We're not going there traducir turco
234 traducción paralela
Probably nothing, but we're not going in there... until I'm sure it's safe.
Bir şey yok, ama orasının güvenli olduğundan emin olana kadar oraya girmeyeceğiz.
There's another thing now if we're all going to be in here three or four days, close together like it might be a good idea if a certain party, not to mention no names was to do what he said he'd do.
Bir şey daha var. Hepimiz üç dört gün burada burun buruna kalacaksak... ismi lazım olmayan birinin yapacağını söylediği şeyi yapmasında... fayda var.
We're not going there.
We're not going there.
- We're not going there.
- We're not going there.
We're not going there.
Eh madem öyle...
We're not going to leave them there while we just sit and wait.
Burada oturup bekleyerek onları orada bırakamayız.
We're not going to get there unless you keep your eyes on the road.
Dikkatini yola vermezsen oraya ulaşamayacağız.
I was in the elevator, not paying attention, and I realize we're not going there at all.
Asansördeydik, dikkat etmiyordum. Sonra anladım ki, 3 nolu odaya gitmiyoruz.
We're not going to live there.
Orada oturmayacağız.
We're not going through there.
Oraya gidemeyiz.
We're not just going out there to win.
Salt maçı kazanmak değil amacımız.
We're not going to die there!
Oraya ölüme gitmiyoruz!
And since I see Mr Janders sitting there, I know we're not going up against any sweet and kindly group.
Ama, Bay Janders burada olduğuna göre düzgün ve kaliteli bir ekibin arasında olduğum belli.
And when we get there, you're going to get a little lesson in not telling the truth.
Ve eve vardığımızda yalan söylediğin için sana küçük bir ders vermek gerekiyor.
We're not exactly going down there sightseeing, Jack.
Oraya gezmeye gitmiyoruz Jack.
We're going in there, and we're not coming out... till those people can't cause me any more trouble.
Oraya gidiyoruz ve o insanların bana daha fazla sorun çıkaramayacaklarından emin olana dek dönmüyoruz.
We're not going out there!
O yöne doğru gitmiyoruz.
" I hope not because that's the reason we're going there!
" Umarım duymamışsındır bu yüzden oraya gidiyoruz!
They are going to go to up and the screen will be black.. .. they're going to go to black because we're not there.
Yayına başladıklarında ekran siyah olacak ekranı karartacaklar çünkü biz orada olmayacağız.
We're not going anywhere, but there.
Biz bir yere gitmiyoruz.
Anyway, we're not going back there.
Neyse. Geri dönmekten bahsetmiyorum zaten.
Now. goddamn it. we're not going out there to make a good show or just put up a good fight.
Şimdi, lanet olsun. Oraya iyi bir şov yapmaya çıkmıyoruz ya da iyi bir savaş vermeye.
There's a gun pointed at the lady's head right now, so you call Washington and you tell them we're holding your people prisoner and they're not going anywhere until I personally talk to J. Edgar Hoover.
Şu anda bayanın başına doğrultulmuş bir silah var. [br ] O nedenle hemen Washington'u ara ve onlara adamlarını esir [ br ] aldığımızı söyle ve adamların ben J.Edgar Hoover ile konuşana kadar [ br] hiç bir yere gitmeyecek.
We're not going to walk out of there empty-handed.
Eminim bu işten boş çıkmayacağız.
Anyway, if you're not going there this summer, we might.
Neyse, eğer bu yaz oraya gitmiyorsan biz gidiyoruz.
No, man. We're not going there.
Oraya gitmiyoruz.
I know where we're going, I just don't know how to get there. Not yet. Trust me, OK?
Elbette biliyorum sadece, nasıl gidileceğini bilmiyorum yâni şimdilik, güven bana tamam mı?
We're not going in there, are we?
Oraya gitmiyoruz, değil mi?
How many times I gotta tell you? We're not going there. I'm serious, Val.
