Unforeseen traducir turco
278 traducción paralela
Only that an unforeseen, undetermined element has appeared.
Şunu diyebilirim, daha önce görülmemiş, belirsiz bir unsur ortaya çıktı.
If you have you must know that the worst consequences are the unforeseen ones.
Eğer yaptıysanız, şunu biliyor olmalısınız ki bunun en kötü sonuçları öngörülemeyen olanlardır.
The unforeseen, you know
Beklenmedik şeyler, anlarsınız.
It was the unforeseen blunder of a stupid assistant... that gave his creation the brain of a killer instead of a normal one.
Aptal yardımcısının beklenmedik hatası yüzünden... Normal birinin beyni yerine bir katilin beynini getirdi.
" Deeply regret. Called away suddenly owing to unforeseen circumstances.
" Beklenmedik durumlar sebebiyle aniden başka bir yerden çağrılmanın derin pişmanlığını yaşamaktayım.
$ 426,000 will be placed in their safe before closing time tomorrow... to be distributed to deserving employees the following morning... provided there's no unforeseen accident, of course.
Yarın paydos saatinden önce kasaya 426.000 dolar konacak. Bu paranın yarından sonra hak eden çalışanlara dağıtılması gerekiyor... beklenmedik bir kaza olmazsa tabii.
- Barring unforeseen complications, I think...
- Görünmeyen aksilikler dışında, bence...
Under these strange and unforeseen circumstances...
Bu tuhaf ve öngörülemeyen koşullar altında Bay Moncrieff,
- Unforeseen accident.
- beklenmedik bir kaza.
Ladies and gentlemen, unforeseen circumstances.
Bayanlar ve baylar, beklenmedik durumlar.
Even if one made ideal connections at every point... there'd still be typhoons, shipwrecks, unforeseen delays.
Her noktada uygun bağlantılar sağlanmış dahi olsa fırtınalar, gemi kazaları ve beklenmeyen gecikmeler olacaktır.
I include the unforeseen.
Beklenmeyeni de katıyorum.
- Cheap due to unforeseen circumstances.
Bazı durumlardan ötürü oldukça ucuza satıyorum.
In the event, something unforeseen happens to you... do all of your worldly goods go to him?
Başınıza önceden tahmin etmediğiniz bir şey geldiğinde tüm mal varlığınız ona mı kalacak?
They're insurance against the unforeseen.
Öngörülemeyene karşı bir sigortadır bu.
When electrons glide across your screen, bringing some new and unforeseen brand of murder.
Elektronlar ekranda geçerken, yeni ve öngörülmeyen bir cinayet türü iletecektir.
and conquered today, old hope of an unforeseen love.
ve bugün yenildi, beklemediğin sevgisinin eski umudu.
- If nothing unforeseen happens.
- Bazı şeyler ters gidebilir ama.
They don't like it when the unforeseen does occur.
Beklenmedik şeyleri sevmezler.
Warning and out of time. Unforeseen.
Uyarı, zamansız.
A little while in this oxygen tent and I think, barring unforeseen circumstances, he'll probably make it.
Oksijen çadırında bir süre daha geçsin sanırım, öngörülemeyen bir durum olmadıkça yapabilecek.
Offer the standard explanation, unforeseen difficulties in developing the arms system.
Her zamanki açıklamayı yaparsın silâh sistemi geliştirilirken önceden görülemeyen zorluklar.
You have before you an entire series of mathematical combinations... unforeseen and inexhaustible.
Öngörülemeyen, sonsuz bir matematiksel kombinasyonlar serisi... işte önünde duruyor
Unforeseen circumstances.
Beklenmedik koşullardan dolayı.
" The committee agreed that barring unforeseen circumstances...
" Komite, öngörülmeyen bir durum ortaya çıkmadığı sürece...
'The totally unforeseen accident on the lunar surface'has caused very serious repercussions here on Earth.
Ay yüzeyindeki beklenmedik kaza, Dünya'da çok ciddi sonuçlar doğurdu. Yerçekimi kaymaları,
Theodore has taken proper precautions against natural catastrophes and unforeseen punctures.
