Unprofitable traducir turco
36 traducción paralela
How weary, stale, flat and unprofitable seem to me all the uses of this world.
Ne bunaltıcı, ne berbat, ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana.
It's not only useless, dull, unromantic, but unprofitable.
Yalnızca boşuna da değil sıkıcı, kaba ve para kazandırmıyor.
It is Mr. Kristo's opinion, sir... that this Mr. Fabian would find such a venture... unprofitable.
Bay Kristo'nun düşüncesine göre, bayım Bay Fabian böyle bir girişimi kendi zararına bulabilir.
How weary, stale, flat and unprofitable. Seem to me all the uses of this world.
Ne kadar sıkıcı, bitkin, basit ne faydasız ve boş geliyor bu dünya bana.
Like insurance premiums against an unprofitable Armageddon.
Sigorta primleri kârsız bir mahşere karşıymış gibi.
Mr. Helm... betraying Massimo Contini is both dangerous and unprofitable.
Bay Helm... Massimo Contini'ye ihanet etmek hem tehlikeli, hem de karsız bir iş.
But its cultivation must come first, or the individual makes errors, wastes time in unprofitable pursuits.
Ancak önce kültürleştirilmesi gerekir yoksa birey, hatalar yapar. Yararsız uğraşlarla zaman kaybeder.
And you'll dismiss the recollection of it gladly as an unprofitable dream.
Ve hatta, kar getirmeyen bir rüyaydı diyerek üstesinden gelirsin.
What a change is here, ladies and gentlemen. From the hoodlum the state committed to unprofitable punishment two years ago.
Bayanlar baylar, ne büyük bir değişim söz konusu devletin faydasız iki yıllık mahkumiyet verdiği serseriden bu hale.
Would that be unprofitable business for you?
Bu sizin için kazançsız olmayacak mı?
Even the worst, so bad as to be unprofitable.
Hatta kazançsız olacak kadar kötü.
I think when you think through my offer to you, you'll see that it's not unprofitable to both sides.
Bence teklifimi iyice düşünürseniz her iki tarafında kazanacağını görürsünüz, efendim.
His First Officer has confined him for engaging in this unprofitable venture.
Birinci Subay'ı, onu kazanç getirmeyen... bir girişimde bulunduğu için hapsetti.
Wallenberg will buy our unprofitable sawmill - and most of our useless mines in the North.
Wallenberg, bizim verimsiz kereste fabrikasıyla... kuzeydeki işe yaramaz madenleri alacak.
The government encourages us to write off unprofitable businesses.
Hükümet bizi kazançsız işler için teşvik ediyor.
How weary, stale, flat, and unprofitable... seem to me all the uses of this world.
Öyle sıkıcı, boş, yavan ve yararsız... geliyor ki bana şu dünyada.
Correct me if I'm wrong, but didn't you leave the Foundation in 1990... to run an unprofitable bass charter?
Hatalıysam düzelt, Knight Vakfı'nı 1990 da karsız bir levrek tutma işi için terk eden sen değil miydin?
Who knows what adventures they'll have between now... and the time the show becomes unprofitable?
Şov kâr elde etmez hale gelene kadar kim bilir daha neler göreceğiz?
O God, God how weary, stale, flat, and unprofitable seem to me all the uses of this world.
Tanrım! Ulu tanrım! Ne bunaltıcı, ne berbat, ne tatsız... ne boş geliyor bu dünya bana.
Not an unprofitable 20 years, if I may say so.
Beyhude bir 20 yıl değildi, söylememe izin verirsen.
I don't do any unprofitable deal.
Ben kazanç getirmeyen iş yapmam.
Oh, well! It wasn't an entirely unprofitable evening then.
Tamamen karsız bir gece.
It is an unprofitable deal. "
Kâr etmeyen bir anlaşma.
I am saying that it is an unprofitable deal.
Kârsız bir anlaşma olduğunu söyledim sadece.
Obtain hours of pleasure from unprofitable boredom.
Yararsız sıkıntı yerine saatler süren zevk.
God! HE SOBS How weary, stale, flat and unprofitable seem to me all the uses of this world!
Ulu tanrım! Ne bunaltıcı, ne berbat, ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana!
HE SOBS How weary, stale, flat and unprofitable seem to me all the uses of this world!
Ne bunaltıcı, ne berbat, ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana!
Or God shall account me an unprofitable servant.
Yoksa, Tanrı beni, faydasız bir kulu olarak görecek.
She used to think exchanges were unprofitable and a waste of time
Önceden takasların zaman kaybı olduklarını ve gelir getirmediklerini düşünürdü.
To court really item hard and unprofitable.
Flört etmek çok zor bir şey.
No, it would be unprofitable if I would let you go, and why would I do something as shortsighted as that?
Gitmene izin verirsem, zararlı çıkarım. Neden böyle öngörüsüz bir şey yapayım ki?
Zero Moustafa had traded a great and important fortune in exchange for one costly, unprofitable, doomed hotel.
Zero Moustafa masraflı, kâr etmeyen ve kaderine terk edilmiş bir otel için çok muazzam ve ciddi miktarda bir servet ödemişti.
Perhaps I shall, now that life is no longer weary, stale, flat and unprofitable.
Belki götürürüm, bundan böyle hayat bitap, bayat, dümdüz, nafile değil.
I invest in unprofitable companies and make them profitable.
Kâr etmeyen şirketlere yatırım yapıp, onların kâra geçmelerini sağlarım.
I will not keep unprofitable clients on the books.
Kârsız müşterileri kitaplarda saklı tutmayacağım.
Either we pursue a course of action that will bring down our energy bills and boost manufacturing. Or we continue to bury our heads in the sand and let our land, our water, be commandeered for unsightly and unprofitable wind farms.
Ya enerji faturalarımızı indirecek bir plan bulup üretimi arttırmalıyız ya da başımızı kuma gömmeye devam edip topraklarımızın ve su kaynaklarımızın nahoş ve kârsız rüzgâr çiftlikleri tarafından kullanılmasına izin veririz.