Oraya gitmiyeceğimizi daha kaç defa söylemeliyim?
- We're not going back there again.
- Bir daha oraya gitmiyoruz.
There's got to be something going on there that we're not seeing.
Belki de aralarında bizim anlamadığımız birşeyler oluyor.
But we do know that they will pay us to haul cargo, which they're not going to do if you go in there doing your John Wayne impression.
Ama taşıdığımız kargoya ödeme yapacaklarını biliyoruz. Tabi orada'John Wayne'taklidi yaparsan ödeme yapmazlar.
No, no, you're going anywhere near there, not till we get that Gauntlet off!
Hayır, Hayır, Kolluğu çıkarmadan oranın yakınına gitmiyorsun!
We'll attempt to blend. But we're not going down there unarmed.
Karışmaya çalışacağız ama aşağı silahsız gitmiyoruz.
Frankly, we're not going to talk about that because there's no way the members of the Commune are going to establish a Committee of Public Safety, ever.
Diğer bölgelerde ise dini kadro hâlâ yerini koruyordu. Yeni eğitim programına başladık bile sayılmaz. Kaynak sıkıntısından, parasız eğitimi kuramadık bir türlü.
I'm sick of Japanese. We're not going there.
Japonlardan nefret ediyorum, oraya gitmiyoruz.
Okay, fine. We'll go down there, but they're not going to be open.
Tamam, gidelim ama açık değildir.
- You're not going in there! - Why else are we here?
Oraya girmeyeceksin, değil mi?
It's like there's, um, this whole telepathic thing going on that we're all a part of, whether we're conscious of it or not.
Yani şey gibi, bir parçası olduğumuz şu telepati denen şeyin bilincinde olsak da olmasak da var olması gibi.
We're not going there for fun.
Oraya eğlence için gitmiyoruz.
How do we know you're not going in there to talk to your friends?
Oraya arkadaşlarınla konuşmaya gitmediğini nereden bilelim?
We're not going to talk about anything bad that happened there.
Orada olan kötü şeylerden bahsetmeyeceğiz.
If we take the lorry down there with thousands behind it we're not going to get through, we're...
Eğer kamyonu arkasındaki binlerce kişiyle oraya getirisek... oradan geçemeyiz. Bu baştan aşağı yanlış.
We're not going to get across there if they've got that wall covered.
Eğer o duvarı kuşattılarsa oradan geçemeyiz.
There's not much they can do without him, and as long as we're going....
Onsuz yapabileceğimiz pek bir şey yok ve zaten gittiğimize göre- -
- We're not going there.
- Yemek salonuna gitmiyoruz.
But we're not mind-readers, and if you're not going to say what's going on with you, that's fine, but there's not a whole hell of a Iot we can do.
Ama bizler akıl okuyamayız neler olduğunu söylemeyeceksen, tamam ama o zaman bir şey yapamayız.
We're not going there.
Oraya gitmiyoruz.
I had a broccoli and asparagus casserole planned for you and me, right there in front of the TV, and we're not going to be able to do that either,'cause I got to go in to work.
Bende aslında seninle televizyon... karşısına geçip, brokoIi ve kuşkonmazlı güveç... yemeyi çok isterdim. Ama bu gece çok iş var. Çalışmam lazım.
We're not going back there. "
Geri dönmüyoruz dedi.
I'd say see you at practice, but we both know you're not going to be there.
Antremanda görüşürüz derdim, ama ikimizde orada olmayacağını biliyoruz.
we're not friends anymore 25
we're not gonna make it 79
we're not together anymore 25
we're not married 104
we're not ready 48
we're not lost 34
we're not sure 186
we're not going 77
we're not friends 137
we're not dating 51
we're not gonna make it 79
we're not together anymore 25
we're not married 104
we're not ready 48
we're not lost 34
we're not sure 186
we're not going 77
we're not friends 137
we're not dating 51