We traducir turco
2,597,590 traducción paralela
We'd go over and spend a weekend with my aunt and uncle.
Ailecek hafta sonları teyzemle enişteme giderdik.
We weren't really tuned in.
- Farkında değildik.
You know, we had heard... We had heard that there were memories about Uncle Tom.
Tom enişteyle bir şeyler olduğunu duymuştuk.
We did not talk like that in my family.
Aile içinde böyle konuşmazdık.
Uh, sex was, uh... I wouldn't say taboo... but the level of conversation we had took a completely different twist during that meeting.
Seks tabu bir konu değildi ama o toplantıdaki konuşma konuları tamamen farklı bir şekilde gelişti.
And so we go back into the room and she says :
Odaya döndük, kız kardeşim dedi ki
First the initial shock, then you had this... sex stuff that, again, we never discussed, and then you bring murder into it.
Önce ilk şoku atlattık, sonra seks konusunda konuşuldu, ki daha önce tartışmamıştık. Ve sonra işin içine cinayet girdi.
You and I were, like... We became the detectives.
- Seninle dedektif gibiydik.
We were going through microfilm, going back through all the papers to figure out what happened.
Olanları anlamak için mikrofilmlere, eski gazetelere bakıyorduk.
As you looked more and more in the newspapers, then sort of linked up what she was saying with what we were reading in the newspaper...
Ve gazeteleri daha çok araştırdıkça onun dediklerini gazetede okuduklarımızla teyit edebilmeye başladık.
We thought, "Well, this makes a lot of sense."
"Bu çok mantıklı" diye düşündük.
And we all have a dark and light.
Karanlık ve aydınlık yanlarımız var.
We all have this shadow.
Hepimizin içinde bir gölge var.
There's times where we'd come home and my dad would be running cover.
Bazen eve gittiğimizde babam bizi korumaya çalışırdı.
He'd be like, "We need to give your mom space."
"Annenizi biraz yalnız bırakmalıyız" derdi.
So, we sat, and I allowed myself to get quiet with the part of me that was remembering that I killed Cathy Cesnik.
Oturduk ve sessizliğe büründüm, Cathy Cesnik'i öldürdüğümü hatırlayan tarafımla.
It was a very nebulous story... because we didn't get a lot of cooperation.
Çok belirsiz bir hikayeydi. Çünkü bizimle pek iş birliği yapılmamıştı.
Oh, we interviewed Father Maskell down at St. Augustine Church in Elkridge.
Rahip Maskell ile Elkridge'deki St. Augustine Kilisesi'nde görüştük.
And we started investigating and trying to find if there were any other victims.
Biz de başka mağdurlar olup olmadığını bulmak için araştırmaya başladık.
We were talking about how to get names of the alumni.
Mezunların isimlerini nasıl alabileceğimizi konuşuyorduk.
So, we went over one day...
Bir gün gittik...
We went to the door. Ding-dong.
Gittik, kapıyı çaldık.
So, my wife, she says, " Well, I'm an alumni of Seton, and I wanna be able to contact a lot of people so we can get together and, like, have a reunion.
Eşim dedi ki " Ben Seton'dan mezun oldum ve birçok kişiye ulaşmaya çalışıyorum. Toplanıp mezunlar gecesi yapalım istiyorum.
We'll pay ten bucks. "
On dolar öderiz. "
So, we gave them $ 10 and they gave us the entire alumni.
Onlara on dolar verdik ve bütün mezunların listesini verdiler.
And it became a family project for us because we took...
Ve ailemiz için bir proje oldu çünkü...
We made up a little postcard.
Küçük kartlar yazdık.
And we sat around there and we just handwrote out names and addresses, threw stamps on it, just threw it out.
Orada oturup isimleri ve adresleri ellerimizle yazdık, pul yapıştırdık ve yolladık.
Probably we sent... Yeah. A thousand of them?
- Bin adet falan yolladık mı?
We went...
- Evet.
All the little... All my kids prayed over them before we took them to the post office and all.
Ve postaneye götürmeden önce bütün çocuklarım dua okuyup onları kutsadılar.
We were on it.
Peşini bırakmadık.
And so, we waited... to see what the responses would be.
Sonra, ne tür cevaplar alacağımızı görmek için beklemeye başladık.
Cardinal Gibbons was a Catholic all-boys school right next to Keough, and we would go there and listen to music.
Kardinal Gibbons, Keough'nun yanındaki Katolik erkek lisesiydi. Oraya gidip müzik dinlerdik.
We rode down some wooded area, like a lover's lane kind of place.
Ormanlık bir alana gittik, âşıkların gittiği ıssız bir yerdi.
And so, once we delved into it and once we sent out our flyers and ran an ad...
Ve bunu araştırmaya başlayıp, broşürler dağıtıp gazeteye ilan verdikten sonra
I think we expected to get some modest response.
normal miktarda yanıt almayı bekliyorduk.
What we got instead was an overwhelming response.
Ama inanılmaz sayıda yanıt aldık.
We got probably 40 to 50 people that contacted us.
Herhalde 40, 50 kişi bizimle irtibata geçti.
And everybody that called said, "We're talking about Father Maskell."
Ve arayan herkes "Rahip Maskell'dan bahsediyorum" dedi.
Also, we heard from more than one person that there were other people brought in and...
Ve birkaç kişiden öğrendik ki odaya başkaları da getirilmiş.
If we hadn't done that, who knows? It may not have...
Eğer bunu yapmasaydık, kim bilir?
We heard the story that one day in 1990, while Maskell was at Holy Cross, there was a very bizarre episode.
Duyduğumuz hikayeye göre, 1990'da, Maskell, Holy Cross'tayken, çok garip bir olay olmuş.
We've nicknamed him Deep Throat from the... from the old Watergate inside source.
Ona Derin Gırtlak dedik, Watergate skandalının muhbiri gibi.
Deep Throat told us that we need to be careful for our safety.
Derin Gırtlak güvenliğimiz için dikkatli olmamızı söyledi.
That this goes bigger and deeper... I think he said, "Than we can imagine."
Bu olay hayal edebileceğimizden çok daha büyük ve derin bir şeymiş.
But we had no... Nothing really... No facts to back that up.
Ama elimizde bunları destekleyecek gerçekler yoktu.
It was determined that we would file suit against Father Maskell, the School Sisters of Notre Dame, who were the nuns who oversaw the school, the archdiocese, and the gynecologist, Christian Richter.
Rahip Maskell'a, okulu işleten Notre Dame Okul Rahibeleri'ne, başpiskoposluğa ve jinekolog Christian Richter'a dava açmaya karar vermiştik.
It... We were up against a giant.
Bir dev ile karşı karşıyaydık.
Somehow it got in the media that we were investigating this thing.
Nasıl olduysa medya bunu araştırdığımızı öğrendi.
We were going through...
Her şeyi...
well 438053
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936