We agree traducir turco
3,626 traducción paralela
So we agree prom night blows.
- Hemfikiriz yani, balo gecesi berbat.
We agree.
Size katılıyoruz.
We agree, Monte.
Kabul ediyoruz Monte.
Tell him we agree to his terms.
Koşullarını kabul ettiğimizi söyle.
At least we agree on something.
En azından bir konuda anlaştık.
We agree on the definition of a serial killer... three or more murders...
Seri katil tanımında anlaşıyoruz. Üç ya da daha fazla cinayet ancak soruşturma teknikleri konusunda anlaşamıyoruz.
I have spoken with the Regents. And we agree that the danger Paracelsus presents requires us to uncover what had been permanently expunged from the Warehouse files.
Vekiller ile konuştum ve Paracelsus'un varlığının verdiği tehlike yüzünden sonsuza kadar sansürlediğimiz dosyalara erişimi açmamız konusunda anlaştık.
Do we agree then?
- Anlaştık mı yani?
Do we agree?
Anlaştık mı?
We agree.
Anlaştık.
Oh, we agree.
O konuda anlaşıyoruz.
For once we agree. It's true.
İlk kez sana katılıyorum.
He'll give us two on-the-record sources if we agree to stay off just for tonight with the 1990 quote.
Bu gecelik 1990 yorumunu yayınlamazsak bize kayda alınmış iki kaynak verecek.
If we agree to hold off reporting the 1990 speech, he'll give us two on-the-record sources.
1990'daki konuşmayı yayınlamazsak kayda alınmış iki kaynak verecek.
- How much did we agree to pay him?
Ne kadara anlaştık?
There we agree.
İşte bunda hemfikiriz.
The we agree.
O zaman anlaştık.
Can we agree not to use that word again?
Bu kelimeyi tekrar kullanmayacağın konusunda anlaşabilir miyiz?
Can we agree we didn't raid a Mensa group to get these people here?
Bu insanları buraya sivri zekalılar kulübünden getirmediğimizi kabul edelim önce.
Why did we agree to the stupid app?
- O salak uygulamayı niye kabul ettik ki?
He said that if you agree, we can go, and I'll give you summers.
Anlaşabilirsek, gidebileceğimizi söyledi. Yazları sende kalmasını kabul edeceğim.
How could you agree to marry into a family that we both know ruined her life?
Onun hayatını mahvettiğini bildiğimiz bir aileye nasıl olur da gelin gidersin?
For TT to believe this and release Delplanque, obviously we need you to agree this publicly.
GT'nin buna inanması ve Delplanque'ı salması için sizin de herkesin önünde bunu onaylamanızı istiyoruz.
We both agree,
İkimiz de katılıyoruz.
Guess we're just gonna have to agree to disagree on that one.
Bu konuda anlaşamadığımızı kabul etmeliyiz bence.
Finally, something we can agree on.
Sonunda anlaşabileceğimiz bir konu bulduk.
I agree, we need something massive and attention-getting, something that will grab people by the ears, yell at them through a bullhorn, and hit them like a bolt of lightning.
Katılıyorum, büyük ve ilgi çeken bir şey yapmamız gerekiyor. İnsanların kulağına gidecek onlara boru gibi haykıracak ve onları yıldırım gibi çarpacak bir şey.
Can we at least agree that the word "squad" suggests- -
En azından "ekip" olduğu konusunda...
Can we at least agree that the word "squad" suggests more than one person?
En azından ekip kelimesinin bir kişiden fazla demek olduğunu kabul edebilir miyiz?
Can we finally agree that a squad is more than one person?
Ekip kelimesinin birden fazla kişi demek olduğuna artık anlaşabilir miyiz?
Yep. We didn't agree on a damn thing.
Hiçbir konuda hemfikir olamadık.
We didn't agree to this.
Bunu kabul etmemiştik biz.
Maybe we can agree to disagree on that.
Belki bu konuda hemfikir olmama hususunda anlaşabiliriz. - Komik.
I just need you to agree that we're partners on this study.
Sadece bu çalışmada ortak olduğumuzu kabul etmeni istiyorum.
but what we don't agree on are the investigative techniques, and that's why we're here.
Bu yüzden buradayız.
Your father and I both agree that this is something worth trying, so we will find a way to cover the cost, not you. Honey, look.
Hayır tatlım.
So why don't we both agree that I'm a right bastard and go our separate ways?
Bu yüzden neden direk benim şerefsiz olduğum konusunda anlaşıp yollarımızı ayırmıyoruz?
Grasset and Albin-Michel agree, if we make more drastic cuts.
Grasset ve Albin-Michel kabul edecek, bir miktar etkili çıkarma yapmak koşuluyla.
We need to agree on what we're gonna do.
- Ne yapacağımıza karar vermemiz lazım.
I can't guarantee you that we'll agree to anything.
Sana bir şeyde anlaşacağımızın garantisini veremem.
I was thinking maybe we could agree on a set rate.
Düşünüyorum da, bir rayiç belirleyebiliriz.
But I know that... If the only thing we can agree on is the fact that we don't know, that's not good enough.
Ama anlaştığımız tek nokta eğer bilmediğimizse bunun yeterli olmadığını biliyorum.
And I think we can all agree, that's what Finn would have wanted.
Ve sanırım hepimiz bunun Finn'in yapmamızı isteyeceği şey olduğu konusunda hemfikiriz.
I agree, but we don't have eyes on him yet either.
Katılıyorum ama onunla ilgili bir bilgimiz de yok.
In exchange for your testimony, we will agree to a reduced sentence of four years for distribution of drugs to a minor.
İfade vermeniz karşılığında cezanızı gençlere uyuşturucu dağıtımı suçundan dört yıl hapse indirmeyi kabul ediyoruz.
And I think we can both agree it looks nothing likes Mozzie.
Mozzie'ye hiç benzemediği konusunda anlaşabiliriz sanırım.
I need to know what's true So we can agree on the rest.
Neyin gerçek olduğunu bileyim ki sonrasına karar verebilelim.
I agree, but your affidavit could prove problematic because, at the point in time we're talking about, I was an underling.
Katılıyorum ama yeminli beyanınızın ispatı şüpheli,... çünkü, biz bunun hakkında konuştuğumuz esnada ben bir ast çalışandım.
"until you agree to do this show." And, Justin, we have a special announcement
"bu evden ayrılmıyorsun."
If it's a relationship, I totally agree. We should tell him now.
Bu bir ilişkiyse, kesinlikle katılıyorum.
I agree, we still do.
Katılıyorum, öyleyiz.