Var traducir turco
1,258,216 traducción paralela
A 24-year-old now as opposed to a 24-year-old 15 years ago are light-years apart.
Bugün 24 yaşındaki bir kızla 15 yıl önce 24 yaşındaki bir kız arasında dağlar kadar fark var.
You know, just has that personality that I'm drawn to.
Beni çeken bir kişiliği var.
She has a very unique personality.
Çok eşsiz bir kişiliği var.
I know where they're gonna go.
Sonu nereye varıyor, biliyorum.
[Kaylie] And there are girls who are just looking for one night stands, too, and who are looking just to have, like, casual encounters with.
Tek gecelik ilişkiler ve öylesine buluşmalar arayan kızlar da var.
There are certain things that I know I can change.
Değiştirebileceğimi bildiğim bazı şeyler var.
Just'cause you're attracted to someone and you have the opportunity to hook up with them, doesn't mean that you should.
Birini çekici buluyorsun ve onunla takılma fırsatın var diye öyle yapman gerekmiyor.
Then all the guys were very, " My God. What the hell are you doing here?
Erkekler " Senin burada ne işin var?
♪ And we won't blow away ♪
İLİŞKİ DURUMU İLİŞKİSİ VAR
There are mostly male directors and producers in this industry.
Bu sektörde çoğunlukla erkek yönetmen ve yapımcılar var.
Hey, Mom, this has got some weird, like, lock thing on it, that I'm not familiar with.
Bunda hiç görmediğim, tuhaf bir kilit var anne.
[Holly] There's a lot of dialogue.
Çok fazla diyalog var.
But I do have one of my first films, Barcelona Sex Project.
Ama ilk filmlerimden biri olan Barselona Seks Projesi var.
We have, like, a normal... - healthy sex life, I guess. - [chuckling]
Normal ve sağlıklı bir seks hayatımız var.
I have two daughters.
İki kızım var.
If their kid has access to an iPad, that kid has also access to all the porn tubes online.
Çocuklarının elinde iPad varsa çocuğun tüm porno sitelerine de erişimi var demektir.
My mom did an eight-girl orgy, with Nikki Tyler, Jenna Jameson, Bonita Saint and a bunch of other famous girls.
Annem sekiz kızla grup seks çekmiş. Nikki Tyler, Jenna Jameson, Bonita Saint ve birkaç ünlü kız daha var.
You've got such an advantage, if you can work harder than the guys, if you can kick ass and you're feminine.
Büyük bir avantajın var. Erkeklerden daha çok çalışırsan, canlarına okursan ve kadınsıysan seni kimse tutamaz.
So here we have a situation with a quite big man... [chuckles] with a quite little space under the piano and we need to figure out how we can make this work so we can actually see something.
Şu anda elimizde oldukça iri bir adam, piyanonun altındaysa epey dar bir alan var. Bunu nasıl ayarlayıp da bir şeyler görebileceğimizi çözmeliyiz.
There's definitely, like, things I would not shoot.
Asla çekmeyeceğim şeyler var.
Surrounded by the crowd.
Etrafımı saran bir kalabalık var.
That's always in there, and he did a few of those things.
O hep var, birkaç kez yaptı.
But with the material that we have, I have enough to choose what I want to show and what I don't want to show.
Ama elimizde o kadar çok malzeme var ki neleri göstereceğimi ve neleri göstermeyeceğimi seçebilirim.
- [Lisa Ann] They just have a quota.
- Bir kotaları var.
I've got the stigma of porn attached to me, and as much as I'm not ashamed of what I do for a living, there's a lot of people who view what I do for a living
Üzerimde bir porno yaftası var. Geçim kaynağımdan utanmasam da yaptığım işi benden çok daha farklı gören birçok insan var.
There are definitely- - There are people who care about their porn and people who want to see high-end stuff.
Kesinlikle pornosuna önem verip kaliteli yapımlar görmek isteyenler var.
There's people who feel that they want more diversity.
Daha çok çeşitlilik isteyenler var.
Who else has access to this room?
Bu odaya başka kimin erişim izni var?
Uh, no, it's, uh, pretty private, actually, it's over his garage.
Yok. Aslında gayet kişisel mahremiyeti var. Oda garajının üstünde.
Mm-hmm. I actually have a little news myself.
Aslında benim de bir haberim var.
Yeah, what's going on with you guys?
- Sizde ne var ne yok?
Amy's got some news.
Amy'nin bir haberi var.
Well, there is our quantum cognition experiment.
Kuantum bilişsellik deneyimiz var.
Um, is there something that you're not telling me?
Bana söylemediğin bir şey mi var?
Wh-What is there to talk about?
Konuşacak ne var ki?
I may have lost my guidance system and my girlfriend, but I still have a colon full of yesterday's meals to keep me company.
Ama hâlâ bana dostluk edecek dünkü yemeklerle dolu bir bağırsağım var.
Well, what's wrong with that?
Ne var bunda?
And you'll text me when you arrive at the airport?
- Havaalanına varınca mesaj atacak mısın?
Princeton has a beautiful campus.
Princeton'ın güzel bir kampüs var.
I mean, not me, I've got a wife and child, but this one posts video of himself flossing on Instagram.
Yani ben değil, benim karım ve bir çocuğum var. Ama bu, diş ipini kullandığı videoyu İnstagrama koyan kişi yardım edebilir.
Do you really think there's reason to worry?
Gerçekten endişelenmemiz için bir sebep var mı?
Yeah, there's a million reasons a woman would shoot Raj down.
Evet, bir kadının Raj'ı reddetmesi için bir milyon sebep var.
Do you, do you have a boyfriend?
Bir erkek arkadaşın var mı?
You got fingers and a mouth, you call her.
- Parmakların ve ağzın var, sen arasana.
You got feet and legs, you do it.
Ayakların ve bacakların var, sen gitsene.
Because there's only one of me,
- Çünkü benden bir tane var.
She's got a date with a hillbilly.
Taşralı biriyle randevusu var.
I've got a date with a coordinated man who has a penis.
Penisi olan koordineli bir adamla randevum var.
Do you even have a clue how to line dance?
Line dansının ne olduğuna dair bir fikrin var mı?
And I get it.
İlgilenmesi gereken müşterileri var çünkü bu onun işi. Anlıyorum.
He has a great job.
Harika bir işi var.