English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ U ] / Under any circumstances

Under any circumstances traducir turco

423 traducción paralela
You can each of you make one phone call home but you must not, under any circumstances, tell them where you are and what is happening.
Her biriniz evden bir kişiyi arayabilirsiniz ancak hiçbir koşul altında, nerede olduğunuzu ve neler olduğunu söylemeyeceksiniz.
From here on in, you are forbidden to contact Dr. Gilmore and his Zero-Zero cyborgs under any circumstances.
Şu andan itibaren, her koşulda Doktor Gilmore ve onun Sıfır-Sıfır cyborglarıyla iletişime geçmeniz yasak.
But under any circumstances we shall have to wait until these people have gone.
Ancak ne olursa olsun öncelikle bu insanların gitmesini beklemeliyiz.
But he is not to go to the Royal Suite under any circumstances.
Ama hiçbir koşulda Kraliyet Süiti'ne gidemez.
Mr. Monty can take care of himself under any circumstances.
Bay Monty her koşulda başının çaresine bakabilir.
No one is to enter the palace under any circumstances, understand?
Ne şartla olursa olsun gazeteciler buraya girmeyecek, anladın mı?
Under any circumstances.
Her şekilde.
I'm not to be disturbed under any circumstances.
Hiçbir koşulda rahatsız edilmek istemiyorum.
Don't try to get in touch with me under any circumstances.
Hiçbir koşulda benimle temasa geçmeye çalışma.
You must not open your eyes under any circumstances!
Ne olursa olsun gözünü açmamalısın!
However, sir... Teachers should never, under any circumstances, kick a student out of school.
Ancak, efendim öğretmenler asla hiç bir koşul altında bir öğrenciyi okuldan atmamalı.
AND DON'T SPEAK TO A POLICE CONSTABLE AGAIN, UNDER ANY CIRCUMSTANCES.
Ve her ne olursa olsun bir daha asla hiç bir polis memuruyla konuşmayın.
But do not leave under any circumstances without putting it on.
Ancak hangi şart altında olursa olsun sakın göz bağını bağlamadan buradan çıkma.
You see, a Muslim woman never takes off her veil in public under any circumstances. I see.
Müslüman bir kadın hiç bir koşulda, toplum içinde peçesini açmaz.
He'll see you but not at the hotel under any circumstances.
Seninle görüşecek, ama otelde olmazmış.
And under any circumstances, even respectability.
Ayrıca her koşulda, hatta saygın durumlarda bile.
You understand why you must not under any circumstances, go near that door.
neden açmaman gerektiğini anladın mı? hiçbir koşulda o kapıya yaklaşmamalısın.
Under any circumstances at all, you must obey your orders.
Her koşul altında emirlere uyman gerek.
You're not to call a doctor under any circumstances.
Hiç bir şart altında doktoru aramayacaksın.
You will not under any circumstances go off with that... that woman. Yes, Father. To Denver or anyplace else.
Hiç bir suretle, o kadınla birlikte hiç bir yere gitmeyeceksin.
Always use the right knife and fork and if you don't know which one to use watch me and never under any circumstances talk about your psychologist and his emotional contradictions. Understand?
Her zaman sağ bıçağı ve çatalı kullan ve eğer hangisini kullanacağını bilmiyorsan bana bak ve kati surette psikolog ve onun duygusal çelişkilerinden söz etme.
You are not to allow him to get up, under any circumstances.
Hiçbir koşul altında onu kaldırma iznin yok.
We have to maintain order under any circumstances.
Biz hangi koşulda olursa olsun düzeni korumak zorundayız.
There is a generation gap under any circumstances, but I think war, as in so many other aspects of life, tends to emphasise those sort of considerations, and very much so in creating and nourishing a generation gap.
Her şart altında bir kuşak farkı oluşuyor. Ancak bana göre savaş, hayatın birçok alanında olduğu gibi bu şartları vurgulama eğilimindedir. Ve kuşaklar arası farkı oluşturmada ve büyütmede oldukça etkendir.
Under any circumstances.
Hiçbir şekilde.
It's central that it doesn't happen under any circumstances in the United States.
