Touching me traducir turco
730 traducción paralela
You. Just because you keep touching me, and asking me to sleep with you... you think... that I'll fall for you?
Bana dokunarak, sarılarak yaygara çıkartarak sana aşık olacağımı mı sanıyorsun?
You said that you can't see them when you're touching me, right?
Bana dokununca hayaletleri görmüyorsun.
Even if you're about to trip and fall, try to avoid touching me.
Bayılıp düşecek olsan dahi bana dokunma.
I felt eyes touching me like fingers.
Gözlerin parmak misali bana dokunduğunu hissettim.
- Stop touching me.
- Bana dokunma.
- It's like him touching me.
- Sanki bana dokunuyormuş gibi.
Maybe I ought to find out first if luck is touching me.
Belki daha önce biraz küçük oynasam daha iyi ederim.
I don't appreciate people touching me.
İnsanların bana dokunmasından hazzetmem.
And now you're touching me?
Ne yani şimdi de dövecek misin?
Without touching me, of course.
Elbette bana dokunmadan.
I woke to Richard touching me.
Uyandığımda Richard bana dokunuyordu.
You like touching me.
Bana dokunmayı seviyorsun.
If you felt the same way as I do about your other women, You'd hate him touching me.
Diğer kadınların için hissettiğim gibi hissetseydin sen de bana dokunmasından nefret ederdin.
- This bloody bastard's touching me up.
- Şu piç bana dokunmaya çalıştı? - Ne oldu?
- Somebody's touching me!
- Birisi bana dokunuyor!
I can't stand anyone touching me.
Bana kimsenin dokunmasına dayanamıyorum.
Always touching me.
Bana dokunma!
Touching me... exciting me... into this hell!
Dokun bana, yak beni. Zaten cehennemdeyim!
Stop touching me, you horny slag.
Bana dokunmayı kes, azgın orospu.
You have to save the baby, You gotta be through with touching me.
Bebeği kurtarmak zorundasın. Bana dokunursan ona da bulaşır.
- Hey, you're touching me! - Lower... perfect!
Daha aşağı... mükemmel!
When you were touching me You released my sinus
Düğüm noktalarımı da... çözeceğin aklına gelir miydi?
Sometimes, as I'm falling asleep I can feel him breathing on my face and touching me with his hand.
Bazen, uykuya daldığımda yüzümde soluğunu hissedebiliyorum... ve de elleriyle bana dokunuşunu.
I can't recall my parents ever touching me, either to caress me or to punish me.
Anne ve babamın bana dokunduklarını hatırlamıyorum bile, ne şefkatli ne de ceza için.
He is always touching me.
- Bana dokunup duruyor çünkü.
Somebody is touching me.
Biri bana dokunuyor.
But he can't bear to pass me in the hallway for fear of touching me.
Fakat koridorda ayı benim yanımdan geçerken bana dokunacak diye korkmaz.
I can't stand you touching me...
Bana dokunmanı artık istemiyorum!
Also, I don't like nobody touching me.
Ayrıca kimsenin bana dokunmasını da istemiyorum.
So you run over and you say, "What's going on?" "Well, she's touching me." So you figure you can solve it.
"Bana dokunup duruyor." Ona daha fazla dokunmamasını söylersin.
It felt like hands touching me!
Sanki elleri beni sarmalıyordu.
Touching this vision here, it is an honest ghost, that let me tell you.
Gördüğümüz hayalete gelince, ecinni falan değil, o kadarını söyleyeyim size.
I considered it both seemly and touching that my dear wife should visit me as she did this morning, to make her farewells.
Beni, tıpkı bu sabah yaptığı gibi, vedasını sunmak üzere karımın ziyaret etmesi daha uygun ve dokunaklı olurdu.
Touching, your faith in me, Matt.
Bana olan güvenin gözlerimi yaşarttı Matt.
Your concern for my men and me, Mr Blaise, is very touching.
Adamlarım ve benim için endişelenmen göz yaşartıcı Bay Blaise.
Matter of fact, it's the most touching thing that has happened to me in a long time.
İşin aslı, uzun süredir başıma gelen en üzücü şey.
It's amazing to me still, we can tell what a thing is made out of at an enormous distance away, without ever touching it.
Bir şeyin neden yapıldığını, bir kere bile dokunmadan devasa bir uzaklıktan tespit etmek benim için hala heyecan vericidir.
And he forbade me from touching it.
Ve ona dokunmamı yasakladı.
Well the point is simply... I find it touching that you sent me a bouquet of flowers.
Varmak istediğim nokta açıkça şu ki... bana bir buket çiçek göndermeni çok dokunaklı buldum.
T'Pring. Parted from me and never parted. Never and always touching and touched.
T'Pring, benden ayrıldın ve asla ayrılmadın hiç dokunulmadın ve hep dokunulacaksın.
Spock. Parted from me and never parted. Never and always touching and touched.
Spock, benden ayrıldın ve asla ayrılmadın hiç dokunulmadın ve hep dokunulacaksın.
They can only kill me once for touching her.
Ona dokunduğum için ancak bir kez öldürebilirler beni.
So he said to me, he said, "Lieutenant Columbo, you must be touching a sore spot, so you just keep right on trying"
Bu nedenle bana dedi ki, "Komiser Kolumbo, " acı veren bir noktaya temas ediyor olmalısın, bu nedenle soruşturmaya devam et. "
She clung to me and I felt her lips touching my cheek.
Bana sıkıca sarıldı ve yanağıma değen dudaklarını hissettim.
I thought about the pleasure of touching it, and it bothered me.
Hoşuma gider diye düşünmüştüm ama rahatsız etti beni.
I don't know how you can stand an old git like him touching you after me.
Benden sonra onun gibi yaşlı bir adamın sana dokunmasına nasıl izin verirsin?
There's nothing touching me, Jubal.
Hiçbir şey yapmadım Jubal.
Well, your concern for my well-being is touching but puzzles me.
Beni düşünmen çok dokunaklı, ama beni şaşırtıyor.
It was very touching to see the way you listened to me.
Beni dinleme biçiminiz çok dokunaklıydı.
Well, all that dirty touching in his hands and coming all over me...
O iğrenç düzüşmeden ve her yanımı okşamasından hoşlandım...
Touching a woman who wants me and needs me.
Beni seven ve bana ihtiyacı olan bir kadına dokunmak.