Violets traducir turco
214 traducción paralela
"A posy of violets, Sir?"
"Bir demet menekşe, efendim?"
Violets! Flower for your buttonhole, sir. Flower for your buttonhole, sir.
Yakanız için çiçek, efendim.
So roses are red, so violets are blue, so sugar is sweet, so so are you.
Tabii! Gül kırmızıdır, menekşe mavi, Şeker tatlıdır, ve sen de tatlısındır.
If it's your past... mine ain't been no bed of violets.
Eğer o senin geçmişinse benimki de toz pembe değildi.
~ Sweet violets I would like to buy ~
# Tatlı menekşeler var mı sende #
A night in the park, a bouquet of violets.
Parkta bir gece, bir buket menekşe.
It smells like violets!
Menekşe gibi kokacak!
Oh, all my violets trod in the mud.
Bütün menekşelerim çamura düştü.
Now I'm sorry I threw away my violets.
Şimdi menekşemi attığıma pişmanım.
Those sweet, mysterious eyes, darker and softer... than the bluest dusk of August violets.
En koyu Ağustos menekşesinden bile daha karanlık ve yumuşak tatlı ve gizemli gözler.
- Violets?
Menekşe?
- Violets?
- Menekşe?
I like my violets.
Tatlı. Menekşelerimi sevdim.
I would give you some violets, but they withered all when my father died.
Biraz menekşe de vermek isterdim size, ama kurudu hepsi babam ölünce.
And from her fair and unpolluted flesh may violets spring.
Menekşeler çıksın, o güzelim koklanmamış göğsünden.
And violets.
Ve menekşeler.
She hates violets
Menekşelerden nefret eder.
Violets, mister?
Menekşe alır mısınız, bayım?
♪ Strings of violets are all in tune
Her renkte menekşe dizileri
Oh, and Stella, see if you can locate a bunch of artificial... violets in that box.
Ve Stella, bir tutam suni menekşe olacaktı kutuda, bak bakalım bulabilecek misin?
I would buy you spring violets from the little old lady in the Place de I'Opera and crépes suzettes.
Sana "Place de l'Opera" daki ufak yaşlı kadından taze mor menekşeler ile bir de "crépes suzettes" almak isterdim.
Violets, lady?
Menekşe ister misiniz hanımefendi?
OK, you modest violets.
Emredersiniz namuslular.
"Butterflies and Violets."
"Kelebekler ve Menekşeler."
Roses are red, the violets are blue, the dresses is gotta be showed.
Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma..... elbiseleri göstermek gerek.
But with OXYTONE Toothpaste he has confidence and control, for OXYTONE Toothpaste is the breath of violets.
Oxytone diş macunu insana güven ve itimat verir. Çünkü Oxytone diş macunu menekşe nefesi kazandırır.
- Do you like violets?
- Menekşeleri sever misin?
I swear, these violets smell better and better.
Yemin ederim, bu menekşeler giderek daha güzel kokuyor.
Please buy some violets, sir.
Lütfen menekşe alın bayım.
I think I'm on a walk in the park where I used to go with Father where crocus and jonquils and the violets grow along the slopes.
Eskiden babamla gittiğim, yamacı boyunca zambakların, fulyaların ve menekşelerin açtığı o parkta yürüdüğümü düşünürüm.
You can have roses and violets and tulips all blooming in the same season.
Güller, menekşeler ve laleler aynı mevsimde çiçek açabilir.
Now, roses are red, violets are blue, the camera's looking straight at you.
Şimdi, güller kırmızıdır, menekşeler mavi, kamera doğrudan size bakıyor.
Two bunches o'violets trod in the mud.
İki demet menekşe çamurda ziyan oldu.
Violets? Violets, monsieur?
Menekşeler, menekşeler mösyö.
Do you want violets?
Do you want violets?
These are real Parma violets.
Taze güzel menekşelerim var.
- Do you like real Parma violets?
- Parma menekşesini sever misin?
holding in her hand a bunch of roses and violets,..
Elinde bir buket gül ve menekşe.
My wife loves African violets, but, boy, what a thrill it would be to her... I can imagine if I ever brought something like this home to her...
Karım Afrika menekşelerinden hoşlanır, fakat, vay be, bu onun için ne denli heyecan verici olurdu... böyle bir şeyi eve ona götürmüş olsam olacakları düşünebiliyorum.
We'd go pick violets every day.
Her gün menekşe toplamaya giderdik.
And if there are no more violets?
Peki artık menekşe kalmadığında ne olur?
Violets love dew
Menekşeler sever nemi
Divorce is a bummer, violets are blue.
Boşanma benim için sıkıcı. Kızıllar üzücü.
Violets are blue, roses are red.
Menekseler mor, güller kirmizi.
It had violets growing out of its eyelids and poppies growing out of its toenails.
Gözkapaklarından menekşeler, ayak tırnaklarındansa gelincikler çıkıyordu.
By the way, uh, did you ever see... that play, uh, The Violets are Blue?
Bu arada şeyi izlemiş miydin şu oyunu, "Menekşeler Mavidir."
Oh, when you mentioned the violets, it-it reminded me of that.
Menekşelerden bahsedince, bana oyunu anımsattı.
Violets.
Menekşe.
Violets!
Menekşeler.
- [Piano ] - [ Woman ] Violets? - [ Knocking]
Menekşe?
When she ventured out with her silk net on the end of a russ, chasing a wild, free hummingbird... send me one and I, in return, will wreath a garland of violets, mint, and geraniums.
"Elinde bir kamışın ucuna tutturulmuş... "... ipekten ağıyla, o vahşi ve özgür bülbülün peşine düşmek üzere... " dışarı çıktığında...