Theodore, doğal afetlere ve anî lastik patlamalarına karşı gerekli önlemleri almış görünüyor.
The death certificate will say Justine died of an unforeseen accident, which is partly true.
Ölüm belgesinde Justine'in öngörülemeyen bir kaza sonucu öldüğü yazacak ki bu kısmen doğru.
An unforeseen disaster has befallen the Fa mansion
Beklenmedik bir felaket Fa Konağına düştü
But I'm not sure how he'll react if something unforeseen happens.
Ama bilmediği bir durumla karşılaşınca, nasıl davranacağından emin değilim.
And then you sit on the tarmac for four hours because of unforeseen difficulties, i.e. the permanent strike of air traffic control over Paris.
Pistte oturursunuz, çünkü beklenmedik sorunlar çıkmıştır. Paris'te sürekli bir hava trafik kontrol grevi gibi.
It was unforeseen, I couldn't make a reservation.
Öngörülemez bir mesele... Rezervasyon yaptıramadım.
Barring, of course, some unforeseen event.
Tabii, öngörülmeyen bir şey olmadığı sürece.
I've asked you volunteers to sign these waivers holding Blue Moon and myself completely blameless from any unforeseen side effects of this experiment.
Bu kontratları imzalamanızı istedim. Bu deneyin beklenmedik sonuçlarından beni ve Mavi Ay'ı suçlamamanız için.
- Something unforeseen.
- Umulmadık bir şeydi, teğmenim.
Unforeseen difficulties. Some legal in nature, others...
- Akla gelmedik zorluklar bazıları yasal engeller, diğerleri de...
The mill fire created a raft of unforeseen problems, psychic as well as financial.
Fabrika yangını bir sürü sorunu da beraberinde getirdi... hem ruhsal hem de finansal yönden.
Or some unforeseen event kills you tomorrow?
Ya da beklenmedik bir durumla yarın ölüverirsen?
Barring unforeseen circumstance, with your full support before the board, he could be released shortly thereafter.
Beklenmedik bir durumu olmazsa tam desteğinle, kurula gerek kalmadan serbest bırakılabilir.
Weather conditions, which have deteriorated have now been complicated by an unforeseen human factor.
Gün boyunca kötüye giden hava koşulları beklenmeyen bir insan etkisiyle daha da karmaşık bir hal aldı.
What if something unforeseen should happen?
Peki... beklenmedik bir şey olursa ne olacak?
It was unavoidable and unforeseen.
Kaçınılmaz ve beklenmedik bir şeydi.
Unfortunately, Mr. Irons has had to cancel due to an unforeseen awards ceremony.
Ancak maalesef Bay Irons bir ödül törenine katılacağı için aramızda olamayacak.
Well, I think I can say barring some unforeseen incident that you will have a very bright future here at E.D. Granmont.
Sanırım ben söyleyebilirim o umulmadık olay sayesinde E.D. Granmont'da seni çok parlak bir gelecek bekliyor.
Experiments sometimes have unforeseen results.
Deneyler bazen umulmadık sonuçlar verir.
Furthermore, the fact that we revealed ourselves to the humans resulted in many unforeseen benefits.
Gerçek şu ki, insanlara kendimizi ifşa etmemizin öngörülemeyen pekçok faydası da oldu.
There may be unforeseen difficulties. Admiral, I don't think that we can risk...
Öngörülemez sorunlar çıkabilir.
Certainly, it's unforeseen, but it's true.
Kesinlikle, beklenmedik bir şey, fakat doğru.
I still have to talk about this to Mr. De Granmont but barring any unforeseen developments gentlemen, I think we're sitting on a winner.
Bay De Granmont'la konuşmam gerekir umulmadık bir gelişme olmazsa beyler, bu iş olur.
There have been unforeseen events.
Önceden tahmin edemediğimiz bazı şeyler oldu.
An unforeseen circumstance that calls for immediate action.
Acil müdahale gerektiren öngörülemeyen olay.