped and tortured you both.
İkinizi kaçırıp size işkence etti.
The skinwalker tortured'em for info.
Deri giyen bilgi almak için onlara işkence etti.
She tortured him with her touch for three days.
Üç gün boyunca ona dokunarak işkence etmişti.
He gives me 10 % off because he tortured me.
Bana işkence ettiği için % 10 indirim uyguluyor.
Uh, sir, the suspect appears to have been tortured, and he's dead.
Efendim, şüpheli işkence görmüş ve ölmüş.
It appears that Mr. Zayne was tortured before he gave his confession admitting to his guilt and confirming the location of Donna Reynolds.
Bay Zayne'in, suçunu itiraf etmeden ve Donna Reynolds'ın yerini bildirmeden önce işkenceye uğradığı tespit edildi.
He tortured my aunt everyday
Her gün teyzemi dövüyordu.
I'm sorry, but these are just ordinary foods with the names bent into tortured puns.
Özür dilerim ama menüdeki her şey zorlama kelime oyunlarına maruz kalmış bilindik yemekler.
I was being tortured.
İşkence gördüm.
They say the tortured souls of the monsters hunted here... come back to wander the forest at night.
Burada avlanılan yaratıkların öfkeli ruhları her gece ortaya çıkıyormuş.
Never seen anyone more tortured over good news.
Daha önce, iyi haberin üstüne işkence görmüş gibi duran birini görmemiştim.
He didn't so much talk as he tortured.
İşkence yaptığı kadar konuşmuyordu.
Tortured him, maybe.
İşkence etmiş olabilirler.
Well, Brooks was tortured to death.
Brooks işkence görerek öldürüldü.
I know how badly he was tortured.
Ne kadar işkence gördüğünü biliyorum.
Her misfortune and tortured feelings is the origin of Antakap ( unfortunate ) we use in language today.
Talihsizliği ve acı dolu yüreği bugün kullandığımız "Antakap / Talihsiz" kelimesinin orijinalini oluşturuyor.
He's the one who tied me up and had me tortured all because he was looking for you.
Beni bağlayıp işkence yaptıran adam buydu işte. Hepsi de seni aradığı için.
I saw it when my man tortured you. You wouldn't give up your friend.
Adamlarımın sana işkence etmesine rağmen arkadaşını satmadığında fark etmiştim bunu.
He tortured me.
- Bana işkence etti be.
- Quite a bit of judgment coming from a woman who had her son kidnapped and tortured.
Oğlunun kaçırılmasını sağlayıp işkence ettiren kadından ne kadar ilginç bir yargı.
He tortured him, got everything on his business, and then stabbed him in the neck.
Ona işkence etti, tüm işini aldı ve onu boynundan bıçakladı.
October of last year, a farmer found two of his boars tortured and eviscerated.
Geçen sene Ekim'de bir çiftçi iki yaban domuzunu işkence edilmiş ve bağırsakları deşilmiş olarak bulmuş.
"It was crowded, the heat was stifling," "and I was tortured with worry for my baby."
Kalabalıktı, sıcaklık boğuyordu ve bebeğim için duyduğum endişe ile bana işkence ediliyordu.
The male residents just tortured me.
Erkek hocalar bana sürekli işkence ettiler.
To be tortured?
İşkence görmenin mi?
Target appears to have been tortured.
Görünüşe göre hedefe işkence edilmiş.
Tortured him to find out if he had a bomb, and if he did, where it was.
Bombası var mı yok mu diye ona işkence etmişler. Ve eğer olsaydı, nerede olduğunu söylemesi için.
He was tortured?
İşkence mi görmüş?
All nine sleeper agents in the other seven cities were also tortured and killed.
Diğer 7 şehirdeki 9 aktif olmayan ajan da işkence görmüş ve öldürülmüş.
As you know, we found them all tortured and killed, four of whom we believe were never in possession of nuclear weapons.
Sizin de bildiğiniz gibi hepsini işkence edilmiş olarak bulduk. 4 tanesinin hiçbir zaman nükleer silahlara sahip bile olmadığına inanıyoruz.
Silver, are you finally giving up your tortured art girl look?
Silver, sonunda sanatçı kız görünüşünden kurtuluyor muyuz?