Touch him traducir turco
2,478 traducción paralela
Maybe if you could touch him.
Acaba ona dokunsanız?
Makes me feel like I have to touch him.
- Ona dokunmam gerekir gibi geliyor.
I don't want to touch him at all, so why don't we just put him in the trash?
Hiç ona dokunmak istemiyorum, o yüzden çöpe atsak ya?
No, no, no, don't touch him.
Hayır, hayır. Dokunma ona.
Don't touch him.
Dokunma sakın.
You cannot touch him.
O tarafsız, tamam mı?
They won't touch him.
Ona dokunmazlar.
Please, folks, I... I didn't do anything, okay? I didn't even touch him.
Lütfen, ben bir şey yapmadın, tamam mı?
You touch him, you die!
Ona dokunursanız, ölürsünüz!
Well, you guys can't touch him.
Siz ona bir şey yapamazdınız.
He could live a life of luxury, and if he's made that choice, we can't touch him.
Lüks bir hayat sürebilir ve eğer bunu tercih ederse ona dokunamayız.
And no law enforcement or intelligence agency can touch him.
Hiçbir icra makamı veya gizli servis ona dokunamıyor.
If we touch him, it's all over.
Ona dokunursak, her şey biter.
I didn't touch him.
Ona dokunmadım.
It gives you an excuse to touch him. Aw!
Ona dokunmak için bahanen var.
Don't touch him!
Ona dokunma!
- No, ma'am, don't touch him.
- Dokunmayın bayan!
Now, there's no ties to Whitman, and that's why the cops can't touch him.
Whitman'la bir bağı yok bu yüzden, polisler ona dokunamıyor.
Do not touch him.
Ona dokunmayın.
But as long as he has his little black boxes everywhere, they can't touch him.
Ama dünyanın her yerindeki o küçük siyah kutular olduğu sürece ona dokunamazlar.
You couldn't touch him in your own country.
Kendi ülkenizde adamın kılına dokunamadınız.
How can you touch him in his?
Onun ülkesinde nasıl yapacaksınız?
Touch him again and you'll have to fight me.
Ona bir daha dokunursan karşında beni bulursun.
Oh, sometimes they'll go to a club Where a guy dances for them, and they can touch him.
Bazen de erkeklerin onlara özel dans ettiği kulüplere giderler.
Not even if you haven't slept in three weeks, And you promised your commanding officer You wouldn't touch him.
Hatta, üç haftadır uyumamış olsan ve ona dokunmayacağına dair birlik komutanına söz vermiş olsan bile.
Don't touch him, Kono.
Dokunma ona, Kono.
I'm afraid to touch him.
Ona dokunmaya korkuyorum.
He gets a taste of the American waters and he thinks nothing can touch him? !
Amerika suyundan tattı diye kendini ne sanıyor?
How dare you touch him? !
Ona dokunmaya nasıl cüret edersin!
I don't know who you are but... If you touch him one more time...
Kim olduğunu bilmiyorum ama eğer oğluma elini sürmeye kalkarsan...
If you touch him, you will have the fight of your life.
Kılına dokunursan seni buna pişman ederim.
Don't touch him.
Ona dokunma.
I wonder if you could please have him be in touch or let me know how I might reach him.
Ona ulaşabilir misin ya da benim onunla nasıl iletişime geçebileceğimi bana haber verir misin merak ettim.
I didn't want him to touch me.
Bana dokunmasını istemiyordum.
You're gonna touch him.
Dokunacaksınız.
Have you been in touch with him since?
O zamandan bu yana onunla bağlantı kurdun mu?
Don't let him touch you.
Sana dokunmasına izin verme.
Why did you let him touch all those things?
Bütün o şeylere dokunmasına neden izin verdin ki?
You cannot let him touch anything.
Hiçbir şeye dokunmasına izin veremezsin.
The king must have enough wealth and treasure to keep him 100 percent out of touch to the needs of his common subjects.
Kralların çok büyük ve başkalarının dokunamayacağı hazineleri olmalıdır.
I figured if the toxin is passed by touch, let him touch some steel.
Toksin dokunmayla geçiyorsa biraz çeliğe dokunsun diye düşündüm.
James wouldn't even touch me in his car thimmorning. I even offered to let him put his you know what in my you know where.
James bana bu sabah arabada dokunmadı bile hatta ona şeyini şeyime almayı teklif ettim.
Now, if you have any contact with him, please get in touch with us immediately.
Onunla herhangi bir münasebetiniz olursa lütfen bizimle iletişime geçiniz.
I won't let him touch me.
Bana dokunmasına izin vermedim.
I've forbidden him to touch strong drink.
Güçlü içkilere yaklaşmasını yasakladım.
- and let him kind of keep in touch.
- ve onun iletişim halinde olmasına çalışıyorum.
So, keep in touch and get to know him
Bu yüzden onu iyi tanı ve aranızı iyi tut.
I can't get in touch with him.
Ona ulaşamıyorum!
Do you still keep in touch with him though?
Onunla hâlâ görüşüyor musunuz?
Do Sang hasn't been able to get in touch with him either.
Do Sang da ulaşamıyor ona...
Tell me I Blackie and his men on him to release him a lesson... so he does not touch my stuff.
Bana Blackie'ye ona bir daha sana dokunmaması.. için bir ders vermesini istememi söyle.
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
touche 95
touch 409
touched 29
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
touche 95
touch 409
touched 29
touching 81
touchdown 220
touch me 152
touch wood 21
touch and go 16
touchy 75
touch it 142
touching you 17
touch me again 24
touch gloves 19
touchdown 220
touch me 152
touch wood 21
touch and go 16
touchy 75
touch it 142
touching you 17
touch me again 24
touch gloves 19