Bilhassa Birleşik Devletler'de olduğu süre içinde olması kesinlikle doğru değil.
I don't want a Jewish son under any circumstances.
Hiçbir şekilde Yahudi bir çocuk istemiyorum.
And never, ever, under any circumstances, should you disperse...
Asla ve asla, hiçbir durumda... Kafanı topla- -
No, don't go home under any circumstances.
Hayır. Kesinlikle eve gitme.
But to a man like you, someone who believes he could never under any circumstances, find another man attractive the margin between "practically" and "for sure" must be as wide as the Grand Canyon.
Ama sizin gibi, ne olursa olsun başka bir erkeği... asla çekici bulmayacağını düşünen biri için... "öyle sayılır" demekle, "kesinlikle" demek arasındaki fark... dağlar kadar olmalı.
I said that I don't want to be disturbed under any circumstances!
Hiçbir koşulda rahatsız edilmek istemiyorum, dedim!
No one is allowed near the plane under any circumstances.
Hiç kimse, hiçbir şekilde uçağa yaklaşamaz.
I will not, under any circumstances for any reason whatsoever answer the phone... probably... again.
Ne şartla olursa olsun,.. ... herhangi bir sebepten dolayı telefona tekrar cevap vermeyeceğim... Muhtemelen.
Mr. Uef, I will not do this under any circumstances.
Bay Uef, bu kuralları ve durumu kabul etmek istemiyorum.
now remember, willie, you are not... i repeat, not to let me out of here... under any circumstances.
Ve Kate'le seni izliyorum. Bu yaptığın hiç hoş değil. Şey, hey, sende beni izliyorsun.
I didn't look forward to seeing him with any pleasure, under the circumstances.
Bu durumda onu görmeyi çok da arzulamıyordum.
Perhaps more than you could do under any other circumstances.
Belki başka şartlarda yapabileceğin her şeyden fazla.
I couldn't let him go under any other circumstances.
Başka hiçbir surette gitmesine izin vermezdim.
Any kind of a creature will fight under certain circumstances, a saint, a worm or...
Hangi yaratık olursa olsun, belli koşullarda dövüşecektir. Aziz de olsa, bir solucan vb. de olsa.
Get on the phone and tell Johnson that under no circumstances is he to give any...
Telefonu al ve Johnson'a de ki, hiç bir durumda herhangi bir şey verme...
Well, if it makes you feel any better, I'd probably have said the same, under the circumstances.
Daha iyi hissetmeni sağlayacaksa belki de aynı koşullarda aynı şeyleri ben de söylerdim.
Last but not least, under no circumstances may you enter into any connections with the house of the banker, Moro.
Son ama çok önemli, hiçbir koşul altında, Banker Moro ailesi ile hiçbir ilişkin olmayacak.
Any competent officer can command this ship under normal circumstances.
Yeterli herhangi bir subay normal şartlar altında gemiyi idare edebilir.
Under any circumstances.
- Hiçbir koşul altında.
Gentlemen, under no circumstances whatsoever are you to follow any instructions from an intermediary.
Baylar, bu koşullar altında talimatları benden alacaksınız. Acil bir durum çıktığında bana danışacaksınız.
Karen, even under these circumstances, is there any reason why we can't get something to eat?
Karen, bu şartlar altında bile... bir şey yiyemememizin nedeni var mı?
Well, under the circumstances, I'm not sure he's done you any favors.
Bu koşullar altında bunun faydası olacağını hiç sanmıyorum.
That you are expected to produce this under any kind of circumstances... that other people pick and choose for you.
Çünkü müziğinizi belli koşullar dahilinde üretmek zorundasınız. Başkalarının sizin için seçtiği şekilde.
Never, ever, under any circumstances...
Asla ve asla, hiçbir durumda- -
It too is a burrower, and neither it nor any wombat is exactly renowned for its darting intelligence or speed of reaction under distressing circumstances.
O da bir kazıcıdır ve ne o, ne de diğer vombatlar üstün zekalarıyla ya da stresli durumlardaki çabuk tepkileriyle bilinirler.
It's imperative that neither of them gets across the state line... under any circumstances. Now you listen.
Şimdi dinle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]